(Bölüm 32)

11.7K 1K 178
                                    

Show must go on! ☺️

Yiğit ve Alya'mızı kalplerle karşılayalım mı?

Çok özleyenler bir el kaldırsın bakiim:)

Hikayemizi oylarımızla, yorumlarımızla uçuralım mı? Uçuralım uçuralım☺️

Çiçeklerim benim, seviyorum sizi❣️

&&&

Bu esnada Yiğit Sanver, iki kadının kendisi için yaptığı planlardan habersiz iki arkadaşıyla birlikte arabada, Taksim'den Harbiye'ye doğru yol almaktaydı. Emir ve Cem'in ısrarlarını kıramayarak o akşamı birlikte geçirmeyi kabul etmişti. "Geç saate kadar kalamam ama!" demişti arkadaşlarına. "Biliyorsunuz doğum günüm, annem şimdi kırk tane hazırlık yapmış beni bekliyordur."

"Biliyoruz oğlum ya!" demişti Cem.

"No panik!" diyen Emir, içten içe biraz rahatsız olsa da belli etmemişti. Cansu'nun onun için bir kutlama düzenlediğini söylese büyük ihtimal Yiğit gelmeyecekti. Kızın yardım için yalvarışlarından ziyade böyle davranmasının nedeni arkadaşı için bunun iyi olacağını düşünmesiydi. Zira, Alya'nın magazinde çıkan o abuk sabuk fotoğrafları, onun pek de sağlam ayakkabı olmadığını gösteriyordu ve ona göre Yiğit'e layık bir kadın değildi. Cansu, genç adama daha uygun, nezih ve ahlaklı bir kadındı. Bu düşüncelerle Cansu'nun ricasını kırmamış ve Cem'le birlikte, Yiğit'i sürpriz doğum günü partisine götürmek için işbirliği yapmayı kabul etmişti.

Harbiye'deki lüks otele geldiklerinde Yiğit merakla etrafına bakınıp arkadaşlarına, "Oğlum burası da nereden çıktı?" diye sordu. "Şöyle Boğaz tarafında bir yere gitseydik..." Onun bu sözleri üzerine Emir ile Cem birbirine bakıp anlaşmış gibi aynı anda konuştu. "Bir değişiklik yapalım dedik."

Arkadaşlarının yol boyunca suskun halleri ve şimdi biraz da telaşlı olmaları Yiğit'in tuhafına gitmişti, bir anlam veremedi. "Öyle olsun bakalım!" diyerek kaşmir paltosunun yakasını kaldırarak otel girişine yöneldi. Aralık ayı, adına yakışır bir soğukluktaydı ve hafiften kar serpiştiriyordu. Dışarı verilen her bir nefesi buhara çeviren havaya bakılırsa ilerleyen saatlerde daha da soğuk olacaktı.

"Kar geliyormuş bu gece!" dedi yanı sıra yürüyen Emir, bir şey söylemiş olmak için, bir yandan da saatine bakıyordu. Cansu'nun istediği gibi zamanında geldiklerini görüp rahatladı. "Herhalde herkes gelmiştir artık," diye düşündü.

"Doğduğum gece her yer kar altındaymış." Bunu diyen Yiğit arkadaşının aklından geçenlerden habersiz neşeli bir şekilde lobide yürüyordu.

"Roof bara çıkalım," diyen Cem hepsinin önünden ilerleyerek asansörlere yönelmişti. Diğerleri de güle konuşa onu izlerken yanlarına koşturarak otel üniforması giymiş bir görevli gelmiş ve, "Buyurun efendim, size yardımcı olayım," demişti.

"Roof bara çıkacağız," dedi Emir. Aynı anda görevli, "Ama efendim, orası kapalı bugün, kutlama..." diyerek ağzını açmıştı ki Emir atılıp adamı susturdu. "Biz yolumuzu buluruz kardeşim, hadi sen işine!" Bunu söyledikten sonra Yiğit'i kolundan çekerek ileriye, Cem'in yanına doğru yürümüştü. Görevli bozuk bir yüz ifadesiyle öylece arkalarından bakmış, sonra durumu haber vermek üzere resepsiyona koşturmuştu.

Bu sırada Yiğit, gelen asansöre kendisini paket gibi tıkıştıran arkadaşlarına bakıp, "Ne oluyor lan, manyak mısınız?" dedi ellerinden kurtulup.

"Ne oldu ki?" diye sordu Emir, bir şey anlamamış gibi, içinden de bir çuval inciri berbat etmek üzere olan görevliye küfredip duruyordu.

"Oğlum, adamı bir dövmediğin kaldı. Hem baksana yukarıda kutlama varmış, başka yere gidelim..." Yiğit lafını tamamlayamadan asansör açılmış, itilerek dışarı çıkarılmıştı bile. Zifiri karanlıkta durup gözlerini kısarak bir şeyler görmeye çalışırken etrafı bir anda, "Happy birthday!" nidalarıyla çınladı. Çevresi maytapların ışıltılarıyla aydınlanırken etrafını saran kalabalıkla genç adam öylece kalakalmıştı. Derken ansızın boynuna atılıp sarılan ve onu öpen Cansu'nun, "Nice yıllara canım, iyi ki doğdun!" sözleriyle irkildi. Bu arada ışıklar açılmış ve üzerinde mumlar yanan kocaman bir doğum günü pastası servis arabası üzerinde itilerek ona doğru gelmeye başlamıştı. Nasıl bir oldubittiye geldiğini anlayan genç adam, boynundaki elleri nazikçe çözerken, "Teşekkür ederim Cansu," dedi ve sonra arkasına dönüp Emir ile Cem'e baktı. Onlara eliyle küçük bir, "Hesaplaşacağız!" işareti yaptı. Arkadaşlarının hareketine ne cevap verdiğini göremedi, zira Cansu elinden tutmuş ve ortadaki kocaman pastaya doğru onu çekiştiriyordu. Böyle kutlamalardan oldum olası nefret ederdi ve ona yakın olan herkes bunu bilirdi aslında. Cansu'nun bunu takmaması biraz canını sıksa da belli etmeden çevresindekilerin tebriklerini kabul etti. Yaklaşık elli kişiden fazla insan vardı ve bazılarını neredeyse aylardır görmemişti genç adam; okuldan ve kolejden, çok da samimi olmadığı simaların doğum gününde ne işi olduğunu düşünmeden edemedi. "Cansu işte!" diye geçirdi içinden. "Bir şeyin illa suyunu çıkaracak!"

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin