"Aşk söz konusu olunca mantık uçuyor diyen sen değil miydin Carine?" Alya, ne derse desin karşısındaki arkadaşlarının inanmayacağını anlamıştı. Son bir çareye başvurdu. "Hem ortada bebek falan da kalmadı," dedi yüzünde perişan bir ifadeyle, ancak böylesine bir felaket haberi onların kalbini yumuşatabilir ve kendisini affettirebilirdi, biliyordu. Evet, tahmin ettiği gibi olmuş ve arkadaşları o sert tavırlarını bırakıp kendisini teselli etmeye çalışmışlardı. Akşamın sonunda ayrılırken karı koca en kısa sürede Yiğit ile tanışmak istediklerini tekrarlamıştı.

"Tamam, ben bir ara ayarlar sizi ararım," diyerek onlara rutine binen yalanlarından birisini söyledi genç kadın. Artık buna öyle alışmıştı ki, neyin yalan neyin gerçek olduğunu karıştırmaya başlamıştı. Nasıl olsa bir süre sonra her şey bitecek, holding, Sanverler... Ve boşanacağız, her şey yoluna girecek, endişe edecek bir durum yok, diyerek kendisine züğürt tesellisi verdi.

O gece yatağa giderken aklında Yiğit vardı. Günlerdir ne yüzünü görmüş ne de sesini duymuştu. Kendisine bile itiraftan kaçınıyordu ama genç adamı özlemişti. Sıcaklığını tatmadığı, "Delikanlım!" diyerek sözde bir alayla fotoğrafını seyrettiği o yıllarda bile alıştığı erkeğin şimdi fazlasıyla farkındaydı ve yokluğu bir ateş gibi kalbini dağlamaktaydı. "Şu an ne yapıyor acaba?" diye geçirdi içinden. O da yatağında uzanmış, kendisini düşünüyor muydu ya da... Elini yan taraftaki etajerin üzerine uzatıp telefonunu aldı. İçine düşen merakla Instagram uygulamasına girip Yiğit Sanver'in hesabını aradı; amacı genç adamın paylaştığı fotoğraflarına bakıp özlemini gidermekti. Bu sekiz yıldır ara ara yaptığı ve üstelik epey de keyif aldığı bir uğraştı. Genç adamın profilini stalklamaya başladı, derken şeytanın dürtüklemesiyle takipçi listesine girdi. Hızlıca onun kimleri takip ettiğini araştırırken gözleri bir isme takıldı; Cansu Dayanç!

"Nee!" diyerek öfkeli bir halde yatağından doğrulurken yüzünü perdeleyen saçlarını hırsla geriye attı. "Eski nişanlısını mı takip ediyor hala? Neden?"

İşin açığı genç adam sosyal medyayı çok kullanmıyordu ve bozulan düğün sonrası da girmeyi düşünmemişti. Yatağın ortasında bağdaş kurup elindeki telefona yapışan Alya, derhal Cansu'nun profiline tıkladı. O da ne? Cansu, Yiğit'in omzuna başını yaslayarak gülücükler içinde bir fotoğrafını paylaşmış ve altına da, "Eski günlerdeki gibi..." yazmıştı. Paylaşımı yapalı daha iki gün olmuştu.

"Allah kahretsin!" diyerek elindeki telefonu yatağa atan genç kadın ayağa fırlamış, elleri belinde odasında bir aşağı bir yukarı yürürken aldatılmış eş modunda köpürürcesine söyleniyordu. "Arkamı döner dönmez eski nişanlınla buluştun ha! Sana güvenilmeyeceğini bilmeliydim Yiğit Sanver, ne de olsa Mehmet Cevat'ın oğlusun!" Söyledikleri öylesine saçma ve komikti ki... Fakat bunun farkında bile değildi.

Odanın içinde öfkeyle volta atarken bir anda durdu, yatağa yürüyüp üzerine attığı telefonu tekrar eline aldı. Sanki baktıkça görüntüler değişecekmiş gibi gözlerini ekrandaki çifte dikti. Kızın neşeli hali ve gözlerindeki mutlu pırıltılar içine dokundu, kıskançlık bir kor gibi yüreğine düştü. "Adam, benimle evli kızım! Artık onun bir karısı var, anlamıyor musun?" Cansu'nun ışıl ışıl parlayan gözleri, "Bana ne!" dercesine bakıyordu.

"Anlamıyorsun anlaşılan!" diye sinirle söylendi Alya telefona, sanki karşısında canlı muhatabı varmışçasına. "Yiğit Sanver asla senin olmayacak, bunu kalın kafana sok! O, kimsenin olamaz, çünkü..." Bunu dedikten sonra duraksadı, çökercesine yatağa otururken dolan gözlerini kırpıştırdı. Cümlesini tamamlamaya cesareti yoktu. Gördüğü şu tek kare ve hissettikleri, Yiğit'e karşı arzudan daha ileri boyutta bir duygunun içinde büyüdüğünü anlamasına neden olmuştu. Kalbinde acı veren o ağırlık büyürken, göz pınarlarından taşan damlalar yanaklarından aşağı süzüldü usulca. "Hayır!" diye mırıldandı korku dolu bir sesle. "Hayır, sana aşık olamam, mümkün değil!"

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin