38.aşk saçmalığı

146 19 13
                                    


Nefes nefese bir halde başımı bacaklarımdan ayırdığımda yüzüme vuran soğuk ile kısa süreli bir şok dalgası sarmıştı bedenimi. Nerede olduğumu idrak etmemse uzun sürmemişti. Sahildeki kumların üzerinde uyuyakalmıştım.

Sırtım, sahili yoldan ayıran yüksek duvarlara yaslıydı. Oturduğum yer ve çevresi ince bir kar tabakasıyla kaplıydı. Üşümüştüm. Kendimi apartmandan dışarı atar atmaz ağırlaşan kalbimi de alıp, kendimi zar zor yolun karşısına atabildiğimi hatırlıyordum. Dakikalarca, belki de saatlerce ağlamıştım. Batmaya başlayan güneş de bunu destekliyordu sanki kendince. Uzun bir süredir burada oturuyor olmalıydım.

Ayağa kalkmaya çalışırken, bedenimin uyuştuğunu fark etmiştim. Bir süre, ayılmayı bekleyerek duvara tekrar yaslamıştım.

Az önce yaşanan her şeyin bir kabus olduğu gerçeğini idrak ederek derin bir nefes çekmiştim ciğerlerime. Hala sanki gerçekten boğulmuşum gibi nefes nefese olduğumu fark etmek içten içe bedenimin korkuyla dolmasına sebep olmuştu. Neden böyle bir kâbus görmüştüm ki şimdi?

Yaşanan her şey zihnime ağır gelmişti. Bu şaşırmam gereken bir şey değildi aslında. Yine de bedenimin tepkileri beni endişelendirmiyor değildi. Ellerimden birini Jungkook'un sıktığı boynuma getirirken de ne yaptığımın farkında değildim. Zihnim gerçekliğe yeni yeni dönüyor olsa bile bedenim hala kabullenememişti yaşananların bir kabus olduğunu.

Gözlerimi sıkıca yumup, sakinleşmek için derin birkaç nefes daha almıştım. Sadece kabustu.

Gerçi çok gerçek hissettirmişti.

"Bay Lee bu sefer onu öldürecek."

Yeterince dinlendirdiğimi düşündüğüm bedenimi yerden kaldırmıştım sonunda. Artık gitsem iyi olacaktı. Burası bana iyi gelmiyordu zaten.

Yerden çantamı alıp sakince sırtıma geçirirken yine de acele edemiyordum. Belki de burada son kez bulunuyordum.

"O tavşan kılıklı herif en başından beri kendi hayatıyla kumar oynuyordu zaten."

Duyduğum şeyle olduğum yerde donakalırken zihimde tekrar ediyordum aynı zamanda duyduklarımı.

Tavşan kılıklı herif?

Aklım Jungkook'a giderken duvarın diğer tarafında, birbirleri ile konuşan iki adam devam etmişlerdi konuşmaya.

"Olan annesine olacak. Küçücük kızı nasıl kaçırır elinden aklım almıyor."

Olan annesine olacak.

Ne? Jungkook ne yapmıştı? Kimi kaçırmıştı elinden? Kimden bahsediyorlardı? İstemsizce aklım o güne giderken şaşkınca içimden tekrar etmiştim.

'Benim için bir şey ifade etmiyor.'

"En başından beri o herife güvenmiyordum zaten. Bay Lee'nin onu seçmesini bir türlü anlayamıyorum."

Ondan bahsettiklerine emindim. Siyah takım elbiseli adamlardı bu konuşanlar da belli ki. Onun için gelmişlerdi.

Elimdeki sırt çantamı sıkıca kavrayıp duvarın dibine biraz daha kaymıştım sessiz olmaya çalışarak. Beni fark etmelerini istemiyordum. Konuşmalarını dinlemek ve ona yardım etmek istiyordum.

"Basit değil mi? Çocuk yakışıklı. Kızın ona aşık olması an meselesiydi sadece."

Ne saçmalıyorlardı bu herifler? Kim, kime aşık olaca-

THE OTHER SIDE |JJKTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon