50.umulmadık şeyler

115 19 30
                                    

Jungkook'un anlatımından...

Gözler görmek istediğini görürlerdi. Bir yere bakardınız ve o an canınız ne istiyorsa, neye inanmak geçiyorsa içinizden ona inanır, onu görürdünüz baktığınız yerde. Bazen en basit hareketler bile gözünüzde şahsınıza yönelik bir hakarete dönüşür, en anlamlı cümleler bile size küfür gibi gelirdi. Bakan da, gören de sizdiniz aslında. Kendiniz gibi yapardınız ne yapıyorsanız. Içiniz neyse dışınız da oydu aslında. Siz neyseniz, gördüğünüz de bire bir oydu.

Raya bende güven görmüştü. Bir an için bile benimle ilgili kötü düşünmemiş, onun için hep sığınacak bir yer olduğuma inandırmıştı kendini.

Öyle de olmuştum esasında. Onun için en güvenli yer olmak adına her şeyden feragat etmiştim. Gözden çıkardığım her bir acı gerçeğin üzerinden atlamış ve ona ulaşmıştım. Kollarımı minik bedenine sarmış, onu güvende, en güvende tutma yeminleri etmiştim kendime.

Bazen en güvenli yer, aslında en tehlikeli olan yerle aynı yer olabiliyordu. Şimdi de aynen öyle olmuştu işte.

Onu göz hapsine almıştım ama aynı zamanda da özgür bırakmıştım. Ellerini tutmuştum kaçmasın diye ama aynı zamanda da beni istediği yere çekmesine izin vermiştim. Ben onun için kendi özgürlüğümden vermiştim.

Onu kaybetmemek için ise kendim kaybetmeyi göze almıştım. Tiksindirici bir insandım. Herkese ihanet etmiştim. Kendime bile...

"Bir gelişme var mı?"

Her zamanki neşesinden epey uzak bir halde dış kapıdan içeriye giren Leah ile oturduğum yerden kalmış ve ona doğru adımlamıştım.

"Yok."

Baygın gözleriyle bir süre yeri izlemiş ve dikildiği yerde üşür gibi kollarını bedenine dolamıştı. Dalgın görünüyordu. Uzun zamandır hiç olmadığı kadar da sessiz.

"Leah, sorun nedir? Kötü görünüyorsun?"

Bakışları ağır ağır yüzüme ulaştığında ben de üşüdüğümü hissetmiştim. Boş bakıyordu gözleri keza, bu bakışları tanıyordum ben.

"Lee... Bir şey mi oldu?"

Başını dalgınca iki yana sallamıştı şimdi. Konuşmak için araladığı dudaklarını yalamış ve derin bir nefes çekmişti ciğerlerine.

"S-sorun yok. Sadece yorgunum. Bugün birkaç kişiyle daha konuştuk ama sonuç pek farklı olmadı. Birkaç kişi teklife sıcak baksa bile çoğunluk bir adım geriden takip ediyor bizi. Daha fazlasına ihtiyaç duyuyorlar. Güvenmek için sebep istiyorlar... Jungkook, ellerine verebileceğimiz birer güvence istiyorlar. Bense öylece yüzlerine bakıyor ve kendi canımın bile garantisi yok diye geçiyorum içimden. Onlara özgürlük dışında verebileceğimiz hiçbir vaadimiz yok ve bu onlara yetmiyor. Yaşamak istiyorlar. Birisi bana okyanusta süzülen ölü bir balık olmaktansa, cam fanusta yaşayan canlı bir balık olmayı yeğlediğini söyledi. O kadar haklı ki..."

Ellerimi kaldırıp karşımda iki büklüm olmuş genç kızın omuzlarına koymuştum. Koyduğum gibi de bu omuzlarda biriken yükün her bir zerresine şahit olmuş, acılarını hissetmiştim. Leah elinden gelen her şeyi yapıyordu ama bu yeterli değildi. Inanmak gerekiyordu. Bizim ihtiyacımız olan inanç ve koşulsuz bir güvendi.

"Beni dinle Lee, o adam saçmalamış. Endişelerini anlayabilirim ama bunu destekleyemem. Yaşamak sadece nefes almak demek değil. Istediğimiz gibi değil de bir başkasının istediği gibi yaşayacaksak eğer ne anlamı var ki nefes almanın? Söylesene biz bu muyuz?"

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now