25.bedenini dirilten kıvılcım, ruhunu kasıp kavuracaktı

181 25 12
                                    


Nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim, ama sevdiğim birisi için can vermek ölmek için güzel bir yol gibi görünüyor.

Isabella Swan, Jungkook ile yaklaşık bir saattir izlediğimiz filmin ana karakteriydi. On yedi yaşında bir ergen ve bundan da öte takıntılı bir aşıktı. Bu takıntısınıysa ilk filmin başında söylediği bu cümleden anlayabiliyordunuz. 

Çocukluğumdan bu yana, hayatımın her döneminde yalnızdım. Kimseyi, kendimi bile hiç ama hiç sevememiştim. Aile, arkadaş, sevgili kelimeleri benim için en ufak bir anlam ifade etmiyorlardı. Canım sıkılınca diğer çocuklarla oyunlar oynamıyordum, birileriyle sohbet de etmiyordum. Yanıma kimseyi yakıştıramıyor değildim tabii ki, ben sadece kimsenin yanına yakışmadığımı düşünüyordum. Sevilecek birisi olmadığımı, bu yüzden hep yalnız olduğumu düşünüyordum. 

Her şeye rağmen ben de küçük bir çocuktum ve benim de canım zaman zaman sıkılıyor, zaman zaman kendimi oyalayacak şeyler arıyordum. Arkadaş edinmek istemiyor değildim doğrusu ama dediğim gibi kimsenin yanına yakışmıyordum. Kimse beni yanına yakıştırmıyordu

Öyle zamanlarda, yani canımın fazlasıyla sıkıldığı zamanlarda kendimi oyalayacak şeyler arayışına giriyordum. İlk başlarda kendi kendime oyunlar oynuyor, kendi kendime araştırmalar yapıyor ve kitaplar okuyordum. Gün geçtikçe canımın sıkıntısını azaltmak uğruna yaptığım bu aktivitelerden de sıkılmaya başlamıştım. Kendimi tamamen filmlere vermiştim. Bu yeni ilgi alanımdan asla sıkılmamaya ve birçok şey öğrenmeye başlamamla her şey değişmişti. 

İlk izlediğim film serilerinden birisi olan Twilight serisi, beni kendine bağlayan az sayıdaki filmlerden birisiydi. Doğruyu söylemek gerekirse nedensiz bir bağ olduğunu düşünüyordum bunun. Filmin konusu bana deli gibi saçma geliyordu ve daha önce kimseye değer vermeyen ben, ana karakterin hareketlerine anlam veremiyordum bir türlü.

Yine de, içten içe Bella'ya karşı hayranlık beslemiyor değildim. Aptal olmasına aptaldı ama cesurdu da. Cesur aptal, cesur aşık, cesurca seven ve bu uğurda ölmeyi bile göze alan bir karakterdi. Cesurdu, çünkü duygularından kaçmıyordu. Cesurdu çünkü ona iyi gelen kişiyi, onu tamamlayan o kişiyi bulmuş ve bir daha ondan ayrılmamak için elinden geleni yapmıştı.Benim her zaman yaşamak istediğim bir hayatı yaşamıştı. Belki çok fazla fedakarlıkta bulunmuş, çok fazla acı çekmişti ama mutluluk için değerdi değil mi? Mutluluk için değmezse bile sevdiği adam için değerdi. Her şey Edward için değerdi, değil mi?

Bense kendini bile tanımayan, kendisi için bile yaşamayı göze alamayan, hayatını dört duvar arasında bomboş bir şekilde geçirmiş bir kızdım. Ne bir ana karakter, ne bir başrol. Ben sadece Kirayaydım. Sahip olduğu tek gerçek, ilk aşkı Jeon Jungkook olan Lee Kiraya

Ve inanın bu gerçek bana bırakın bir ömrü, bin ömür bile yeterdi. 

Yine de sevgilim ile koltukta uzanmış, tek bir battaniyeyi iki kişi paylaşırken Bella'yı anladığımı hissediyordum. 

Bu filmi her izlediğimde kafamda oluşan o bariz soru işareti bu sefer ortaya çıkmadığından olsa gerek, ben Bella'yı çok iyi anladığımı biliyordum. 

Sevdiğin birisi için can verir misin sorusuna karşılık artık verecek bir cevaba sahip olmak,onun için ölmekten çok, onun için ölebilecek kadar aşık olmak bana, senelerdir bende olmadığını düşündüğüm bir organın varlığını hissettiriyordu. 

Ben artık Bella'yı anlıyordum, çünkü bende artık birini, onun için canımı verecek kadar çok seviyordum. 

Hatta ben birini onun için yaşayacak kadar bile çok seviyordum.

"Raya?"

Bakışlarımı Jungkook'a çevirdiğimde şaşkınca yüzüme baktığını fark etmiştim. Bir yandan ne olduğunu sorgularken bir yandan da filmin geldiği yeri inceliyordum. Jungkook'un dalıp gittiğimi anlamasını istemiyordum.

"Efendim?"

"Daldın yine, ne düşünüyordun?"

Bakışlarındaki sorgulayıcı ifadeden dolayı biraz gerilmiş ve olduğum yere sinmiştim. Günümüzü benim geçmişimle ilgili konuşup mahvetmek istemiyordum. Kafamı iki yana sallayarak konuşmuştum.

"Hiç, hiçbir şey. Film hakkında düşünüyordum sadece. Onlarca kez izlememe rağmen nasıl hala bıkmadığım hakkında kafa patlatıyordum. İlginç, değil mi?"

Birkaç saniye tepki vermeden yüzüme batıktan sonra elini yanağıma koymuş ve yüzünü yüzüme yaklaştırıp, nefesini dudaklarıma üfleyerek o kalbimin durmasına sebep olacak kadar hızlı atmasını sağlayan sözleri dökülmüştü dudaklarından. 

"İlginç değil, seni anlıyorum. Seni çok iyi anlıyorum,"

Bakışları da nefesleri gibi dudaklarıma dokunmaya başladıklarında gözlerimi açık tutmak çok ama çok zor bir hal almıştı artık. 

"Çünkü bende seni izlemekten asla sıkılmıyorum. Sana bakmaktan, sana dokunmaktan, seni öpmekten ve seni sevmekten... Senden asla bıkmıyorum ve bıkmayacağım."

Gözlerim son cümlesiyle orantılı bir şekilde yavaşça kapanmışlardı. Ve ben, ben onu tüm kalbimle hissetmiştim. Söylediklerinin doğru olduğunu, tam şu anda ruhunun ruhuma sıkıca sarıldığını ve kalbimin atışının onunki ile eşleştiğini hissetmiştim. 

"Seni sonsuza kadar seveceğim."

Ve işte, bizi sınıra taşıyan, bizi kenarında bulunduğumuz uçurumdan buz gibi sulara doğru savuran o fısıltı bu olmuştu. 

Seni sonsuza kadar seveceğim, diye geçirdim bende içimden o an. Ama söyleyemedim. 

Söyleyemedim çünkü Jungkook'un dudakları dudaklarımı tekrar beni hiç olmadığım kadar özgür hissettiren bir esaretin altına almışlardı. 

Ve aynen şöyle olmuştu;

Genç adam uçurumdan buz gibi sulara çakılan kızın arkasından atlamış, donmuş dudaklarını kendi üşümüş dudaklarıyla örtmüş ve ortaya bir kıvılcım çıkartmıştı. Bu kıvılcım şimdilik iki aşığın donmuş kalplerini eritmeyi başarmıştı. Ama belki de uzun vadede her şey daha farklı olacaktı. 

Belki o minik kıvılcım kocaman bir yangına dönüşecek ve önüne kattığı her şeyi yakıp yıkacaktı.

Belki kızın bedenini dirilten bu kıvılcım, ruhunu kasıp kavuracaktı

Alevlerle kaplı olmasına rağmen soğuktan donacaktı belki.

Kim bilir belki de yalnızlık onu kasıp kavurmak yerine üşütecekti

Ve o zaman geldiğinde Raya şunu bilecekti;

Gerçekten yalnız olduğunda, onun kalbini ısıtmak için her zaman orada olacak olan bir çift dudak artık orada olmayacaktı. 

Seninle tanışma sebebimi arayarak dolaşıyorum etrafta.
Bir nefes, beyaz bir şekilde havaya yayılan,
Gözyaşları, donup kalan,
Kenara atılmış hayaller, başka yaraları oluşturan,
Bu mevsimin sonu nerede?**

-arissa












THE OTHER SIDE |JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin