29.benin için hiçbir şey ifade etmiyor

150 20 19
                                    


Aşk iki kişilik duygular arasında en karmaşık olanıydı. Birine aşıksanız aslında aynı anda birden fazla duyguyu hissederdiniz çünkü. Saygı, sevgi, merak, endişe, korku, öfke, mutluluk, özlem... Her bir duyguyu hissederdiniz işte. Birden onunla ilgili her şeyi merak eder, onun hakkında endişelenir, onu kaybetmekten korkardınız. Bazen bunların hepsini aynı anda hissederdiniz ama mutluluk bunların hepsine ağır basardı. Yanındayken hiç olmadığınız kadar mutlu hissederdiniz

Ama bunların toplamına bile ağır basan bir başka duygu vardı ki o da huzurdu. Onun yanında huzurlu hissederdiniz. Nefes alış verişlerini dinler, kalp atışlarını sayardınız. Adımları ile adımlarınızı eşlemeye çalışır, başarısız olduğunuzda bile pes etmezdiniz. Sevdiği ne varsa sırf o seviyor diye severdiniz. Kalbiniz deli gibi atsa bile, bazen bu yüzden uyuyamasanız bile, hatta aldığınız nefesler yeterli gelmiyormuş gibi hissetseniz bile huzur tüm bunlara ağır başardı.

Aşk zor değildi, ona ulaşmak zordu aslında. Engellerle dolu olan yol başlangıcı ve sonuydu çünkü. Birine koşulsuz şartsız güvenmek değildi zor olan, bunu yapacak cesarete sahip olmaktı. 

Çünkü aşk cesaret ister. Uçurumdan aşağıya atılacak bir adım ister, düşmek ister, incinmek ister. Çünkü bilir ki o yaraları kanatan, onları sarıp iyileştirecek kişiyle aynı kişidir. 

Ama o kendinden önce açılmış yaraları da sarmak iştemişti.

"Neye gülüyorsun?"

Huysuzca söylenmiştim. Yaklaşık bir saattir birlikte yürüyor ve sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ben konuşuyordum o beni dinliyordu. Gülüyor, kahkaha atıyor bazen alay bile ediyordu benimle. Ama bunlar minicik, bizi güldürecek tarzda şeyler oluyordu genelde.

"Gülmeyeyim mi?"

Gülüşüne takılı kalmış gözlerim sorduğu soruyla bir saniye için gözlerine çıkmış ve bana soran gözlerle baktığını görmüştüm. Hemen sonra tekrar dudaklarına bakmış ve gülümsemesinin ne kadar güzel olduğunu düşünmüştüm.

"Sana gülmek çok yakışıyor. Gülme."

Kaşlarını kaldırmış ve gülerek sormuştu. 

"Ne?"

Elini tutmayan, boşta ki elimle dudaklarının üzerini kapatmış ve gözlerine dik dik bakarken söylenmekten alamamıştım kendimi.

"Gülme diyorum sana. Birisi görecek şimdi."

Elimin altındaki dudakları gerilmiş, gözleri kısılmıştı gülmekten. Şaka yaptığımı sanıyorsa yanılıyordu. Her gördüğümde tekrar aşık olduğum o gülümsemesini herkesten sakınmak istiyordum ve öyle de yapacaktım.

O da  boşta ki elini bileğime doğru kaldırmış ve benden izin istercesine gözlerime bakmıştı. Parmakları bileğime sarılmış ve elimi dudaklarının üzerinden çekmeden önce minicik bir öpücük bırakmıştı sıcak avuç içime.

"Ben sana gülümsedikten sonra bir başkasının bunu uzaktan görmesi benim umurumda bile değil. Kalbim de, ruhum da, gülüşlerim de sana ait. Onları al ve ne yapmak istiyorsan onu yap."

O konuşuyordu ve benim aklım başımdan gidiyordu. Ne düşünüyordum, ne konuşuyordum, ne hissediyordum bir anda uçup gidiyordu her şey. Bir anda etraf kararıyor ve biz dünyanın geri kalanına kör oluyorduk sanki.

Yıldızların ışığında dans ediyordu ruhlarımız. Başka, sadece bize ait olan bir dünyaya ışınlanıyorduk. Asla yalnız hissetmiyorduk. Birbirimize sahiptik. 

THE OTHER SIDE |JJKKde žijí příběhy. Začni objevovat