49.yalandan gerçekler...

110 17 33
                                    

Leah'nın anlatımından...

Nasıl her duyguya aynı ismi veriyor ama her seferinde bir öncekinden daha farklı hissedebiliyorduk bilmiyordum. Aklıma ve kalbime birer açıklama veremiyordum. Öncesinden daha farklı, daha yoğun, daha tehlikeli hissediyordum. Daha tehlikede...

Ellerim dudaklarım üzerindeki dudakların sahibini omuzlarından itmek için harekete geçmişlerdi. Kabul edemeyeceğim kadar yoğun hislerle nefeslenmiş, bundan nefret etmiştim. Hayır, şimdi sırası değildi. Hiçbir zaman sırası olmayacaktı. Ben böyle bir şeye hazır değildim. Bir daha da olamazdım zaten.

Ilişkiler karşılıklı güven isterlerdi. Ben birine artık o derecede güvebileceğimi de sanmıyordum. Olmazdı. Taehyung'un amacı neydi, bu neyin nesiydi bilmiyordum ama, her duyguyu bir öncekinden daha yoğun hissediyorsak eğer, ben bunu kabul edemezdim. Bir öncekinden daha fazla acıya katlanamazdım ne de olsa.
Daha fazla hayal kırıklığına uğrayamazdım.

En iyisi, daha en başından bu işe bir son vermekti. Son vermek...

"Ne yapıyorsun?"

Boğuk sesimle yönelttiğim soruya o da aynı sesle cevap vermişti. En az benim kadar derbeder görünüyordu o da. Şaşkındı da sanki biraz. Bu şaşkınlık bana mıydı yoksa kendisine miydi bilmiyordum ama önemi de yoktu zaten.

"Ben, biz- izleniyoruz."

Kaşlarım anında çatılırken bahsettiği şeyi anlamaya çalışıyordum. Yani izlendiğimiz için mi öpmüştü beni? Bana sormadan?

Saçma bir şekilde kalbimin buna incindiğini hissetmiştim. Beni bu yüzden öpmesi sinirlenmeme neden olmuştu. Içten bir öpücük bile değildi. Sahteydi.

"Taehyung beni istediğin gibi öpemezsin. Önce bana sorman gerekirdi."

Çatık kaşlarımla en az benim kadar şaşkın ama aynı benim gibi kaşları çatık gence doğru konuşmuştum. Sesimi sert tutmaya çalışmış, şaşkınlığımı ve hazırlıksızlığımı saklamaya çalışmıştım.

Bir daha kendimi kimseye açmayacak, kimseye içeri girmesi için en ufak bir izin dahi vermeyecektim. Kendime söz vermiştim. Uzun zaman önce kendime söz vermiştim...

"Ben, üzgünüm. Anın telaşıyla- başına bir şey gelebilirdi. Sana da zarar verebilirlerdi."

Ciddi bir ses tonuyla kurduğu cümleler her ne kadar içten içe beni yumuşatsa da tutumumu değiştirmek istememiştim. Yanlış anlayan ben olsam bile buna sebep olan oydu. Zihnini okumamı bekleyemezdi benden.

"Başımın çaresine bakabilirim Taehyung. Bir daha böyle bir şey yapma."

Gözleri gözlerime çıkarken kurduğum sert cümlelere pişman olur gibi olmuştum. Kırılmış gibi bakıyordu sanki. Söylediklerim onu incitmiş, beklemediği bir anda darbe almış ve mağlup olmuş gibi.

Ama bunun için bir sebebi yoktu. Bizim aramızda o derece bir ilişki yoktu çünkü. Kırılması anlamsızdı, yanlış yorumluyor olmalıydım. Yanlış.

"Haklısın, kendi kendine de gayet iyisin. Tekrardan özür dilerim, seni öpmem yanlıştı. Bir hataydı."

Bir hataydı...

Taehyung oturduğu yerden kalkmış ve arabasına doğru birkaç adım atmıştı. Bense arkasından öylece bakakalmış, son söylediği cümlenin ağırlığını istemsizce kalbimde hissetmiştim.

Bir hata olduğunu ben ima etmiştim ama onun bunu sesli söylemesi canımı acıtmış gibiydi. Kendimi kötü hissetmiştim. Anlamsızdı. Her şey, onunla ilgili yaşanan her şey şu kısacık sürede öyle anlamsızdı ki, anlayamıyordum. Düşünmeye çalışmak boştu. Mantığımın alamayacağı şeylerdi.

THE OTHER SIDE |JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin