(Bölüm 47)

3.4K 605 153
                                    


Selam canlarım, nasılsınız? Uzun bir ara oldu değil mi? Pandemi, sağlık, iş güç derken bir türlü normal rotamıza dönemedik. Merak edenleriniz için kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Son bir senedir sağlık sorunları yakamı bırakmadı, önce ağır bir ameliyat sonra Covid... Yoğun ve ağır bir işim var, üstüne aile ve çocuklar. Haftanın birkaç günü evdeyken diğerlerinde iş nedeniyle şehir/ülke dışındayım. Yazmak için yazma mottosuna sahip olmadığım için yeni bölümler aralıklı geliyor maslesef. Daha önce söylemiştim ama yinelemekte fayda var, önce Sorma Kalbim ve sonrasında Çirkin Sindirella bitecek. Sanırım yeni kurguları belirli bir aşamaya getirmeden yayınlamayacağım, zira okurda sabırsızlık ve öfke yaratıyor.
Sizi seviyorum güzel çiçeklerim, çok çok öpüyorum.

Mira

&&&

Akşamı zor etti, eve gittiğinde Yiğit yoktu. Her zamankinin aksine, o gün genç adamla hiç görüşmemişlerdi. Birkaç defa aramış, ancak ulaşamamıştı kocasına, telefonu kapalıydı. Cansu'nun yaptıkları sözlü düellodan sonra bu, fazlasıyla canını sıkmıştı.

Olan bitenden haberi olmayan Yiğit, evvelsi gece kararlaştırdığı gibi doktorun yolunu tutmuştu. Ve sonrasında da Emir ile buluşarak ne iş yapabileceği ile ilgili tanıdık birkaç kişiyle görüşmüştü. İşler istediği gibi gitmiyordu, keyifsizdi. Akşama yakın telefonunun şarjının bittiğini fark etmiş, pek üzerinde de durmamıştı. Ne Cansu'nun yaptığı ziyaretten ne de Alya'nın nasıl bir berbat bir ruh hali içinde olduğundan haberi vardı. Kafası geleceğin endişeleriyle dolu, başı öne eğik bir halde girdi eve. Alya'nın söylediği şeylere kendini tam olarak veremiyordu bile, zira aklı gün boyu yaşadığı tatsız şeylerle doluydu.

Genç kadın, akşam boyunca huzursuzdu. Cansu'nun pimini çekip attığı bombayı eline almış, ne yapacağını bilemez bir halde düşünüyordu. Yiğit'in keyifsiz hali, kendi iç dünyasına fazlasıyla daldığı için dikkatini bile çekmedi. Nihayetinde yatağa gittiklerinde güvenli bir limana sığınır gibi kocasının göğsüne sokuldu, o çok sevdiği kokusunu içine çekerken dayanamayarak sordu. "Beni seviyor musun aşkım?"

Beklemediği soru genç adamı şaşırtmakla birlikte tereddütsüz yanıt verdi. "Tabii ki!"

"Hayır, öyle değil!" diye itiraz etti kız anında, meramını anlatmak isteyen insanların telaşıyla.

"Nasıl?"

"Bana aşık mısın?"

Cevap sessizlikti. Alya, dayanamayarak hafifçe başını kaldırdı, karanlıkta onun gözlerini bulmaya çalışırken buruk bir sesle konuşmaya devam etti. "Seni zorlamak istemiyorum. Sadece... İnsan delice aşık olunca karşılık bekliyor sanırım."

Onun kırgın ses tonu Yiğit'i harekete geçirdi, ensesinden kavradığı kızı kendisine çekti; nefesleri birbirine karışırken, "O kadar çok şey yaşadık ki..." dedi boğuk bir sesle. "Belki tüm ömre yetecek kadar! Anlıyorum ki ben, sana kadar yaşamamışım, kadın denen varlığı tanımamışım. Sen, öyle farklısın ki... Cehennem ve cennet! Bunları aynı anda yaşatabilecek bir kadınsın ve seninle o kadar doluyum ki... Bu duygunun adını koy deseler sözlükte bulamam; sen aşk de, ben çılgınlık! Senin için delirdiğimden başka bir şey bilmiyorum."

Kocasının dudaklarından dökülenler hem korkutucu hem güzeldi. Tam bir aşk itirafı sayılmasa da muhteşemdi ama içindeki o şüpheyi gidermekten de uzaktı. Şeytan, kalbine fitne tohumlarını ekmişti bir kere ve elinde olmadan, biraz kıskançlıkla ve biraz da o gün yaşadıklarının etkisiyle konuştu. "Cansu..." Ancak, devam edemedi, zira Yiğit sinirli bir sesle onu durdurmuştu. "Geçmiş defterleri mi açacağız yine, yetmedi mi? Doğrusu hiç havamda değilim!"

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin