(Bölüm 14)

12.4K 1.2K 355
                                    

                                         *****

"Nee! Evleniyor musun? Şaka yapıyorsun değil mi?" Bunu neredeyse dehşete düşmüş bir yüz ifadesi ile bağırarak soran Fikret Navruz'du.  Bu kızın çok sıra dışı hallerini görmüştü, bazen de delice diye tanımlanacak hareketlerini. Ama bu, bu... Evet bu, tam bir saçmalıktı, doğru olamazdı! Söyledikleri, garip mizah anlayışının bir ürünüydü, aksi mümkün değildi! Karşısındaki kadının susuşu ve gözlerindeki ciddiyet korktuğunun başına geldiğini gösteriyordu. O, karşılıksız aşkına rağmen sevdiği kadının hayatında bir başkasının olmamasını teselli sayıyordu. Fakat anlaşılan, kader tarafından o bile çok görülmüştü. Yığılırcasına, az önce fırladığı koltuğa gerisin geri oturdu. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra sordu. "Kim? Aşık olduğun adam kim?" Bunu öyle kederli bir sesle sormuştu ki, kız garip bir suçluluk duygusuyla gözlerini kaçırmak zorunda hissetti kendini.

"Alya! Kim diye sordum!" Adam ısrarlı bakışlarını karşısındakinin üzerine dikmiş, cevap bekliyordu.

"Kimse!" dedi genç kadın sakin bir sesle, başını kaldırmış, nefti yeşiline dönen gözlerinde umursamaz bir ifadeyle ona bakıyordu.

"Ne demek kimse?"

"Aşık olduğum adamı sordun, ben de cevap verdim," dedi kız sesinde gizemli bir tonla.

"Sen insanı deli edersin!" diye söylendi Fikret, sinirle ellerini saçlarının içinden geçirirken. "Açıkla!" dedi sert bir tavırla.

"Böyle emredilmesini sevmiyorum, biliyorsun Fiçret Beyciğim," dedi genç kadın eğlenen bir tavırla. Daha önce, ona çok sevimli gelen ve güldüren bu diyalog, o an aksine sinirlenmesine neden oldu adamın. "Bırak dalga geçmeyi, anlat!" derken sinirliydi.

Onun gözlerinin kısılmasından ve kızaran yüzünden sabrını zorladığını anlayan Alya, daha fazla uzatmadan konuşmaya başladı. "Yiğit Sanver..." dedi soğuk bir sesle ve söylediği ismin karşısındaki üzerinde bırakacağı etkiyi görmek istiyormuşçasına iri gözlerini ona dikti.

Duyduğu isimle duraksayan Fikret Navruz'un, hatırladıklarıyla birlikte gözleri kısıldı, sıkışan çene kaslarını güçlükle gevşetirken, "Sanver mi?" diye sordu. "Bektaş'ın takip ettiği aile?" Durdu, anlamak istiyormuşçasına Alya'nın gözlerinin içine baktı dikkatle, sanki aradığı cevap orada yazılıymış gibi. Onun onaylar bir şekilde başını sallaması üzerine devam etti. "Ama neden? Amacın ne anlamıyorum? Aşık olmadığın bir adamla, bu adamla evlenmen..."

"Küçük bir hesaplaşma diyelim!" dedi Alya, sesinden akan kin, Fikret Navruz'u duraksattı. Neden sonra adam, yalvaran bir tavırla, "İstemiyorum!" dedi. "Bunu yapmanı istemiyorum Alya, evlenmeyeceksin!" O koyu gözler öyle bir acı ve rica yüklüydü ki, genç kadın ister istemez kalbinin merhametle sızladığını hissetti. Ama bir yemin etmişti, intikam almaya dair kendisine verdiği bir söz vardı ve ne olursa olsun geri dönmeyecekti. Hayatına sonradan giren ve onun için dosttan öte, bir aile gibi olan Fikret için dahi bu kararından vazgeçemezdi. En ufak duygu göstergesinin karşısındaki adam için bir mücadele nedeni haline geleceğinin bilinciyle lakayt bir tavır takındı ve soğuk bir sesle konuşmaya çalıştı.

"Üzerimde bu tarz bir hakkınız veya yetkiniz olduğunu sanmıyorum avukat bey!" Sesi uyarı yüklüydü.

Bu sözlerle adamın yüzü soldu, heyecanı düştü, sanki tonlarca yükün altında kalmışçasına bir yorgunlukla omuzları çöktü. "Dostunum senin, sadece avukatın değil Alya," derken son bir gayrette bulunmuştu.

"Dostumsan yanımda durursun, karşımda değil Fikret!" dedi genç kadın kararlı bir tavırla.

Bir süre ikisi de konuşmadı, birbirlerini süzerken odada gergin bir sessizlik hakimdi. Nihayetinde Fikret pes etmiş bir ses tonuyla sordu. "Ne zaman?" Hayatının her anına şahitlik ettiği kadının, hangi arada Yiğit Sanver ile tanıştığı ve onu kendisine aşık ettiği kafasında kocaman bir soru işareti şeklinde belirmişti.

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin