57.bir yalvarış ve 'gitme' çağrısı

130 14 31
                                    

Raya'nın anlatımından...

Parmaklarımı sıcak elleri arasına alan Jungkook'un arkasında, sırtını izleyerek ilerliyordum. Soğuk havaya kıyasla içimi sıcacık eden gözlerini şimdiden özlüyor olsam da, güzel sesine sığınıyor, kendi kendine konuşurken beni bir yere sürüklemesine ses çıkarmıyordum.

Gözleri birilerini arıyormuş gibi etrafta dolanırken dudakları hareket ediyor, ne dediği gram umurumda olmazken gözlerimi birleşen ellerimize indiriyordum.

Güzel görünüyordu. Birbirine dolanan parmaklarımız, iç içe geçmiş kaderlerimiz gibi karışık ama uyumlu görünüyordu. Bir çarpışma sonucunda oluşmuş gibi, tesadüf gibi ama aynı zamanda en başından beri planlanmış, ayarlanmış gibi.

Bizimle ilgili her şey zıtlıklardan oluşuyordu.

Bizimle ilgili her şey zıtlıkların uyumundan oluşuyordu.

"Görmen gereken birileri var. Buraya benimle birlikte geldiler ama henüz hiçbir yerde bulamıyorum onları."

Şaşkınca kaşlarım havaya kalkarken, bizim için buraya gelen kişilerin kim olduğunu düşünüyordum. Beni ve bayan Jeon'u bu kadar-

Bayan Jeon.

Adımlarım birden birbirlerini takip etmeyi bırakmış, vücudum olduğum yerde taş kesilmişti adeta. Sesimden içimdeki telaşı ne kadar belli edebilirsem o kadar etmiş, nefeslerim kesilmişti.

"Jungkook! Bayan Jeon, annen! O-, o da buradaydı. Benimleydi!"

Jungkook ilk önce telaşıma eşlik etmiş, normalden yüksek çıkan sesim onu ürkütmüş gibi panikle bana dönmüştü. Hemen ardından ise yüz kasları yumuşamış, hatta güzel yüzüne minik bir gülümseme yayılmıştı.

"Biliyorum. Her şey yolunda Raya, sorun yok. Annemi bulduk, sayende."

Gözlerim gözlerine çıkmış, şaşkınca yüzüne bakmıştım.

"A-ama nasıl?"

Ellerini yüzüme doğru çıkarmış ve üşüyen yanağımı tekrardan sıcak avuçları içine almıştı. Sakin görünüyordu, mutluydu da.

Gözleri parlıyordu.

"Sayende."

Kaşlarım çatılırken bana verdiği tek cevabın bu olması içimde tuhaf bir hissin oluşmasına sebep olmuştu. Sanki kaç kere sorarsam sorayım aynı cevabı verecekti. Bu içime bir ağırlık çökmesine sebep olurken dudaklarımı aralamış ve fısıldamıştım.

"Senin içindi. Böyle olmasını istemiştin."

Bakışlarındaki ışıklar yavaş yavaş sönerlerken beni yanlış anladığını anlamıştım. Benim kendime görev bildiğimi, o seçim olarak algılamış, benim yerime annesini seçtiğini ima ettiğimi düşünmüştü. Gözlerine, onda görmeye nefret ettiğim bir gölge düşerken ise istemeden de olsa ne kadar canını yaktığımı görmüştüm.

Her an pişmanlığını çektiği bir kararı yüzüne vurmuştum. Tekrar tekrar ve tekrar.

Ama asla bunu istememiştim.

"Ben-"

"Jungkook!"

Biraz uzağımızdan gelen bir genç kızın sesiyle gözlerim oraya kaymış, gözleri parlayarak bize doğru koşan kızı izlemiştim. Hemen ardından ona ayak uydurmaya çalışan, uzun bacaklarıyla genç kıza yetişmek adına hızlı adımlar atan genç adımı bulmuştu gözlerim.

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now