43.kendim için yaşasaydım eğer(J)

161 20 17
                                    

Jungkook'un anlatımından...

Gözlerimi, mavi elbisesi rüzgarlı havada uçuşan genç kızın üzerinden bir türlü çekemiyordum. Gecenin karanlığında ve buz gibi bir havada ne diye tek başına terasta dikildiğine anlam vermeye çalışıyordum. Gerçekten kimsesi yok muydu?

Arkadaşları içeride eğlenirlerken onun burada, bu soğukta yalnız başına olması garibime gitmişti. Yaşlı herifin dediği gibi kimsesi yoktu belli ki.

Ellerini korkuluklara yaslamış, aşağıya eğmişti bedenini. Düşmekten, ölmekten korkmuyor gibi görünüyordu. Hatta belki de içten içe bunu istiyor gibi...

Bembeyaz omuzlarını açıkta bırakan dekolteli elbisesiyle soğuktan donduğunu biliyordum. Ben bile üşüyordum. Ama soğuk onu etkilemiyormuş, aklına dahi gelmiyormuş gibi görünüyordu genç kız. Kollarını bedenine sarmıyor, sadece korkulukları tutan parmaklarının sıkıyor ve aşağıya bakıyordu. Aklından ne geçiyordu bilmiyordum ama bu dünyada gibi görünmüyordu. Daha çok, düşünceleri tarafından tutsak edilmiş gibiydi.

Saklandığım karanlıkta ona doğru bir adım atmıştım ki, başını kaldırıp gökyüzüne çevirmişti şimdi bakışlarını. Aydınlık, açık bir gökyüzüyle göz göze gelmişti. Yıldızlar ve ay net bir şekilde görünüyorlardı. Rüzgarla savrulan siyah saçları, mavi elbisesi ve ay ışığının vurduğu güzel yüzüyle, genç kız bir melek gibi görünüyordu. Tertemiz ve günahsız.

O an istemsizce içimde bir his oluşmuştu. Canım yanmıştı. Bir ruhu, bir başka ruh için yok edecek olmanın acısı içimi kaplamıştı. Öyle çok yoğun değildi ama oradaydı işte. Katil olacak olmanın ağır yükü, ellerime kandan önce bulaşmıştı. Henüz ortada bir ceset yoktu belki ama katil olmaya niyetlenmiş bir kahraman vardı. Kendini kahraman sanan bir adam. Ortada bir ben vardım, eskisiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir şekilde.

Genç kızın yüzünde acı dolu, hafif de alaylı bir gülüş oluşmuştu şimdi. Kendi acısıyla alay ediyordu sanki. Biçimli dudakları kıvrılıyordu belki ama mutlu görünmüyordu. Gözlerini gökyüzünde gezdiriyor ve dudaklarını aralıyordu.

"Her zaman yanımda olan bir tek siz vardınız. Yalnızlığımın karanlığını ışığınızla bölüp, nefes almamı sağlayan bir tek sizler vardınız hayatımda. Sizinle büyüdüm, ağladım ve belki birkaç kere sizinle güldüm. Yıldızların kızı oldum ben. Şimdi konuşsanıza, yardım etsenize bana. Her anne ve babanın yaptığı gibi sahip çıksanıza bana!"

Titrek sesinin barındırdığı umut kırıntıları kalbime batarlarken genç kızın yanaklarında parlayan gözyaşları odağım olmuşlardı. Sesini yükseltmiş ve konuşmaya devam etmişti.

"Duydunuz mu? Nefes alamıyorum artık! Kalmadı gücüm! Yok olmak istiyorum! Bu dünyadan yok olup gitmek istiyorum! Orda birileri var biliyorum. Kimse yalnız olamaz. Yalnız olamam!"

O gerçekten yalnızdı. Ses tonundan bile anlıyordum bunu. Öyle güçsüz düşmüştü ki, belliydi hayatı boyunca her bir yükü tek başına taşımak zorunda kaldığı. Ruhen ve zihnen güçsüz düşmüştü genç kız. Yalnız yaşamıştı.

Titreyen bedeni dizleri üzerine düşerken refleksle öne doğru bir adım daha atmıştım. Onu tutmak, düştüğü yerden kaldırmak istemiştim bir anlığına. Hiç kimseyi böyle görmek istemezdim çünkü. İnsanları güçsüz görmekten nefret ederdim.

O an bunun farkında olmasam bile, onu güçsüz görmekten daha da nefret etmiştim. Olacakları bilmeden attığım o tek bir adımdan ettiğim kadar en az.

THE OTHER SIDE |JJKWhere stories live. Discover now