40.bir varmış, bir yokmuş

173 22 49
                                    


"Biz yakın arkadaş olabiliriz. Sen ne düşünüyorsun? Belki en yakın arkadaşlar?"

Bir arkadaş. Yani gözyaşlarım akıp, yastığım göl gibi olduğunda beni oradan kurtaracak birisi? Yanında ev gibi hissedeceğim birisi.

"Benimle arkadaş mı olmak istiyorsun Jungkook?"

"Çığlık attığında ve onlar sadece fısıltılar duyduklarında senin yüksek sesin olmak istiyorum. Orada olmak istiyorum. Ama sende benim için orada olmalısın. Yani evet, arkadaşın olmak istiyorum. Sende benim arkadaşım olmak istiyorsan eğer?"

"O zaman bir söz verelim. Bu gece bu yıldızların altında birbirimize bir söz verelim."

Gözlerimin yavaştan dolmaya başladığını hissetmiştim. Elimdeki kupayı yere koymuş ve serçe parmağımı ona doğru uzatmıştım. Birkaç saniye bu hareketime anlam vermeye çalıştıktan sonra gözlerinde bir parıltı oluşmuştu. Kupasını yere bırakıp serçe parmağını uzatmıştı o da. Parmaklarımız birbirine sarılırken gözlerimizdeki parıltılar yıldızların ışığında dans ediyorlardı. Gözleri geceyi kıskandıracak kadar güzellerdi ama konumuz bu değildi. Bu gece yıldızların şahitliğinde bir söz verecektik.

"Artık asla yalnız olmayacağım. Her zaman birbirimizin yanında olacağız, söz mü?"

"Söz."

"Birbirimizden nefret etmeyeceğiz, asla. Söz mü?"

Sessizlik. Birkaç saniye verilen geç cevap. Her şey gibi bunun da bir anlamı vardı. Yine de o an o kadar heyecanlıydım ki, duraksadığını fark edememiştim bile.

"Söz."

Gülümsemiştim. O da gülümsemişti. Tam parmağımı çekecekken bu sefer onun parmağı sarmıştı parmağımı güçlüce.

"Ben de bir şey söylemek istiyorum."

Bakışları ciddi ve derindi. Kafamı olumluca sallamış ve konuşmasını beklemiştim. Onun da istediği bir şey vardı. Yani kabul etmem gereken bir şartı vardı. Dudakları aralandı ve sesi biraz hüzünlü biraz da soru sorar gibi çıktı.

"Ne olursa olsun, günün sonunda birbirimizi affedebilir miyiz?"

Bir süre düşündüm. Neden olmasındı ki? O Jungkook'tu. Birkaç dakikada hayatıma, birkaç saatte aklıma, birkaç günde kalbime girmişti. Kabul edilebilir bir şarttı.

"Edebiliriz. Ne kadar canımız yanarsa yansın günün sonunda elimde sıcak çikolatalarımız ile kapına dayanabilirim. Söz."

Son cümlem onu ciddiyetten çıkartmış ve gülümsemesine sebep olmuştu. Ve parmaklarımızı ayırmadan önce konuşmuştu.

"Umalım ki sözünü tutasın Lee Kiraya."

"O gün bana iki seçenek sunuldu Raya."

Bir tarafım devam etmesini, o iki seçeneğin ne olduğunu söylemesini deli gibi isterken, bir diğer tarafım bundan aynı ölçüde korkuyordu. Duyacaklarım ona olduğu kadar bana da ağır gelecekti biliyordum ama bu yükü paylaşmanın zamanı çoktan gelmişti bile. Omuzlarındaki yükü taşımasına yardım edecektim. Onun bana yaptığı gibi bende ona iyi gelecektim. Yemin ederim, dudaklarından hangi cümleler dökülürse dökülsün ondan asla vazgeçmeyecektim.

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now