3.8

567 38 2
                                    

Zaman bir çok şeyi alıp götürse de bize bıraktığı şeyler gidenlerin yerini kolayca doldurabiliyordu bazen. Yani en azından ben öyle sanıyordum. Ama şu an dün geceki mutluluğumdan geriye eser bile kalmamıştı. Oysa yine uzun zamandan sonra Uraz'ın kollarında uyumuştum. Şimdi bedenim yine en çok onun kullarına ihtiyaç duyuyordu.

Bana en çok yakın olması gereken insan en uzak olan insandı. Annem bana çok uzaktı. Aslında artık uzak bile değildi. Kocaman karnı ile gelinliği giymiş ve birisi ile yeniden evlenmişti. Evlenmesi problem değildi beni hayatından çıkarması problemdi. Beni bu kadar yalnız bırakması belkide benden bu kadar nefret etmesi...

Gerçekten problem hangisi olduğunu bilmiyordum. Neden bu kadar problemdi? Neden beni sevmeyen birisi için ağlıyordum? Kalbimin acısı vücudumu dağlarken dizlerimin artık beni taşımayacağını anlamamın ardından kendimi yerde bulmam fazla uzun sürmemişti. Dizlerim yere düşmem ile acırken kafamı yere eğerek daha şiddetli ağlamaya başladım. Koşmaya devam etmek istiyordum. Ama ne ruhumun ne nefesimin ne de bedenimin gücü kalmamıştı artık. Annemin yeni çocuğunu ve yeni kocasını sadece resimlerden görebilmiştim. Beni tanıştırma zahmetinde bile bulunmamıştı. Oysa ne de güzel rol yapıyordu arkadaşlarıma karşı. Artık oradaki insanlara mı yapacaktı rollerini? Gözlerimden yaşlar akarken başımı yerden kaldırdım hemen önümde duran dağ aslında nasılda güzel geliyordu bana. Dimdik duruşunu hiç bir şey bozamıyordu. Kırılmaz ve yıkılmaz duruyordu. Bende duygularıma yenik düşüyordum. Her seferinde ağlamayacağım dediğim halde daha çok gözyaşı döküyordum.

Neden kimse beni yeterince sevmiyordu? Neden kimse için vazgeçilmez olan ben olamıyordum? Hayatta sadece birinin beni kırmaktan korkmasına istiyordum artık. Düşüncelerim ile ağlamam çoğalırken soğuk havada hıçkırıklarım yankılanmaya başladı. Artık sessizce ağlamıyordum haykırıyordum.

Ne kadar ağladığımı bilmiyordum ama artık gözyaşlarımın da benim gibi gücü bitmeye başlamıştı. Sesim ise çoktan kesilmişti zaten ne kadar ağlamasam da beni kimsenin duymayacağını, kimsenin elini uzatmayacağını biliyordum. Bana koşan bir Uraz vardı ama o bile çok uzaktı. Nerede olduğumu ben bile bilmiyordum ki.

"Anemon."

Düşüncelerimi kesen Uraz'ın hayalimdeki sesi olmuştu. Bana ilk zamanlardaki gibi sesleneşi hala kulağımda çınlıyordu. Beni ne kadar güçlü buluyordu. Oysa şimdi dağ eteklerinin en ucunda açan bir gelincik gibiydim. İnce bir taş-toprak tabakası beni hayata bağlamaya çalışıyordu ama ben ölüme çiçek açmıştım bir kere. Ya bir rüzgar beni alıp koparacaktı bu hayattan ya da ben kendim intihar edecektim. İki tarafta ölümdü benim için artık seçim hakkım kalmamıştı.

"Zeyna?" dedi bu sefer zihnimdeki ses. Yalvarır gibi konuşuyordu. Sesi kullaklarımı okşuyor oradan omurgalarımı sıyırıyor ve ruhumun titremesine sebep oluyordu.

"Ağlama." dediğinde gözlerimi açtım Uraz hemen önümde duruyordu başını eğmiş bana bakan bakıyordu. Başımı kaldırıp ona bakmadım. Bakamadım.

Şu an onun bana çizdiği profilden çok uzak bir yerdeydim çünkü. Tam olarak yerin dibinde bile olabilirdim. O gelincik hayata tutunamamıştı ve inatla yaşamak için çırpnıyordu ama rüzgar tuttunduğu son birkaç parça toprağıda süpürüyordu.

"Güzelim yapma inan ki o senin bir damla göz yaşını bile hak etmiyor." dediğinde buruk bir hıçkırık koptu dudaklarımdan. Annemle Uraz hakkında konuştuğum zaman biraz olsun aramızın düzelebileceğini düşünmüştüm. Ama o bana son iyiliklerini yapmak ile meşgulmuş o zamanlar.

"Aile olmak çok farklı bir kavramdır. Herkes beceremez ama biz ikimiz kocaman bir aile değil miyiz zaten? Sen benim her şeyim olduğunu fazlası ile biliyorsun. Şimdi ağlayıp değersiz insanlar için akıtma gözyaşlarını." dediğinde sinirle gözlerimi yumdum.

Anemon | YARI TEXTINGWhere stories live. Discover now