6.artık yalnız olmak istemiyorum

412 37 3
                                    


"Nasıl hissediyorsun?"

Hissetmiyordum.

"İyi."

İnanmadığını belli eden bir yüz ifadesi takınmıştı yüzüne. Fiziksel olarak bir acı hissetmiyordum ki. Tabi henüz yerimden kıpırdamamıştım bile.

"O yükseklikten suya düşüp de hiçbir şey hissetmiyorsun öyle mi Raya?"

Bir şeyi fark etmiştim. Neden daha önce fark edemediğimi sorgularken, bir yandan da olası cevapları düşünüyordum. Adımı nereden biliyordu bu çocuk?

"Adımı nereden biliyorsun?"

Gözlerimin içine bakarak yattığım yatağa doğru gelmiş ve hafifçe bana doğru eğilmişti. Şaşkınca yüzüne bakmakla yetinmiştim sadece. Sonra bakışları yatağın yanındaki komodine kaymış ve üzerindeki kimliği işaret etmişti.

"Çantanı atladığın yerde buldum. Gece yağmur yağdığı için içindekiler ıslaktı."

Kafam karışmıştı. Gece derken? Ben geçen gece mi atlamıştım? Saat kaçtı ki? Ne zamandır baygındım? Hem üzerimdekiler neden ıslak değildi o zaman?

Bakışlarım üzerime kayarken bir şok dalgası daha esir almıştı vücudumu. Bunlar benim kıyafetlerim değillerdi!

Ellerim göğüslerime gittiğinde iç çamaşırlarımın yerinde olduğuna kanaat getirmiştim. Yine de bir eksiklik vardı. Bir süre neyin eksik olduğunu düşünsemde aydınlanmam uzun sürmemişti.

Kolyem?!

"K-kolyem?! O da çantada mı? Suda-"

Yataktan kalkmaya çalışırken sağ bacağıma saplanan ağrı ile hafif bir çığlık atmam bir olmuştu.

"Tanrım! Ah, bacağım!"

Hızla kolumda hissettiğim el bir kere daha beni dik tutarken, elin sahibi konuşmuştu.

"Sakin ol. Bacağın sen düşerken kayalıklara sürtünmüş olmalı, seni bulduğumda çoktan yarılmıştı. Sorun değil, korkma, dikiş attım. Üzerine basmadığın sürece iyi olacak."

Kesik kesik nefesler alarak geri yerime oturmak zorunda kalmıştım. Fark etmiştim ki, cidden de canım yanıyordu. Ama kolyem, o daha önemliydi. Bu dünyada umutlarımı bağladığım tek somut şeydi.

Benim parçamdı. Daha da önemlisi geçmişimin, belki de geleceğimin bir parçasıydı. Elimi attığımda eksikliğini hissedeceğim bir şeydi. Ne olursa olsun bulmak zorundaydım. Var olduğumu hissetmek için ihtiyacım vardı ona.

"Neredeyiz biz? Suya yakın mıyız? Lütfen, onu bulmak zorundayım. Bana ait olan tek şey o. Suya götür beni, lütfen."

Şaşkın mı üzgün mü baktığını anlayamadığım şekilde bana bakarken aynı zamanda yerimden kalkmamam için çabalıyordu.

Beni sakinleştirmeye çalışırken yüzünü alan şaşkınlık yavaşça anlayışa bırakmıştı yerini. Ellerini omuzlarıma koyarak sabit kalmamı sağlarken konuşmuştu.

"Hey, sakin ol tamam mı? Ayağa kalkma. Sahile uzakta değiliz ama bacağın bu haldeyken bir süre dışarı çıkman mümkün değil."

"Ama-"

Sözünü bölerek itiraz edecektim ki, o daha hızlı davranıp beni tekrardan susturmuştu ve sabırla konuşmaya devam etmişti.

"Kiraya, bana bakar mısın? Bırak sözümü bitireyim tamam mı?"

Onay bekleyen gözlerle bakıyordu yüzüme. Sıkıntıyla kafamı sallamış ve gözlerinin içine bakmıştım dolan gözlerimle.

"Ben çıkıp sahile bakacağım. Her yere bakacağıma söz veriyorum. Eminim oralarda bir yerlerdedir ve bir şey olmamıştır. Sen de burada dinlen, dikişlerinin açılması hiç iyi olmaz senin için. Anladın mı?"

Sanırım fazla panik olmuştum ve bu yüzden de neredeyse her cümlenin sonunda durup anlayıp anlamadığımı soruyordu. Kendimi küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim. Yine de yaptığı şey için ona minnettardım.

Bunu hiç tanımadığı biri için yapacak kadar iyi biri miydi? Zaten kurtarmış, evine almış bir de yaralarımı onarmıştı. Benim için bu kadar şeyi yapar mıydı cidden?

"Cidden bunu yapar mısın? Sen, bunu benim için yapacak mısın?"

Anlayışla gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. İlk baştaki gibi davranmıyordu, gülümsüyor ve beni rahatlatıyordu. Ona gerçekten minnettardım.

"Jungkook, adım Jeon Jungkook. Ben gelene kadar buradan kalkma. Uyuyabilirsin de istersen. Bir saate dönerim."

Yatağa uzanmamı sağlar sağlamaz ayağa kalkmış ve hızlı adımlarla kapıya doğru ilerlemişti. Jeon Jungkook bana hayatım boyunca görmediğim ilgiyi göstermişti. Ve bu onu bana çeken şeylerin ilki olmuştu.

Yine bir şeyleri geç farketmiş olmanın verdiği rahatsızlıkla kapatmıştım gözlerimi. Farketmiştim ki, dileğim kabul olmuştu. Yıldızlarım beni yüz üstü bırakmamışlardı, kendi dillerinde benimle konuşmuşlardı. Bana onu göndermişler, beni kurtarmışlardı. Çünkü 'ben artık yalnız olmak istemiyordum.'

"Jungkook-ah!"

Gözlerim kapalı bir şekilde uzanıyordum ama durup bana döndüğünü de hissetmiştim.

"Teşekkür ederim."

Hala kendimi arıyorum işte
Fakat artık ölmek istemiyorum.**

                         

  -arissa

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now