(Bölüm 6)

12.3K 1.5K 178
                                    

******

Aynı zamanlarda Alya, aldığı kararlar çerçevesinde harekete geçmişti. Kiralık kasadan çıkan mektuplar birçok şeyi değiştirmişti. Strasbourgh'a dönmekten vazgeçmiş, sabahladığı gece akabinde erkenden giyinerek Fikret Navruz'un bürosunun yolunu tutmuştu. Sabah sabah, artık patronu olan kadından aldığı telefonla şaşıran adam, onu karşısında görünce meraka düştü. Zira karşısındaki, birkaç gün önceki o darmadağınık, perişan ve alaycı insan değildi. Sanki, sanki üzerine bir sükûnet gelmiş, her şeyi kabullenmiş gibiydi. Eğer öyleyse, bu iyi bir şeydi.

"Günaydın Alya Hanım." dedi adam, kaşları hafifçe yukarı kalkmış, bekler gibiydi.

Onun merakını anlayan kız, gülümsemeye çalıştı, yapamayacağını anlayınca vazgeçip, "Fikret Bey, ben bazı kararlar aldım ve avukatım olarak sizden yardım istiyorum." dedi.

"Hay hay, şöyle buyurun." diyen avukat masasının önündeki koltukları işaret etmiş, ardından dışarıya seslenmişti. "Asuman!"

Sekreter anında kapıda belirmiş ve "Buyurun Fikret Bey?" derken koltukta bacak bacak üstüne atmış genç kadını süzmüştü. Alya, kapıdan girdiği an ağzı açık ona bakakalmış, neden sonra toparlanmıştı. Şimdi de elinde olmadan hayran bakışlarla kızı inceliyordu.

"Çay, kahve? Ne alırdınız Alya Hanım?"

"Su yeterli."

Sekreterin çıkışı akabinde Fikret, masasına geçip oturdu, ellerini önde kavuşturup hafifçe öne doğru eğilirken, "Evet, sizi dinliyorum." dedi.

"Fikret Bey..." Genç kadın bir süre yüzünü yere eğdi, uzun kirpiklerinin gölgesi çıkık elmacık kemiklerine düşmüştü. Öyle narin ve eşsiz bir görüntüsü vardı ki, adam bir an elini uzatıp o üzgün, güzel yüzü sevme isteğiyle doldu. İçini sızlatan bu duygu fazlasıyla korkutucuydu. Sevemezdi, bu kadını kesinlikle sevemezdi. Aklından son geçenlerle toparlanıp kontrollü haline geri döndü. "Evet?" dedi tekrar, bu sefer sesi sabırsız çıkmıştı.

"Fransa'ya dönmüyorum, burada kalmaya karar verdim ve annemin işini devam ettirmeye."

"Efendim?" diyen adamın sesi adeta bağırırcasına çıkmıştı. Her zaman ifadesiz olan, duygularını ele vermeyen yüzü, bu sefer hissettiği duygu karmaşasıyla alt üst olmuş vaziyetteydi.

Onun bu hali, Alya'da kahkaha atma isteği uyandırsa da yapamadı. "Annemin işine devam edeceğim dedim avukat bey, neden şaşırdınız?" Kavisli kaşları hafifçe yukarı kalmış, gözlerinde ince bir alayla bakıyordu.

"Yok, yok... Tabii, şaşırmadım." diyen adam hala kendine toparlayamamıştı. Derin bir nefes alıp sordu. "Karaköy'deki ve İzmir'deki evleri işleteceksiniz yani?" Yine de teyit etme ihtiyacı duymuştu ve iyi ki de öyle yapmıştı.

"Daha neler!" diyen kızın sesi yüksek çıkmıştı. "O evleri ne olursa olsun kapatmak istiyorum. Devam edecek olan diğer işler, annemin tekstil sektöründe yürüttüğü faaliyetler..."

Duydukları Fikret'te rahatlamayla birlikte sıkıntıya sebep olmuştu, dayanamayarak sordu. "Ya çalışan kadınlar? Onları sokağa mı atacaksınız? Nadide Hanım sandığınız gibi onların üzerinden para kazanmak amacı gütmüyordu. Bu işi yapmak zorunda olan, çok kötü şartlarda çalışan kadınların bir umut kapısı, kaçacak yeriydi. Düştüğü bataktan, dayak yediği satıcısından kurtulan ona sığınırdı. O, kendisi gibi o yola düşürülen hayat kurbanlarına bir seçenek sunardı; bu kötü yolu bırakıp kendi atölyelerinde çalışmak ya da evlerinde kalıp bu işe devam etmek... Bu işe fazlasıyla batmış olan küçük bir azınlık kalır, diğerleri kendilerine sunulan birinci şansı kabul ederdi."

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin