22.bir yanlış tüm doğruları götürürdü

184 24 16
                                    


Yalnızlık, sizi daha en başından hakimiyeti altına alan çok ezici bir duyguydu. Evet her gün yanımızdan binlerce insan geçiyordu, belki yüzlerce insanla konuşuyorduk, belki onlarca arkadaşımız vardı ama tüm bunlara rağmen ruhumuz fazlasıyla yalnızdı. Ve işin en kötü yanı şuydu ki, ruh bu yalnızlıkla birlikte tüm o yalnız değilsin zırvalıklarını da kendine yük edinmişti. Çünkü bilirsiniz, insan bazen yalnız olmayı bile bazı büyük kötülüklere yeğlerdi.

Parmaklarımı gezdirdiğim güzel yüz, bana bunun belki de doğru olmadığını kanıtlamak ister gibi öylece duruyordu. Evet, öylece duruyor, hiçbir şey yapmıyordu. Buna rağmen sanki anne ve babamla sıcak bir pazar kahvaltısındaymışım, en yakın arkadaşlarımla yorucu bir okul gününden sonra eğlenmek için dışarı çıkmışım ya da sevgilimle ilk yılımızı kutluyormuşcasına -umarım- mutlu hissettiriyor, bir o kadar da yalnız hissettirmiyordu.

Kusurları bile mükemmel olan bu adam, bana bir kere gülüyordu ve ben sanki milyonlarca insanın arasından çıkıp sadece onun olduğu bir dünyaya ışınlanıyordum. Buna rağmen biraz bile yalnız, biraz bile sıkılmış hissetmiyordum.

Ondan asla sıkılmıyordum. Dün gece zar zor çıkarmayı başardığım ve o zamandan beri ince parmaklarımla tepkisiz yüzünü sık sık turladığım bu adamdan bir saniye için bile sıkılmıyordum.

Parmaklarım tüm gece, onun o dünyalar güzeli -ama şimdi fazlasıyla yaralı- yüzünde gezinirken de hiç sıkılmamıştım. Doğruyu söylemek gerekirse tüm gece boyunca ayakta kalmamın bir sebebi de nefes alıp almadığını kontrol etmekti, ki bu yüzden parmaklarım sık sık dudaklarına doğru hareket ediyor ve aptalca düşünceleri birkaç dakika için de olsa kafamdan atmama yardımcı oluyorlardı.

Onu kim bu hale getirmişti, bunu neden yapmıştı bilmiyordum. Neden hastaneye gitmediğimizi bilmiyordum. Dün gece gözlerinde gördüğüm korkunun sebebini de bilmiyordum.

Ben hiçbir şey bilmiyordum ama tüm bunlara rağmen ona güveniyordum. Çünkü o, bize zarar gelmesine sebep olacak bir şeyi asla yapmazdı.

"Raya..."

Gözlerim dalmış olacaklar ki, yüzüne bakıyor olmama rağmen uyandığını fark edememiştim. Adımı kısık bir sesle söylediğindeyse hemen bakışlarımı şiştikleri için minicik kalmış gözlerinde odaklamıştım.

"Jungkook, uyanmışsın! İyi misin?"

Sesim düşüncelerimin aksine daha heyecanlı çıkmıştı. Jungkook ise, o sadece bana bakıyordu. Yüzü gözü yara bere içinde kalmış bir insana iyi misin diye soruyordum, tepkisiz kalmakta haksız sayılmazdı.

"Yani, d-daha iyi misin demek istedim."

Gözleri yüzümü inceliyordu. Tüm gece uyanık kalmış, yetmemiş gibi uzun bir süre gözyaşı da dökmüştüm. Çok çirkin görünüyor olmalıydım.

"Uyumadın mı?"

Kafamı olumsuz anlamda sallamakla yetinmiştim. Bunun hakkında konuşmak istemiyordum. Onun bana yaptığı yardımların yanında benim birkaç saat uyumamam bir hiçti.

Ama Jungkook aynı şeyi düşünmüyor olacak ki elini yüzüme doğru kaldırmış ve soğuk parmaklarını şişen gözaltlarımda gezdirmişti. İstemsizce gözlerim kapanmış, uzun ve yorucu geçen bir gecenin ardından huzurla yummuştum gözlerimi ilk kez.

"Dün gece ne oldu Jungkook?"

Parmakları bir saniye için duraksamıştı. Ne zaman ona bu tarz sorular sorsam vücudu geriliyor, bakışları buz kesiyordu. Bu yüzden gözlerimi açmamıştım, o soğuk bakışlarla karşılaşmamak için.

THE OTHER SIDE |JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin