8.yaşamak ölümü beklemek mi?

344 35 9
                                    


Ağlıyorum bir başka rüyamda. Rüyada olduğumuzun farkında olduğumuz dakikalar vardır ya, işte tam o dakikalardayım. Daha önce hiç görmediğim annem var karşımda. Yüzü bulanık, üzerinde beyaz belden oturtmalı bir elbise var. Küçüklüğümden beri sürekli gördüğüm rüyam bu benim. Bana kalan bir hayal, bir illüzyon. Aslında var olmayan ama benim bulunmam gereken yer.

"Al bunu Raya. Kaç ve saklan tamam mı? Anlıyor musun beni bebeğim?"

Yüzüne öylece bakıyorum. Ne demem gerekiyor? Onu bırakmalı mıyım? Neden gözlerinde bu kadar korku gizli? Neden kaçmak zorundayım? Neden birlikte kaçmıyoruz? Bilmiyorum.

"Kiraya! Anlıyor musun beni? Lütfen, Raya lütfen al bunu ve git buradan. Bir daha da buraya gelme! Kaç!"

Sarsıyor beni. Kendime gelmeye çalışıyorum. Etrafıma ve sonra onun yüzüne bakıyorum. Yüzü bulanık ama sanki gözlerini görüyorum. Bakışlarını ve o bakışlardaki korkuyu hissediyorum. Birkaç adım attığımda minik bedenim tökezliyor. Yaklaşan ayak sesleri duyuyorum. Sonra bağırışlar.

"Raya, kaç! KAÇ!"

Tam olarak arkama dönüyor ve ilerideki ağaçlara doğru koşuyorum. Arkadan annemin bağırışları geliyor. Kaç! Neden? Neden kaçıyorum? Bırakma onu Raya!

"KİRAYA! KAÇ! KOŞ KIZIM."

Bir kez daha tüm gücüyle sesleniyor.

Kaç!

Ama neden?

Ve silah patlıyor.

Neden kaçtığımı asla öğrenemiyorum..

İnsan neyle yaşar?

Bu soru ne anlama geliyordu? Cevabı neydi? İnsan nasıl yaşardı? Yaşamak neydi? Nefes almak mıydı sadece? Organların çalışıyorsa, sağlığın yerindeyse veya çok paran varsa yaşamış mı oluyordun? Çevrende sana hayran milyonlarca kişi varsa yaşamış mı oluyordun mesela? Yaşamak bunlar mıydı?

Yoksa her nefes alış-verişin bir geri sayım olduğunu hatırlamak mıydı? Her günü son gününmüş gibi geçirmek miydi? Ölümün geleceğini bilerek şu anı yaşayamamak mıydı?

Yaşamak ölümü beklemek miydi?

Soru herkese aynı ama herkesin cevabı farklıydı. Ben ne sağlıklı, ne zengin, ne de ölümden korkan biriydim. Ben, kimsesizlik nedir bilen biriydim sadece. Varlık içinde yokluk değil, yokluk içinde hiçlikti benim başıma gelenler. Her gece kimi özlediğini bilmeden özlemek, tanımadığın birini rüyalarında görmek, neden kaçtığını, neden korktuğunu bilmemekti benim hiçliğim. Bilmemek benim lanetimdi.

"Raya?"

Nefes alamıyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Vücudum sarsılıyordu. Korku ile aralanıyordu gözlerim.

"İyi misin?"

Bakışlarım ona dönüyordu. Hala ayılamamanın verdiği sersemlikle boş boş bakıyordum yüzüne. Anlamaya çalışıyordum ama çırpındıkça daha da batıyordum düşüncelerimin arasına. İyi miyim, bilmiyordum.

Bilmemek senin lanetin.

Neyi bilmiyorum?

"Kabus mu gördün?"

Derin bir nefes çekiyordum ciğerlerime. Hava o kadar da soğuk olmamasına rağmen içime işliyordu.

Soğuk olan sensin Raya. Sen ve düşüncelerin.

Hızlanan nefeslerim, sarsılan vücudum, özlem, korku, nefret. Kime, niye hissediyordum bunları? Hatırlamamak lanetim. Neden hatırlamıyordum?

"Neden ağlıyorsun Raya?"

Sesi fısıltıdan farksızdı. Korkup kaçmayayım diyeydi sanki sessizliği. Elleri de havada asılıydı, dokunursa yıkılırmışım gibi...

Ellerim yanaklarıma gidiyor, parmak uçlarım ıslanıyordu. Ağlıyordum. Dokunsa yıkılırdım, bağırsa kaçardım. Bir rüyanın etkisi değildi bu. Bu benim kâbusumdu. Bu benim lanetimdi.

Denize dönüyordu bakışlarım. O hala bana bakıyordu. Sessizce izliyordum denizi. Sessizce ağlıyordum. Dakikalar sonra hıçkıra hıçkıra ağlayacağım, biliyordum. Yine de erteliyordum. Tanımadığım birinin yanında ağlamak istemiyordum. Beni güçsüz görsün istemiyordum.

Aslında ne fark ederdi ki? Beni en güçsüz halimle görmemiş miydi? Beni en ölü halimle tanımamış mıydı? Herkesten sakladığım yanımı görmemiş miydi sadece? Evet. Kocaman ve utanç dolu bir evet.

Ağlamak acımı hafifletecekti.

Neden ağlıyorsun Raya?

Neden ağladığımı bilmiyordum. Sadece ağlıyordum. Neden ağladığımı biliyordum. Ağlıyorum çünkü ağlamak acımı hafifletecekti. Peki acım neydi?

Acın asla hafiflemeyecek.

"Seni yalnız bırakmamı ister misin?"

Beni yalnız bırakma. Şimdiye kadar hep yalnız ağladım zaten. Beni yalnız bırakma Jeon Jungkook. Bu gece ben ağlayayım ve sen de kimsenin duymadığı feryatlarımı duy. Bu gece beni dinle.

Bu gece kurtar beni.

"İstemem."

Tek kelimeydi, istemem.

Ve o gece ben hıçkırıklara boğulurken o yanımdaydı. Hayatımın her döneminde kendi hıçkırıklarıma mahkum olan ben, bu gece başka bir şeye mahkum olmuştum. Kollarını sardığı bedenim ısınırken kalbim ateş almıştı. Buzlar ilk kez ona erimişti zaten, çünkü o beni kurtarmıştı. Ama kalbimi ilk kez o gece, o ateşe vermişti. Benim kışım artık bitmişti. Şimdi sırada sert kıştan geriye kalan enkazı toparlamak kalmıştı. Sorun değildi.

Çünkü artık yalnız değildim.

Dalgaların gezindiği kumlara yazılan sözcükler gibi...
Silinip gidersin diye korkuyorum.**

-arissa

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now