(Bölüm 20)

10K 1.1K 521
                                    

*****

Üst kattaki sofanın ucunda, beyaz işlemeli kapının önünde bekleyen Yiğit, "Buyurun gelin hanım!" dedi hafif kinayeli bir sesle. Cevap vermeyen genç kadın, onun açtığı kapıya doğru yürüyüp iri yarı bedenine mecburen sürtünürcesine geçti. Birkaç adım atıp durdu, karanlığa alışmaya çalışırken ardından kapanan kapıyı duydu ve bir, "Çıt!" sesiyle yüksek tavandaki büyük avizeden yağan ışık yağmuruyla ortalık aydınlandı.

"Burasını genelde dinlenme için kullanıyorum," diyen genç adam üzerindeki ceketini çıkarırken yürümüş ve yan taraftaki odayla bağlantılı yine beyaz bezemelerin olduğu büyük, çift kanatlı bir kapıyı açmıştı. Alya'nın odanın ortasında hareketsiz durması üzerine, "Ben banyoya gireceğim, bir elimi yüzümü yıkayayım," dedi ve arkasını dönüp içeri geçti.

Onun kaybolmasıyla etrafı istediği gibi inceleme özgürlüğüne kavuşan genç kadın hızlı adımlarla pencereye gidip dışarı baktı. Gördüğü manzarayla bir an nutku tutuldu, sanki okuduğu o tarihi romanlardan birisine misafir olmuş gibi hissediyordu. Bulunduğu oda, arkadaki bahçeye ve ondan da öte nefis Boğaz manzarasına bakıyordu. Köprünün rengarenk yanan sıralı ışıklarına baktı, sonra gözlerini suların üzerine düşen parlak ayın yarattığı gümüşserviye çevirdi. "Muhteşem!" diye mırıldandı. Sonra aklına gelenlerle hayranlık yerini öfkeye bıraktı. Sanverlerin nasıl ayrıcalıklı bir dünyaya ve zenginliğe sahip oldukları ve bunu hak etmedikleri düşüncesi yumuşayan duygularını tekrar hizaya sokmasına yardımcı oldu. Aslında, bahse konu ayrıcalıklara sahip olan Kırşen ailesiydi ve sözde akılcı hamlesiyle Pervin ile evlenerek Mehmet Cevat bu mirasa ortak olmuştu. Bunu bilerek göz ardı ediyordu Alya, elindeki argümanların zayıflaması işine gelmiyordu zira. İsteksizce pencereden çekilip bakışlarını geniş odada gezdirdi, duvarlarda asılı nadide yağlı tablolar vardı, antika sayılabilecek birkaç süs eşyası ve yerdeki el dokuması halı ayrıca güzeldi. Görüntüyle uyumsuz olabilecek, duvara gömülmüş gibi duran plazma televizyon bile dekora entegreydi, hayret! Ortadaki geniş sehpayı ve üzerinde duran dergileri şöyle bir süzüp rahat görünen küf yeşili geniş koltuklara bakışları takılı kaldı. Oturup burada beklese miydi acaba? Sonra düşüncesine kızarak yan taraftaki odaya yöneldi, oynadığı rolde çekingenliğe izin yoktu!

Tam eşikten içeri adımını atmıştı ki banyodan çıkan Yiğit'le göz göze geldi. Genç adamın hafif nemli koyu renk saçları alnına dökülmüştü. Beyaz gömleğinin manşetlerini dirseklerine katlarken ağır adımlarla ona doğru yürüdü. "Valizlerin giyinme odasında..." diyerek yan tarafta daha küçük bir kapıyı işaret etti. "Üzerini değişmek istersen..." Kızın cevap vermemesi üzerine, "Banyo senindir, ben içeride seni bekliyorum," dedi tok bir sesle ve yanından geçip gitti.

Yatak odası diğer odayla hemen hemen aynı ebattaydı. Koyu cevizden yapılmış masif mobilyalara baktı Alya, sonra istemsizce gözleri geniş, iki kişilik yatağa takıldı. Gereğinden büyüktü, anlaşılan genç adamın ölçülerine uygun yapılmıştı. İkisinin birbirine dolanmış bedenlerinin o beyaz, saten çarşaflar arasındaki hayali belirdi gözlerinin önünde ve bir anda ağzının kuruduğunu, kalbinin delice çarpmaya başladığını hissetti. "Ne oluyorsun kızım, saçmalama, sakin ol!" diye kendi kendisine telkinde bulunurken kaybettiği zamanı telafi etmek istermişçesine bir aceleyle banyoya girdi. Nadide mermer ve fayanslarla döşenmiş geniş banyonun buzlu camla çevrili duş bölümüne ve hemen yan tarafındaki geniş bir havuzu andıran pırıl pırıl parlayan jakuzisine baktı. Eski ve yeni, bu yalıda mükemmel bir uyum içindeydi; her kimse mimarı içinden tekrar tebrik etti genç kadın.

Ellerini yıkarken aynadaki aksine baktı, yorgun görünüyordu. Yan tarafta asılı duran küçük beyaz havlulardan bir tanesini hafifçe ıslatıp yanaklarında, alnında, boynunda gezdirdi. Gözlerinin altı, günün yorgunluğuyla şimdiden gölgelenmişti, bir an önce yatıp dinlenmek için can atıyordu. Ama bu gece o da pek mümkün gibi görünmüyordu. Sıkıntıyla iç çekip ellerini ahşap banyo tezgahına dayadı. Ruju çoktan silinmiş dudaklarını diliyle ıslatırken çantasını yanına almadığına pişman oldu.  "Aman sen de!" diye söylendi, topuzundan kurtulan saçlarını yerleştirirken. "Böyle de idare edersin!" Bunu derken aynadaki güzel kadına göz kırptı, sonra derin bir nefes alarak banyodan çıktı. Günü bitirmek için hazırdı!

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin