14.ölüm yaşamdan daha kolay değil

253 30 5
                                    


Bu gece gökyüzünde yıldız yoktu, karanlıktı. Odamda tek başımaydım ve camdan dışarıyı izleyerek vakit öldürüyordum. Jungkook evde değildi, saat gece biri geçiyordu. Son birkaç gündür işleri olduğunu söyleyerek gece geç saatlere kadar ortadan kayboluyordu ve yine gece çok geç saatlerde eve girdiğini duyuyordum. Evet, ona hesap sormaya hakkım yoktu ama yine de endişelerimi gidermek için ne yapabileceğimi düşünmeden duramıyordum.

İlk sıcak çikolata eşliğindeki sohbetimizden beri bir hafta geçmişti ve birbirimiz hakkında birçok bilgi edinmiştik. Çok fazla konuşmuş ve bunun dışında da birbirimizi tanıdığımızı düşünmeme yetecek kadar vakit geçirmiştik. Doğrusu çok uzun zamandır tanışıyor sayılmasak bile onun bir derdi olduğunun farkındaydım. Bir derdi vardı, şu an olmadığı biri gibi davranıyordu. 

Jungkook'u, olduğu kişiyi size anlatabilecek kadar uzun zamandır tanımasam bile, en azından şu an olduğu kişinin o olmadığını söyleyebilecek kadar da uzun bir süre tanımıştım. Kimi kandırmak için uğraştığını bilmiyordum. Beni mi kandırıyordu, yoksa kendini mi kandırıyordu bilmiyordum. Ama şunu biliyordum, olduğu kişi bir yalandı. Ve şunu da biliyordum ki biz bir yalana inanıyorduk. Yine de irdelemiyor, kendi kendime çıkarımlarda bulunmaya çalışıyordum. Onu rahatsız etmek istemiyordum çünkü zaten varlığım ile yeterince rahatsızlık verdiğimi düşünüyordum. 

Varlığım ile rahatsızlık vermek. Yani, ben miydim? Onu rahatsız eden şey ben miydim? Benim yanımda mı kendi olamıyordu? Cidden bu yüzden mi eve gelmiyordu? Yoksa ben paranoya mı yapıyordum?

Ona güvenmiyor değildim, sorun ona fazla güvenmem de değildi. Birkaç kez benden rahatsız olmadığını söylemişti ama, bunu ya nezaket amacı ile söylediyse? Yani o benim yüzüme karşı, senden rahatsız oluyorum diyebilecek bir insan değildi. Ya beni kırmamak adına bana zaman tanıyorsa? Ya artık gitmemi istiyorsa? Ona varlığımı diretmeye hakkım var mıydı? Kesinlikle yoktu. Şu an onun sayesinde vardım ve kendimi onun gözünde daha fazla yok etmek de istemiyordum. 

Kendime kızgındım. Neden bunu daha önce düşünememiştim ki? Neden aklıma gelmemişti? Hayatım boyunca neredeyse her zaman istenmeyen kişi olmuştum ama şimdi neden bu ihtimal en son geliyordu aklıma? Neden hep burada kalacakmışım gibi bir havaya girmiştim ki? 

Bacağım artık üzerine basıp rahatça yürüyebileceğim kadar iyileşmişti. Yani benim artık gitme vaktim gelmişti. Jungkook evde yokken gitmem ne kadar hoş olmasa da, rahatsızlığının sebebinin ben olmam, beni buradan bir an önce gitmeye itiyordu. Yani o gelmeden gitmem ikimiz için de daha iyi olacaktı. 

Ona bir not mu yazmalıydım? Ya da belki hiçbir şey yapmadan sadece gitmeliydim? Bilmiyordum. Eşyalarımı çantama sıkıştırırken ve kırmızı boğazlı kazağımı üzerime geçirirken bunları düşünüyordum. Hatta çantamı ve montumu elime alıp, Jungkook'un amerikan mutfağına doğru ilerlerken bile aklımda bu vardı. Onu aramalı mıydım?

Tezgahın kenarlarındaki sandalyelerden birine oturmuştum. Ayağımın dibindeki küçük valizime bakmıştım. Montumun cebinden cüzdanımı çıkartmış ve içine bakmıştım. Bir gecelik otel parası bile yoktu içinde. Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdim? Nasıl kendime acil durumlar için bir acil durum kumbarası falan yapmazdım? Aptal olmak mı? Kesinlikle aptal olduğum içindi, katılıyordum. 

Ne olursa olsun artık ona rahatsızlık vermek istemiyordum. Ve mesaj yazmaya karar verdim. Kişilerden Jungkook'u bulurken hiç zorlanmadım çünkü zaten birkaç kişi vardı rehberimde. Bu arada Jungkook'un numarasını nasıl aldığımı da anlatayım.

Birkaç gün eve geç geldiğinde korktuğumu düşünmüş -ki bir keresinde hırsız girdi sanmıştım- ve bana herhangi bir durumda ona ulaşabilmem adına numarasını vermişti. Aynı şekilde benim de ona numaramı vermemi istediğinde yüzüne bön bön bakakalmıştım. Evet, numaramı ezbere bilmiyordum. Kimseye numara vermek zorunda olmadığım için ezberleme gereği de duymamıştım.

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now