42.sihirli yara bantları (J)

197 24 77
                                    

Jungkookun anlatımından...

Minik gözlerim çift kişilik yatağın yanına çökmüş annemi bulduğunda karşılaştığım manzara ile tıpkı onun gibi, gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım. Birkaç dakika önce babam evden öfkeyle ayrılırken bedenimi ele geçiren korku, annemi odada öylece yere çökmüş bir halde, yalnız başına ağlarken görünce yerini yoğun bir ağlama isteğine bırakmıştı. Üzgün hissediyordum çünkü dünya üzerinde en çok değer verdiğim kişi üzgün görünüyordu. Üzgün ve yorgun...

O zamanlar bunun ne demek olduğunu bilemeyecek kadar küçük olduğumdandı belki de, annemin hasta olduğunu düşünmüş ve içeriye girmeden önce mutfaktaki ilaç dolabının içinden elime gelen ilk ilacı alıp koşarak tekrar odaya çıkmıştım. Aklım sıra onu iyileştirecektim. Çok küçüktüm. Çok aptaldım. Hiçbir şeyin farkında değildim.

Tekrardan anneme doğru eskisinden daha hızlı bir şekilde ilerlemiş ve yaşlardan dolayı sırıl sıklam olmuş yüzünü minik avuçlarım içerisine alırken konuşmuştum.

"Anneciğim, iyi misin?"

Annem başını kaldırmış ve yaşların akmaya devam ettiği gözleriyle gözlerime bakarak ağlamaya devam etmişti. Bu minik kalbimi daha da acıtırken yanaklarını saran parmaklarımı hareket ettirmiş ve gözyaşlarına yenileri eklenmesine rağmen silmeyi denemiştim.

"Hasta mısın anneciğim? Bir yerin mi acıyor? Huh?"

Güzel annem başını hızla iki yana sallarken dudaklarını ısırarak ağlayışını bastırmaya çalışmıştı. Çığlıklarını küçük oğlundan saklamaya, onu da kendisi ile aynı çukura çekmemeye çalışmıştı aklı sıra.

Dudaklarını aralayarak bir şeyler söylemeye çalıştığında ama acıyla inleyip ağzını tekrar kapattığında bir yerinin acıdığına emin olmuştum kendimce. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum ilaç kutusunu anneme uzatırken de bunun onu iyileştireceğine inanmıştım işte.

Annem hasta olduğumda bana da ilaç verirdi ve ben iyi olurdum çünkü. Hemencecik iyileşirdim ve birlikte oyun oynamaya devam ederdik. Şimdiyse annem hastaydı ve hemencecik iyileşmesi gerekiyordu. Ben o yokken çok sıkılıyordum ki. Hem onu çok özlüyordum.

Avcumda sıkı sıkıya tuttuğum ilaç kutusunu anneme uzatırken de gözlerimi gözlerinden çekmemiştim. Onun bakışları elimde tuttuğum ilaç kutusuna kayarken de tepkisini incelemiştim.

"Bak anneciğim sana ilaç getirdim. Bunu içince hemencecik iyileşeceksin. Hiç canın yanmayacak söz veriyorum. Hem bu acı olanlardan bile değil, tadı şeker gibi. Seni yine sağlıklı bir tavşan yapacak ve biz de birlikte oyunlar oynayacağız."

İlaçtan bir an için bile gözlerini ayırmayan annem öylece ellerimi izlemeye devam etmiş ve saniyeler sonra ise öncekinden çok daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Öyle sesli ağlıyordu ki, küçük bedenim korkuyla doluyordu. Neden bu kadar üzülmüştü ki? Yanlış ilacı mı getirmiştim acaba?

"Ama, ama anneciğin çok mu canı yanıyor? Neden yanıyor ki? Annecik düştü mü acaba? Dizleri mi acıyor?"

Kendi kendime konuşmamı yine kendi düşüncelerim bölerken heyecanla yerimden doğrulmaya çalışıyor ve sesli bir şekilde tekrar ediyordum aklımdan geçenleri.

"Annecik için yara bandı getireceğim! Kanıyan yerlere yara bandı yapıştırırsak sihir gibi iyileşir çünkü, değil mi anneciğim? Doğru değil mi?"

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now