(Bölüm 12)

12.4K 1.2K 192
                                    


Vee... Sonunda tekrar bir aradayız. Çok özlenmişim diyorlar, doğru mu? Ben sizi çok özledim. Öyleyse hikayemize dalıp neler oluyor okuyalım mı? Öpüyorum sizi Pamuk Şekerlerim, muaaahhh :***

  *****

Damat ve isimsiz kadının gidişinden sonra balo salonunda ortalık karışmış, bağırmaktan sesi kısılan gelin nihayetinde bayılınca curcuna sona ermişti. Öfkeden kıpkırmızı olan Eyüp Dayanç, yaşanılan rezaletin hesabını sormayla kızına yardıma koşma arasında kararsız kalmış, nihayetinde Cevat Sanver'e tehdit edercesine elini sallarken, "Bunun hesabını vereceksin Cevat!" demişti. "Sen de, o it oğlun da bu yaptığınızın bedelini ödeyeceksiniz!"

"Eyüp..." Çarpık dudakları arasından kelimeler zor çıkıyordu adamın.

"Sus lan, yavşak herif! Görüşeceğiz!" Bunu dedikten sonra karısını da kolundan tutarak beyaz tül yığını içindeki kızının yanına koşturmuştu.

Olan biteni şaşkınlık içinde izleyen Cem ile Emir de, kısa sürede kendilerine gelip kucağındaki kadınla dışarı çıkan damadın ardından kapıya doğru koşturmuş ve onların peşinden gitmek isteyen meraklılara, görevlilerin de yardımıyla engel olmaya çalışmıştı.

İçeride bunlar olurken Yiğit Sanver, kucağında Alya olduğu halde hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı yönelmişti. Doğrusu beyni durmuş gibiydi; ne yapacağını ne edeceğini bilemez bir halde şaşalı giriş kapısının önünde durdu, kollarındaki kadına baktı. Sonra ani bir hareketle onu, "Pat!" diye yere indirdi. "Ne yapıyorum ben?" dedi, sesi hayret doluydu, girdiği trans halinden çıkmıştı sanki. Nasıl bir etkilenme veya baskı yaşadığını yeni fark etmiş gibiydi. Onun, neredeyse kararını değiştirip içeri geri döneceğini anlayan Alya engel olmak istercesine çevik bir hareketle uzanıp elini tuttu. "Çok geç!" dedi, sesinde eğlenen bir ton vardı. Bu, son nokta oldu. Kızın kendisini tutan parmaklarını sert bir hareketle tutup silkelercesine atarken, "Ehh, yeter artık!" diye kükredi genç adam.

Giriş kapısında durmuş, avına saldırmaya hazırlanan iki kaplan ifadesiyle birbirlerini süzüyorlardı. "Derdin ne senin, ne yapmaya çalışıyorsun, buraya neden geldin, kim gönderdi seni, kim, söyle!"

Onun kıvılcımlar saçan gözlerine dimdik baktı genç kadın, en ufak geri adım atmaya niyeti yoktu belli ki. "Seni almaya geldim Yiğit Sanver!" derken sesindeki kararlılık gözlerine de yansımıştı. "Benimsin, soyadın ve her şeyinle birlikte!"

Karşısındaki kesinlikle aklını yitirmişti, aksi mümkün olamazdı. "Sen de kimsin?" dedi Yiğit alay edercesine.

"Alya Celepoğlu, müstakbel eşin!"

Hahh! Tam da düşündüğü gibiydi işte! "Delisin!" dedi şaşkınlıkla karşısındakine bakarken.

"Daha da ötesi..." diyen genç kadın, gizemli bir ses tonuyla ekledi. "Bunu benden çok sen isteyeceksin inan, eşim olmayı!"

"Bana bak kızım!" dedi Yiğit, bıkmış bir ses tonuyla, aniden uzanmış ve kadının sivri çenesini yakalayıp kendisine doğru kaldırmıştı. "Sadece tek bir öpücüktü, tamam mı? Tek! Daha fazlası yok! Seni öptüm diye evlenecek değilim." Ona bu kadar yaklaşmak kesinlikle bir hataydı, o yeşil gözlerin efsununa yakalanınca anladı genç adam, ancak geç kalmıştı.

"Çocuk olma delikanlı!" dedi Alya, sesinde küçük gören bir ton vardı, gözleri karşısındakine bakarken kısılmıştı.

Çocuk, delikanlı! Duyduklarıyla kan beynine sıçrar gibi olmuştu, kızın çenesindeki parmakları sıkışırken dişlerinin arasından tıslarcasına konuştu Yiğit. "Ne istiyorsun söyle, ne?"

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin