(Bölüm 18)

10.7K 1.2K 392
                                    

*****

Pazartesi sabahı, donanımlı ve savaş baltaları hazır bir halde yola çıktı Alya. Elmadağ'daki Sanver Holding Plazasına yanaşan lüks aracın serin havasından cehennem gibi sıcağa çıkınca bir an nefesi tutulur gibi oldu. Temmuza göre fazla gelen kıyafetleri bedeninde ağırlaşırken aldırmadan yüksek topuklu ayakkabılarıyla plaza girişine yöneldi. Sonra aklına gelen düşünceyle arkasını döndü, hazırda bekleyen şoförüne, "Güvenliğe söyle, sana daimi bir yer ayarlasınlar Ziya," dedi ve ekledi. "Ben içeriye talimat bırakacağım."

"Tamam Alya Hanım," diyen adam saygıyla başını eğmişti.

Geçtiği yerlerde cazibesinin ışıltılarını bırakan genç kadın sakin bir tavırla ilerleyip danışmadaki prezantabl görevliye yaklaşarak kendisinden emin bir sesle, "Yiğit Sanver ile görüşecektim," dedi.

Karşısındaki sıra dışı güzellikteki kadına bakan görevli bir an şaşkınlıkla bocaladı, toparlanır toparlanmaz da, "Randevunuz var mıydı hanımefendi?" diye sordu.

"Bekliyordu, eşiyim..." derken bankodaki kızın ağzının bir karış açık kalışını keyifle izledi ve devam etti. "Alya Celepoğlu Sanver."

Telefonu eline alan kız hemen Yiğit Sanver'in asistanına haber vermiş ve aşağıya inen güvenlik görevlisinin eşliğinde asansörle yukarı çıkarılmıştı Alya. Lobinin ve geçtiği yerlerin kaydını tek tek hafızasına alan genç kadın asansörden çıkar çıkmaz kendisini karşılayanın eşinin asistanı olduğunu anlamıştı. Nitekim kendisine yakın boylardaki sarışının, "Hoş geldiniz Alya Hanım, ben Deniz, Yiğit Beyin asistanıyım," demesiyle hissiyatı doğrulanmış oldu.

"Merhaba Deniz Hanım," diyen genç kadın kısa bir tokalaşmanın ardından asistan tarafından Yiğit'in odasına yönlendirildi. Uzun holü ağır adımlarla yan yana yürüdüler ve en dipte karşılıklı duran iki odadan sağ taraftakinin kapısını küçük bir vuruşla açan Deniz, "Yiğit Bey, eşiniz..." dedi saygılı bir sesle ve Alya'nın geçmesi için geri çekildi.

Yatla geri dönerken ertesi gün yapılacak yönetim kurulu toplantısı için konuşmuşlar ve o doğrultuda gerekli aksiyonları alan Yiğit toplantı saatini ve yerini sabahtan Alya'ya mesaj atmıştı.

"Alya..." diyerek yerinden kalkıp onu karşılamak üzere masasını dolanan genç adama zarif ve küçük adımlarla yaklaşırken, "Sevgilim..." dedi nazlanan bir sesle. Adamın koyu renk kumaş pantolonunu ve üzerindeki kar beyazı gömleği süzerken gözleri mavi kravatında takılı kaldı. Her hali mi cazip ve hoş olurdu bir erkeğin? Kesinlikle Tanrının iltimas geçtiği kullarındandı. Genç kadının sahte bir yumuşaklıkla dolu sesiyle kaşları çatılan Yiğit duraksadı, dikkatle karşısındakini baştan aşağı süzerken kapının eşiğinde onları seyreden asistanına, "Toplantı için her şey hazır mı Deniz Hanım?" diye sordu.

"Evet efendim, yarım saate herkes gelmiş olur." Bunu diyen kız, patronuna doğru aheste adımlarla yürüyen güzel kadının onun önünde durup alışkın bir tavırla elini boynuna götürüşünü izledi ve telaşla, "İzninizle efendim," diyerek çıktı.

Kapanan kapıyla birlikte Yiğit boynundan yanağına kaymış olan Alya'nın elini hırsla itti. "İş yerindeyiz, ne yaptığını sanıyorsun?" diye öfkeyle söylendi.

Onun kızgınlığından gram etkilenmemiş görünen kız, "Eşime merhaba diyordum, ne varmış?" dedi vurdumduymaz bir sesle, bir yandan da odayı inceliyordu. Doğrusu dekorasyonun fikir sahibi her kimse aynı zevklere sahiplerdi. Şehrin manzarasını kucaklayan geniş camlardan içeri dolan gün ışığı açık renk mobilyaların üzerine vuruyor ve alanı olduğundan da geniş gösteriyordu. Duvarlardaki yağlıboya tablolara göz gezdiren genç kadın orijinal olup olmadıklarını merak etti. Taklit değillerse bu odada bir servet yatıyor demekti. Ehh, daha önce bu holdingin de diğer tüm her şey gibi Kırşenlere ait olduğu düşünülürse, söz konusu durum gayet normal addedilmeliydi.

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin