36.artık gitsen iyi olacak

149 20 19
                                    


"Gitme..."

Şoka uğramış bedenimi bir kenara bırakıp yorgun dudaklarımın arasından güçsüzce fısıldamıştım. Aslında konuşmak, yalvarmak; beni bırakma, sensiz yapamam demek istiyordum ama konuşacak gücü bulamıyordum kendimde. Konuşacak yüzü de bulamıyordum gerçi.

Ne diyebilirdim ki? Ne hakla diyebilirdim? Ona sadece yük olmamış mıydım şu zamana kadar? Ayağına bağ, omuzlarına ağırlık olmamışım gibi hala nasıl beni bırakma diyebilirdim ki? Bırakmasındı da ne yapsındı beni?

Jungkook da bana katılmış olsa gerek, adımları bir saniye için kesilse de hemen sonrasında odayı öncekinden daha hızlı bir şekilde terketmişti. Her şey bitmişti. Biz bitmiştik, bende öyle.

Onsuz bir hiçtim. Tıpkı önceden olduğu gibi.

Yine yalnızdım.

Dejavu. Kendime ait iki üç parça eşyayı asla bana ait olmamış dolaptan alıp küçük çantaya sıkıştırırken yaşadığım şey dejavuydu. Daha önce yaşanmış olaylar, daha önce hissedilmiş duygular sarıyordu dört bir yanımı şu kısacık zaman diliminde.

Ne yapacağını bilememe hissi yine boğuyordu beni. Daha öncekinden daha kötüydü hemde bu his. Çünkü daha önce hiç tatmadığım duyguların özlemini çektiğimi sanıyordum kendimce. Şimdi ise...

Şimdi farklıydı her şey. En güzel duyguları hissetmiş, en güzel sesleri işitmiş ve en güzel manzaralara şahit olmuştum. Buradan gittiğimde neyin özlemini çektiğimi bilecektim.

Her saniye onu özleyecektim. Nefes alış verişlerini, kalp atışlarını, gülüşlerini, bakışlarını, seslenişlerini hayatımın sonuna kadar özleyecek ve bir gün ona kavuşmayı umut edecektim. Ve bir gün umut etmek beni öldürecekti.

Bu benim için önemsiz bir detaydı. Ben zaten her şeyin başında da kendi isteğimle ölüme yürüyordum. Esarete isyan ediyor, özgürlük istiyordum. Ruhumun özgür olması için dilek diliyor, cesaret kırıntılarını aç kalmak uğruna biriktiriyordum.

Ondan önce ben bu hayata meydan okumak için elimden geleni yapıyordum. Kendimce savaşıyordum. Dışarıdan bakan birisi boyun eğdim sanıyorduysa da umursamıyordum. Ben biliyordum ya savaştığımı, o bana yetiyordu.

Ama artık savaşmak istemiyordum. Çünkü özgürlük de istemiyordum. Ne yapacaktım ki onun olmadığı özgürlüğü? Onsuz özgür kalmaktansa, onunla esir olurdum ben. Gerçi Jungkook bunu umursamıyordu ya neyse.

Tüm bunların yanında, düşünmeden edemiyordum. Her şey benim kurgum muydu yani? En az şu anki canımın acısı kadar gerçekti her şey halbuki.

Belki de sadece bana göre öyleydi. Sadece bana göre gerçekti, o hissetmemişti. Ben ne hissettiğimi biliyordum da, onun ne hissettiğini bilebilir miydim?

Beni hiç sevmiş miydi?

Belki evet, belki hayır. Peki ne değişmişti de bu aşk oyununu bitirmek istemişti? Sıkılmış mıydı? Bıkmış mıydı?

Ne önemi vardı ki? Ne onun ne hissettiğini bilebilirdim ne de ne düşündüğünü. Ben sadece ona koşulsuz şartsız güvenebilirdim ve öyle de yapmıştım. Elimden gelenin en iyisini yapmıştım.

Çantanın fermuarını çekerken titreyen ellerimi yok saymaya çalışıyordum. Şu ana kadar bana acıdıysa bile artık bunu istemiyordum. Ondan önce bir hacmim vardı bu yalancı dünyada, ondan sonra da olacaktı biliyordum. Eksik veya değil, var olmaya bir şekilde devam edeceğimi de biliyordum. Yaşıyor olmam gerekmiyordu. Ben zaten sadece onun yanında nefes alıyordum.

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now