2.hayal kur, harap ol...

756 54 8
                                    


Hiç, bir gece yarısı sıcak evinizi terk edip sokaklarda amaçsız ve umutsuzca dolaşmak istediğiniz oldu mu?

Şu an bunu yaşıyordum.

Alışılagelmişin dışında olarak yere bakarak yürüyordum bir başka kış gecesinde. Saatlerce ağlayıp kendimden ve dünyadan nefret ettiğim o gecenin üzerinden bir hafta kadar geçmişti ve ben kırgındım, kendimce küsmüştüm göklere. Aylak aylak geziyor ama kafamı kaldırmıyordum, görmek istemiyordum belki de. Tüm hayatımın bir saçmalıktan ibaret olduğunu bilmek istemiyordum.

İnandığım, inanmak zorunda olduğum duyguların yalan olduğunu kendime söylemek istemiyordum. Ama devam edebilmek için yapmak zorunda olduğumu biliyordum.

İnanmak diye düşünüyordum.

Cidden neydi inanmak? Güvenmek neydi?

İki kişilik duygulara lanet ediyordum, gördüğüm her çifte, arkadaş grubuna, aileye kırgınlık ve biraz da kıskançlık ile bakıyordum. Sonra bakışlarımı yere indiriyor ve yürümeye devam ediyordum. Belki bir gün, diye düşünmeden edemiyor ve kendime verdiğim sözleri hiçe sayarak hayal kurmaya başlıyordum. Gözümün önüne mutlu olduğum bir anın gelmesini beklerken fark ediyordum ki, ben hiç mutlu olmamışım.

Ve yine o ait olamama duygusu içimi kaplıyordu.

Nefes al, nefes ver, hayal kur, harap ol...

Şu ana kadar benim için asla bir yuva sıcaklığı taşımayan küçük, bunaltıcı ve eski yurt odamdaki eşyalarımı valizime -kendimce valiz adını verdiğim sırt çantama- yerleştiriyordum.

Çantama koyduğum her parça bende ağlama isteği uyandırırken şaşırıyordum. Aslında yuva olarak görmediğim bu yerin benim hayatım olduğunu fark etmenin verdiği acı, buradan ayrılmak zorunda olduğumu bilmenin verdiği acı ile harmanlanırken, son zamanlarda kesilmek bilmeyen göz yaşlarım akmaya başlıyordu yine.

Asla ait hissedemediğim ama ait olduğumu sandığım yer bile beni ortada bırakırken, nereye ait olduğumu sorgulamaya devam ediyordum.

Devam ediyordum. Asla sonu gelmeyen soruları sormaya...

Belki buradan ayrılıp normal bir insan gibi yaşayabilirim, gibi düşüncelerimi kafamdan atıyordum. Hayaller peşinde hayal kırıklıklarını getiriyor biliyordum çünkü.

Az sayıda olan eşyalarımı çantama sığdırdıktan sonra masanın yanına ilerliyor ve üzerindeki kolyeyi elime alıyordum. Bana ait olan, gerçek anlamda bana ait olan tek şeye her zamanki hayranlığım ile bakıyordum. Kolyenin ucundaki ağır, metalden yapılmış mükemmel bir görünüme sahip şeklin bu dünyaya ait olamayacak kadar muhteşem olduğunu düşünüyordum.

Bir süre düşüncelere dalmış şekilde izlediğim kolyenin üzerinden bakışlarımı çekmemin sebebi gerçekleşmiş, kapı çalmıştı. Karşımda beklediğim gibi yurt görevlisi belirince hafifçe irkilmeme engel olamamıştım. 

"Lee Kiraya, odanızı boşaltmanızda yardımcı olmak için gönderildim efendim."

Beni bir an önce başlarından def etmek istediklerini bu kadar belli ettikleri için minnettar olmadan edemiyordum. Bir pişmanlığım olmadan buradan ayrılacak olmanın hafifliği ile dikleşiyor ve elimde tuttuğum sırt çantasını yerine takıyordum.

Yüzüme samimi olmadığını umduğum bir gülümseme yerleştirirken konuşuyordum.

"Odam hiç olmadığı kadar boş bayan. Bir an önce buradan gitmemi istediğinizi bu kadar belli etmeseniz bu yurt için daha farklı izlenimlerim olabilirdi. Yine de teşekkürler ederim. Hiçbir pişmanlığım olmaması tamamen sizin bu tutumunuz yüzünden."

Şaşkınca ağzını açmaya çalışan kadın ne kadar haklı olduğumu farketmiş olacak ki söyleyecek bir şey bulamıyordu. 

Tanıyamadığım adımlarıma bakarak yurdun kapısına çıktığımda, şehir sanki eski ve bildiğim şehir değilmiş gibi geliyordu artık bana. Her şeye yabancılıkla bakıyordum. Nereye gideceğimi bilmiyordum.

Adımlarım benden bağımsızca hareket etmeye başladıklarında kendimi onlara bırakıyordum. Umut ediyordum ki onlar benim gideceğim yeri biliyor olsunlar. Umut etmek istiyordum ki gidecek bir yerim olsun.

Ve devam ediyordum, nasıl yaptığımı bilmeden..

-arissa

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now