Soruyla bakışlarını dışarıdaki manzaradan çeken kadın gülümseyip kendisininkini tutan eli sıkarken, "Sen beğenmişsen aksi mümkün mü?" dedi, sıcacık bir sesle. Genç adamın yakışıklı yüzünde gezdirdi bakışlarını, "Çok şanslıyım, bu erkek benim!" diye düşündü gururla.

"Çok tatlısın." Bunu derken eğilmiş ve kızın küçük elini öpmüştü. Yanlarına gelen garsonun, "Hoş geldiniz," demesiyle elleri ayrıldı, uzatılan menüyü alıp bakmaya başladılar. Sanki anlaşmış gibi ikisi de aynı anda kafasını kaldırıp birbirine baktı. "Karar verdin mi hayatım?" diyen kocasına, "Hayır!" dedi ve sonra ekledi. "Sana bırakıyorum, sen seç!"

Onun esrarlı bir ormanı andıran yeşil gözlerine dalan Yiğit, "Peki!" dedi.

Genç adam garsona istediklerini sıralarken onu seyrediyordu Alya. Üzerindeki kar beyazı gömleğin üstten iki düğmesi açıktı ve manşetleri dirseklerine kadar katlanmıştı. Saçlarından birkaç tutam söz dinlemezcesine alnına dökülmüştü. İçinden uzanıp onları okşama isteğini zor zapt etti. Her haliyle çekiciydi bu adam ve etrafındaki kadınların bakışlarının onda olması da bunu doğruluyordu.  Kıskançlık istemsizce damarlarında bir alev gibi yürürken uzanıp tekrar elini tuttu. "Seni seviyorum!" derken sesi, hislerinin etkisiyle boğuklaşmıştı.

Kızın yeşil gözlerinde ansızın beliren parıltılar ve sesindeki sahiplenici ton, erkeğin hoşuna gitti. "Ben de seni seviyorum güzelim," dedi genizden gelen bir sesle, sonra beynine kıymık gibi batan ve bir türlü çıkaramadığı o şüphenin de etkisiyle hafifçe geri çekildi. "Günün nasıl geçti aşkım, neler yaptın?" diye sorarken gözleri araştırırcasına karşısındaki güzel yüzdeydi. Bu soruyla Alya'ya bir şans vermişti, Azim Yolcu'ya dair gerçeği açıklaması için bir fırsat!

"Her zamanki şeyler..." Bunu derken gözlerini ondan kaçırma ihtiyacı hissetmişti genç kadın, nedense!

"Sıra dışı hiçbir şey olmadı yani?" dedi Yiğit, Alya'ya tekrar bir fırsat vermişti, gerçekleri açıklaması ve yanıldığını ispatlaması için bir şans! Karşısındaki kadının gözkapakları çırpınırken içinden, "Lütfen bana doğruyu söyle!" diye yalvardı. "Benim sevdiğim kadın olduğunu göster, gerçekleri anlat!"

Ama olmadı! Genç adamın dileği gerçekleşmedi. Kısa bir duraksamanın ardından Alya, yüzünde zayıf bir gülümsemeyle, "Ne olabilir ki?" dedi kendisini bile iknadan uzak bir ses tonuyla. "Gümrükten çekemediğimiz mallarla uğraştık bütün gün."

Birkaç saniye bakışlarını ondan çekmeyen Yiğit, nihayetinde zoraki bir ilgiyle, "Epeyce uğraşmış olmalısın?" dedi, tuttuğu eli bırakmıştı.

"Evet, maalesef!"

Bu sırada garson onlara doğru iteklediği servis arabasıyla yaklaşmıştı. Bir süre sustular, garson tabaklarını koyduktan sonra uzaklaşınca birbirlerine baktılar. Yiğit, bir eliyle cebindeki kutuyu yoklarken derin bir üzüntüye gark olmuştu. O, neler ummuştu ve bulduğu... Alya, kendisini büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştı. İştahı kaçmış bir halde tabağındaki yemeğe bakarken cep telefonu çalmaya başladı. Masanın üzerine bıraktığı telefona isteksizce bir göz attı, arayan tanımadığı bir numaraydı. Açıp açmamakta bir an kararsız kaldı, neden sonra garip bir dürtüyle ekranı kaydırıp telefonu kulağına götürdü.

"Yiğit Sanver?" diyen yabancı sese, "Evet, benim!" derken kaşları merakla yukarı kalkmıştı, gözleri karşısında oturan karısının yüzündeydi.

"Mehmet Cevat Sanver ve Pervin Sanver..."

Tuhaf bir önseziyle gerilen genç adam karşısındakini telaşla böldü. "Annem?" Sesi istemsizce yüksek çıkmıştı.

"Anne ve babanız... Bir trafik kazası geçirdi Yiğit bey, ben polis..."

"Ne?" diyen genç adam ayağa fırlamış, ne yapacağını bilemez bir halde etrafına bakındıktan sonra restoran girişine doğru yürümeye başlamıştı. Onunla birlikte Alya da yerinden kalkmış, peşi sıra koşturmaya başlamıştı.

"İyiler mi? Şu an neredeler?" diye sordu Yiğit, olduğu yerde, "Zınk!" diye durunca ardı sıra gelen kız ona toslamıştı. Bunun bile farkında olmadı genç adam, zira dikkati telefonda konuşan polis memurundaydı. Yüzünde ardı ardına endişe bulutları geçerken telaşla konuşmaya çalışıyordu. "Tamam memur bey, hemen geliyorum."

Onun telefonu kapatmasıyla Alya atılıp elinden tuttu. "Neler oluyor Yiğit?" Genç adamın telaşı ona da geçmiş, tüm bedeni endişeyle gerilmişti.

Kendisininkini tutan ele kafası karışmış bir halde bakan adam, "Bizimkiler kaza geçirmiş," dedi, yanlarına yaklaşan garsona, "Hesap getir!" işareti yaparken konuşmaya devam etti. "Hastanedelermiş."

"Durumları nasılmış? Önemli bir şey yoktur inşallah?"

"Bilmiyorum Alya, polis hemen gelin dedi."

Hemen!  Bu kelimenin pek de hayra alamet olmadığını anlayan genç kadının kalbini sanki soğuk bir el avucuna almış gibi oldu, çaresizlikle ona baktı. Aynı anda onun da aynı şeyleri aklından geçirdiğini, gözlerindeki acı ifadeden anladı.

Hesabı çabucak halledip arabaya koştururken ikisi de panik içindeydi. Akşam karanlığında inceden bir yağmur başlamıştı, sileceklerin sesinden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Alya durdu, duramadı, sordu. "Kaza nerede olmuş Yiğit?"

"Önemli mi?" Genç adam içinde bulunduğu stresin de etkisiyle patlamıştı.

"Ben..." diyerek kaldı kız, sonra sustu. Ne söylese onda tepkiye neden olacağını anlamıştı, hastaneye varana kadar bir daha ağzını açmadı.

Yiğit, park ettiği arabadan hızlıca çıkıp hastane girişine koştururken ardından Alya da ona yetişmeye çalıştı. Hızlanan yağmur damlaları yüzlerini döverken ikisi de içeri girmişti, Yiğit danışmadan ailesini sorarken Alya da elinin tersiyle yüzündeki damlaları siliyordu.

"Acil!" diye söylenen kocasının yüzüne baktığında içindeki endişe katlandı. Yol boyunca ettiği duayı tekrarlarken kalbinin sıkıştığını hissediyordu. İçindeki uğursuz önsezi gittikçe etkisini arttırırken çaresizce sustu.

&&&

Gelecek bölümlerde görüşmek üzere canlarım, sizi öpüyorum :***

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 17, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SORMA KALBİMWhere stories live. Discover now