PROLOG

65.3K 1.9K 473
                                    



"İnsan bugünden yarına ne olacağını bilemez!" derlerdi de inanmazdım. Şimdi, yüzüm avuçlarımın arasında, önümde yığın halinde duran mektuplara bakarken aklımdan geçen, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığıydı.

Ben, Alya CELEPOĞLU; annesinin biriciği, tatlı kuzusu, güzeller güzeli... Dünyanın ve insanların suretine aldandığımı ve fazlasıyla toy olduğumu anlıyordum. Son bir hafta içinde düşüncelerim bir uçtan diğerine defalarca savrulmuş, şirazesini kaybetmiş bir halde perişan duruyordum.

Bu olanlar bir şaka mıydı Allah'ım? Öyleyse neden gülemiyordum? Aksine, deliler gibi ağlamak istiyordum. O bile yasaktı bana! Normal insanların yaşadığı tüm o acıları hissetmek... Bunu dahi yapmaya utanıyordum. Hayatım boyunca tüm öğrendiğim, beni ben yapan şeyler yalan mıydı? Güzele, iyiye dair olan şeyler? Ya annem? Bunu bana nasıl yapardı?

"Anne..." diye mırıldandım, boğazımda söyleyemediklerim yumru olmuş, acı bir düğüm halinde ciğerlerime inmiş yakıyordu. Usul usul ağlarken, banka kasasından çıkan mektuplardan birisini açtım. Zarftan çıkan sararmış kağıt parçasına bir perdenin arkasından bakar gibiydim.

"Sevgilim!" diye başlayan satırlar... Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşı silip hızlıca okumaya çalıştım. Son cümleyle kaşlarım çatıldı. "Nasıl yani?" diye mırıldandım merak ve kızgınlıkla.

"...Çok korkuyorum Cevat, çok! Yalvarırım yapma, kıyma bana! Hamileyim diyorum, anlamıyor musun? Babam, abim duyarsa öldürür beni, biliyorsun. Ne olur, en azından bir nikah kıy, sonra hemen boşar, o kızla evlenirsin. Yeter ki beni kurtar!"

...

Alya CELEPOGLU...

Uzayıp giden mektuba şaşkın bir şekilde bakıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uzayıp giden mektuba şaşkın bir şekilde bakıyordum. Bunlardan onlarca vardı. En iyisi evde, hepsini tek tek okumaktı. Tamamını çantama doldurup kasayı kapattım, dışarıda bekleyen görevliye anahtarı teslim edip bankadan dışarı çıktım. Serin havayı derin derin içime çekerken düşüncelerimi sıraya koymaya çalışıyordum.

Bir sabah uyanmış ve annemin düşündüğüm gibi biri olmadığını, hatta tam tersi olduğunu öğrenmiştim; üstelik doğum günümde... Ne acı bir tesadüf! Bir çocuğun doğum gününün annesinin ölümüyle aynı zaman dilimine denk gelmesi! Benim öyle oldu. Keşke bu kadarla kalsaydı, olmadı! Meleklerden daha masum olduğunu düşündüğüm annem öldürülmüş ve bana miras olarak ülkenin en büyük ve yaygın "Genel Ev" işletmelerini bırakmıştı. Artık yeni "Patroniçe", çalışanların tabiriyle, "Ana" bendim!

Yirmi iki yıl boyunca... Uyumuştum! Ve şimdi gözlerimi açtığım gerçekleri hazmetmeye çalışırken, nefret ve iğrenmenin yanına bir de gittikçe büyüyen bir duygu eklenmişti; intikam! Annemi bu hayata iten adamı bulup yaptıklarının hesabını sormak ve öcünü almak!

                                    ***
YİĞİT SANVER

Evet canlar, yeni bir kurgu ve karakterler; bambaşka olaylar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Evet canlar, yeni bir kurgu ve karakterler; bambaşka olaylar... Aklıma gelenleri kaleme alıp zamanla olgunlaştıran bir insanım ve bu, beni heyecanlandıran bir kurgu. Ara ara keyif alarak yazacağım ve gülüp ağlamak, çokça da delice bir aşkı yaşamak istediğim... Bana eşlik eder misiniz?

Sevgiler,

Mira YELKENCİ

SORMA KALBİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin