(Bölüm 45)

4.5K 588 108
                                    

Uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz, özlendim mi canlar? ☺️

                  *****

Moda evindeki ofisinde oturmuş, bağlı atölyelerin çalışma kapasitelerini arttırmaya yönelik fizibilite raporunu inceliyordu. Öğleden sonraki toplantı için notlarını hazırlarken kaşları hafifçe çatılmıştı. Çalışırken kullandığı koyu çerçeveli kemik gözlüğü yüzüne büyük gelmesine rağmen naifliğini ve güzelliğini ortaya çıkarıyordu.

"Alya Hanım, bir isteğiniz yoksa biz yemeğe çıkıyoruz?" Kapıdan başını uzatarak bunu söyleyen, burada neredeyse eli ayağı olan asistanı Melis'ti.

  Eşikte duran uzun, ince kıza bakan genç kadın biraz da şaşkın bir sesle, "O kadar oldu mu?" derken elindeki kalemi masanın üzerine atmış ve elini beline koyarak hafifçe bedenini esnetmişti.

Yaklaşık beş yıldır aynı görevde bulunan ve patronunun huyunu suyunu ezberleyen kız anlayışla gülümserken,         "Çalışırken gözünüz hiçbir şeyi görmüyor," dedi ve sonra ekledi. "Öğlen için bir planınız var mı, yoksa yemeğinizi buraya mı söyleyeyim?"

"Hayır... Yani söyleme, ben başımın çaresine bakarım, sen çık yemeğe," dedi Alya ona dalgın dalgın bakarken. Kapıyı çekip çıkan kızın ardından yavaşça ayağa kalktı, elleri belinde store perdeleri açık pencereye doğru yürüdü. Nişantaşı'nda, caddede bulunan binanın üçüncü katından aşağıya bakarken akan insan kalabalığına düşünceleri eşlik ediyordu. Sanver Holding artık mazide kalmıştı, birçok kötü hatıra ile birlikte... İflası duyan alacaklıların holding binasına hücumu bir yana, aile üyelerine durumu açıklamak başlı başına bir sıkıntıydı. Mehmet Cevat'ın haberi alır almaz sinir krizi geçirerek hastanelik olması da bunun ispatıydı zaten. O adama zerrece üzülmemekle birlikte eskisi gibi kin de duymuyordu. Garipti ama geçmiş artık önceki kadar acı vermiyordu ona, sevgi denen merhem sanki yaralarını iyileştiriyordu, ağır ağır... Ve onu iyileştiren kişinin de yine bir Sanver olması, kaderin sadece bir cilvesiydi; ya da her ne diyorlarsa!

Evvelsi gece yanına süzülen kocasının nasıl yorgun ve üzgün olduğunu kendisine sarılışından ve nefeslerinin arada iç çekişlere dönmesinden anlamıştı. Ona sımsıkı sarılıp öpmek ve, "Hepsi geçecek sevgilim, yanındayım!" demek istemiş, fakat yapamamıştı. İçinden bir ses, genç adama zaman vermesi gerektiğini fısıldamıştı.

Sabah sessiz bir mutabakatla Mehmet Cevat'a dair hiçbir şey konuşmadan kahvaltılarını etmişlerdi. Mutfakta birlikte hazırladıkları sofraya oturduklarında birkaç saniyeliğine göz göze kalmışlardı. Kocasının durgun hali içine dokunan kız, uzanıp dudağının kıyısını öpmüş ve yumuşacık bir sesle, "Seni seviyorum sevgilim," demişti.

Onun güzel yüzünü süzen Yiğit gülümsemiş ve, "Canımsın sen," diyerek burnuna küçük bir öpücük kondurmuştu. Sonrasında ikisi de kahvaltılarını etmiş, giyindikten sonra işe gitmek üzere arabalarına binmişlerdi.

Bu akşam Gerard ve Carine ile bir program yapmıştı. Amacı arkadaşlarını eşiyle tanıştırmak ve onların Yiğit'i tanıyıp sevmesiydi. Sanki genç adamı kimsenin sevmeme ihtimali yok gibi geliyordu ona, nasıl bir aşkla doluysa! "Aptal aşık!" diye mırıldandı kendi kendisine, bunu söylerken yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Carine'i arayıp akşam programını iptal etmesi gerekecekti, Mehmet Cevat bu durumdayken Yiğit'in pek modunda olmayacağı aşikardı. En iyisi daha iyi bir zamanda bunu gerçekleştirmekti.

Daldığı düşüncelerden, masanın üzerindeki telefonun veryansınıyla çıktı, geriye dönüp yürüdü. Eline aldığı telefonun ekranındaki isimle kaşları çatılırken yüzünde ciddi bir ifade oluştu.  Açtığı telefona, "Alo?" derken sesi kontrollüydü. "Adam yanında mı?"

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin