4.2

448 31 4
                                    

Evet hayat acımasızdı.

Evet genelde istediğimiz hiç bir şey istediğimiz gibi olmazdı. İstediğimiz zaman da olmazdı.

Evet insanlar ile uğraşmak zordu.

Ben bunları zaten iliklerime kadar yaşamıştım. Tüm bu zorlukları ve daha fazlasını çekmiştim. Ama artık bittiğini sanmıştım. Hepsinin geçtiğini, geride kaldığını düşünmüştüm. Ama yanılmıştım. Daha doğrusu yine kanmıştım...

Her zaman olduğu gibi yine iyi insanların beni bulacağına inanmıştım. Belki de sevip sevilebileceğimi de sanmış olabilirdim. Şu an emin değilim. Zaten on gündür yaptığım tek şey emin olamamak. Hayata karşı değil kendime karşı emin olamıyordum. Birine karşı nasıl bu kadar taviz verdiğimi, kendi sınırlarımı nasıl bu kadar aştığıma emin olamıyordum. Aslında cevap basitti aşık olmuştum ve bunun sonucunda kendime karşı bile emin olamayacak hale gelmiştim. Camdan dışarıya baktım derin bir nefes alarak yine saçmalamaya başlamıştım.

Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Kar tutmuş etrafı bembeyaz yapmıştı ama ben her yeri kapkaranlık görüyordum. Koskocaman on gün geçmişti ama ben hala toparlayamıyordum kendimi. Ne yaparsam yapayım, ne taraftan bakarsam bakayım olmuyordu. Uraz'ın yaptığına inanamıyordum.  Beni bu derece nasıl çiğneyebilmişti. Benim bunu istemeyeceğimi, kabul etmeyeceğimi hiç mi düşünmemişti. Oysa ben onu tertemiz sevmiştim.

Ona bir kere bile yalan söylememiştim. Ama o bana en başından beri yalanlarla gelmişti. Tamam ilk baş tam olarak yalan değildi belki ama bu yaptığı hepsinden çok farklıydı.

"Zeyna?"

Adımı duymam ile olduğum yerde sıçamam bir olmuştu. Kimseyi beklemiyordum çünkü yerimi Ceylan abladan başka kimse bilmiyordu. Ah tabii bir de onun arkadaşı Toprak dışında.

"İyi misin? Kapıyı çaldım ama duymadın bende merak ettim." dedi içeriye doğru bir adım atarak temkinli davranıyordu.

"İyiyim." dedim sadece gözlerimi ondan ayırıp yine cama çevirerek. İçim gidiyordu nasıl iyi olabilirdim ki?

"Şey sana yiyecek bir şeyler getirdim ve itiraz etmeden yemeni istiyorum Toprak buraya geldiğinden beri sadece kahve içip durduğunu söyledi. Midene doğru düzgün bir şeyler girmesi lazım Zeyna yoksa Toprak'a söyleyeceğim sana serum takacak bu yaptığın hiç doğru değil." dediğinde göz devirdim ama onun görmediğini biliyordum.

Keşke beni de görmeselerdi. Keşke görünmez olsaydım, ortadan kaybolsaydım kimsenin hayatına girmemiş olmayı dilerdim. Ama yinede Ceylan abla kararlı olduğu için getirdiği sandeviçin yarısını yedim.

"Çok zayıflamışsın, çok kötü gözüküyorsun." dediğinde burukça gülümsedim. Kalbimin halini görebilecek olsa bu halime şükrederdi her halde.

"Ben kahve yapacağım." dedim oturduğum cam kenarından kalkarken ama Ceylan abla kolumdan tutarak beni kalktığım yere geri oturttu.

"Ben hallederim hem bunları da götüreceğim." dediğinde omuz silkmekle yetindim.

On gündür yaptığım tek şey camın kenarında oturmaktı. Nasıl bir tasarımı vardı bilmiyorum ama camın kenarı bir balkon kadar geniş sayılırdı. On gündür her şeyi neredeyse burada yapıyordum. Zaten yaptığım şeyler basitti. Müzik dinlemek, ağlamak, kahve içmek ve ağlarken uyuya kalmak.

Gerçek anlamda bitmiş bir durumdaydım. Kendime ben bile acıyordum. Ama yine de onu sevmekten vazgeçemiyordum. En kötüsü de buydu galiba kendime ihanet ettiğimi bile bile onu sevmek. Gözlerim yine dolarken derin bir nefes aldım ama bu daha kötü olmama sebep oldu. Burnum kokusuna alışmıştı ve şimdi ondan uzakta aldığım her nefeste burnumun direği sızlıyordu. Onu neden bu kadar çok sevmiştim ki? Neden bu kadar benden bir parça olmuştu?

Anemon | YARI TEXTINGTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang