SORMA KALBİM

(Bölüm 11)

Alya, İki Ay Sonra

Bugün çok önemli! Güzel olmalıyım, fazla güzel ve bir o kadar da kederli, çaresiz görünmeliyim. Aynadan tekrar kendime bakıyorum; gevşek bir topuzla ensemde toplanmış saçlarım, elmacık kemiklerimi daha da çıkık yapan hafif bir allık, gözlerimi olduğundan iri ve iki hüzün kuyusuna çeviren hafif puslu bir far... Hımm, zavallı Alya! Dudaklarıma kendi renginde sürdüğüm ruj yeterli! Ne de olsa zavallı kadın rolünde ağlarken abartılı bir makyaj hoş durmaz. Mümkün olduğunca sade, güzel ve merhametleri üzerime çeken bir görüntüm olmalı. Pis, gaddar Yiğit Sanver! Ahh, neden kahkaha attım şimdi ben burada? Dur kızım, dur! Sakın orada da gülmeye kalkma, yoksa bütün işi batırırsın! Boynumdaki kolyeyi şöyle bir ortalayayım. Hımm, beyaz elbise günün konseptine çok uygun, gelinden daha fazla ilgi çekeceğime göre en uygun renk bu olmalı! Üzerime oturan kıyafetimin kalın askılarını omuz başlarımdan hafifçe kaydırıp bir kedi yavrusu gibi sızlandım. "Amaaa, amaaa Yiğittt..." Ayy, ne de hoş dökülmüştü ağzımdan bu isim, sevsinler! Bundan sonra sık sık söyleyeceğim zaten, canımın içisi bekle, geliyorum! Böyle deyince yüzümde oluşan tebessüm neden mutlu? Hay Allah, alaycı olmalıydı!

Neyse, merak ettiniz değil mi neler olduğunu? Anlatayım öyleyse, dinleyin pamuk şekerlerim. Şöyle ki... Birkaç saate kadar hayatımın rolünü oynayacağım ve mutlak başarı için soğukkanlılık şart! Sonunda, Allah'ım sonunda beklediğim o an geldi. Yaptıklarının bedelini ödeme zamanı! Gerçi bazı şeyler istediğim gibi olmayacak ama ne yapalım, elimizdekiyle idare edeceğiz. Nasıl mı? Maalesef son bir yılda öngörülemeyen bazı şeyler vuku buldu. Mehmet Cevat Sanver'in o batağa adım adım gidişini sadece izlemedim, bizzat o yolda yürüyüşünü hızlandırdım. Holdingin durumu içler açısı, bildiğiniz gibi değil, para bulmaları imkansız ötesi artık. Denize düşen yılana sarılırmış misali, tefecilerden akıl almaz faizlerle borçlandı. Sonucunu tahmin edersiniz... Vadesi gelen alacaklarını tahsil için kapıya dayanan mafyanın gorilleriyle ne yapacağını bilemez hale geldi. Tabiri caizse, donuna kadar her şeyi ya ipotekli ya da hacizli! Ahh, eşinin malvarlığı diyelim, Pervin Sanver'e ait her şeyi bankalara ve tefecilere rehin verdi aptal herif!

Bizim ufaklık, pardon, yakışıklı ne yapıyordu bu sırada derseniz, uyuyordu sayın seyirciler. Bu adam, Yiğit, gerçekten ya saf ya da vurdumduymaz. Yakında bunu da öğreneceğiz, telaşa gerek yok.

Peki, bu esnada ben neler yaptım hadi tahmin edin tahinli helvalarım... Hımm? Tabii ki, tefecilerin elindeki tüm borç senetlerini topladım, ipotekli ve hacizli her şeyin bedelini ödeyerek devraldım. Hatta, muhteris bunak herifin rehin ettiği holdinge ait yüze elli bir şirket hissesi de benim ve henüz kimsenin bundan haberi yok. Yaklaşık yedi sekiz ay önce avukatım olarak Fikret, Mehmet Cevat Sanver ile bir görüşme yaparak durumu bildirdi ve en kısa sürede yönetimi tarafıma devretmezse icra yoluyla o koltuktan kaldırılacağını ihtaren bildirdi. Ve tabii, yalı da dahil artık bana ait mülklerden çıkması da kibarca söylendi. Kibarca dediğime bakmayın, Fikret'in üslubunu bildiğim için öyle diyorum.  Ne kadar ısrar etsem de bana pek ayrıntı anlatmamasına rağmen, onun Cevat şerefsizini korkudan titrettiğine eminim. Tam, her şey yoluna girdi, Sanver Holding dahil her şeyi avucuma aldım derken yaşlı tilki hesapta olmayan bir atakta bulundu. Aslında benim tahmin ettiğim ve pek ihtimal vermediğim bir şeydi; durumu gayet iyi olan Dayanç Ailesi ile dünürlük! Yiğit... Şaşırmadım, armut dibine düşermiş. Beyzademiz de babasının izinde gidiyor, aynı mentalitede... Batan gemiyi müstakbel eşi Cansu Dayanç'ın parasıyla kurtaracağını düşünüyor. Gülüyorum, hem de hunharca! Kurtuluşunuz bu kadar kolay olmayacak Sanver'ler! Benimle birlikte her gün öleceksiniz, acı çekeceksiniz! İlahi adalet benden önce davrandı gibi, bir süre önce Cevat Sanver beyin kanaması akabinde felç geçirdi. Ama olsun, ben yolumdan da planladıklarımdan da dönmeyeceğim, adım adım o ailenin çöküşüne ve acısına tanık olacağım ve bunu yaparken de büyük bir keyif alacağım.