SORMA KALBİM

By mira_yelkenci

736K 59.9K 12.7K

Yetişkin okurlar için uygundur! İntikam için ne kadar ileri gidebilirsiniz? Nefretin ateşinde kendi ruhunuzu... More

PROLOG
(Bölüm 1)
(Bölüm 2)
(Bölüm 3)
(Bölüm 4)
(Bölüm 5)
(Bölüm 6)
(Bölüm 7)
(Bölüm 8)
(Bölüm 9)
(Bölüm 10)
(Bölüm 11)
(Bölüm 12)
(Bölüm 13)
(Bölüm 14)
(Bölüm 15)
(Bölüm 16)
(Bölüm 18)
(Bölüm 19)
(Bölüm 20)
(Bölüm 21)
(Bölüm 22)
(Bölüm 23)
(Bölüm 24)
(Bölüm 25)
(Bölüm 26)
(Bölüm 27)
(Bölüm 28)
(Bölüm 29)
(Bölüm 30)
(Bölüm 31)
(Bölüm 32)
(Bölüm 33)
(Bölüm 34)
(Bölüm 35)
(Bölüm 36)
(Bölüm 37)
(Bölüm 38)
(Bölüm 39)
(Bölüm 40)
(Bölüm 41)
(Bölüm 42)
(Bölüm 43)
(Bölüm 44)
(Bölüm 45)
(Bölüm 46)
(Bölüm 47)
(Bölüm 48)

(Bölüm 17)

11.5K 1.2K 130
By mira_yelkenci

*****

"Karşılığını alırsın!" Bunu derken ela gözleri kızın hafifçe şiş, hırpalanmış pembe dudaklarından aşağıya, göğüslerine kaymıştı. Genç kadın o bakışların altında hafifçe kızarırken farkında olmadan kollarını önünde çapraz bağlayarak isyan halinde dikleşmiş göğüs uçlarını kendince sakladı.

"Yiğit Sanver meğer bir mağara adamıymış!"

"Sayende!"

"Geri dönmek istiyorum." Bunu farkında olmadan ayağını yere vurarak emreden bir tonda söylemişti Alya.

Hemen cevap vermedi Yiğit, dudaklarını büküp karşısındaki kızı baştan ayağa süzdü; gördükleri hoşuna gitmemiş gibi bakışlarını koya çevirirken, "Anlaşmamıza bağlı..." dedi, ne kastettiği anlaşılmayan bir tavırla.

"Anlaşmamız belli!" Gittikçe sinirleniyordu genç kadın. "Evlendik ve Beylerbeyi'nde yaşayacağım..." Sözünün burasında durup derin bir nefes aldı, esintinin yüzüne düşürdüğü saçlarını alışkın bir hareketle arkaya atarken, "Ahh, bu arada..." dedi. "Pazartesi holdinge geleceğim."

Duyduklarıyla irkilip gözlerini ona çeviren Yiğit, "Holdinge mi, neden?" diye sordu, tahmin ettiği cevabı bir de ondan duymak istiyordu.

"Canım sıkıldı, biraz gezeyim diyorum," dedi Alya gülerek şımarık, küçük bir kız çocuğu gibi, sonra ciddileşerek ekledi. "Holding çalışanlarına yeni eş başkanı tanıtman için tabii ki!"

Eş başkan! Önündeki günlerin çok can sıkıcı ve sabır gerektirdiğinin farkında olmak, ne üzerindeki gerginliği ne de kapana kısılmışlık duygusunu hafifletiyordu. "İstersen tüm idareyi devralabilirsin, holding zaten senin," dedi Yiğit soğuk bir sesle, sanki umurunda değilmiş gibi.

"Gereksiz!" dedi Alya, yüzüne duygusuz bir maske geçirmiş, ne düşündüğü anlaşılmıyordu. Az önceki tutkudan eser kalmamış, buz gibi gözleriyle karşısındakini süzerken devam etti. "Varlığımı bilmeleri yeterli, Yiğit Sanver'in eşi ve yönetim kurulu başkanı sıfatıyla orada bulunduğumu, her sözümün emir telakki edilmesi gerektiğini..."

"Devam et!" dedi Yiğit, duraksayan genç kadına. "Beni satın aldığını, her şeyin sahibi olduğunu..."

"Bu detayı bilmelerine gerek yok!" Bunu ukala ve aldırmaz bir tavırla söylerken omuzlarını silkelemişti Alya. "Haftanın belirli günlerinde orada bulunacağım ve tüm işlerin yürütülmesinde son söz hakkı bende olacak!"

"Emredersin patron!"

Karşısındaki adamın alayla karışık iğnelemesine sadece gülümseyen genç kadın, içinden de, "Daha dur küçük bey, bu sadece başlangıç!" diye söyleniyordu.  "Ve..." diyerek ağzını açtı Alya. "Akşam da Beylerbeyi'ne geleceğim, seninle birlikte! Yeni ailemle tanışmak için..."

"Belanı arıyorsun," dedi Yiğit, sıkılı dişlerinin arasından.

"Belli olmaz kocacığım, belki çok mutlu oluruz."

Karşısındaki kadının eğlenen halleri genç adamı sinir etse de çaresizdi. "Annem..." derken sesi ister istemez yumuşamış, ricacı bir tona bürünmüştü. "Ne yaparsan yap, lütfen onu üzme..." Alya'nın kısılan gözlerini, yüzündeki ifadeyi görünce büyük bir hata yaptığını anladı Yiğit, resmen kedinin önüne ciğeri atmıştı. Lanet olsun, diye geçirdi içinden, aptalsın oğlum, duble aptal! Onu, planladıklarından vazgeçirmek için son bir hamle yaptı. "Hoş karşılanmayacaksın, hiç kimse tarafından!"

"Umurumda değil!"

"Ben dahil Alya!" dedi sesini yükselterek Yiğit.

"Fark etmez!"

Bir süre gergin bir halde bakıştılar, ikisi de aşırı sinirliydi ve elektrik yüklenmişti. "Ben biraz yüzeceğim," dedi nihayetinde Yiğit, gözlerini çekmeden.

"Ben?"

"Yat senin, istediğin gibi takıl!" dedi genç adam eliyle etrafı gösterirken. "Yüzmek istersen kamarada misafirler için yedek, yeni mayolardan kullanabilirsin."

"Misafirler?" derken gözlerini kısarak ona bakmıştı Alya, içinde uyanan kıskançlık hissini yenmeye çalışıyordu.

"Misafirler," diye tekrarladı Yiğit soruyu anlamamışçasına.

"Sevgililerini buraya mı getiriyorsun?" Kendisine engel olamamış ve sormuştu, kahretsin!

Genç adam, onun güzel yüz hatlarının gerilmesinden kıskandığını anlamıştı. Bu fena halde hoşuna gitti, içindeki şeytana rağmen karşısındaki hala bir kadındı ve kendisini kıskanıyordu. Belki de bu, kullanabileceği bir kozdu, neden olmasın? "Seni ilgilendirmez!" derken bakışları gibi sesi de soğuktu, dik duruşundan konu hakkında daha fazla konuşmak istemediği belli oluyordu.

Alya, yaptığı hatayı fark ederek geri adım attı. "Her neyse..." dedi. "Ben gitmek istiyorum."

Yiğit, yalnız olmalarına ve az evvel aralarında geçen o tutkulu dakikalara rağmen diklenmesine inanamayarak küçük bir kahkaha attı. "Kusura bakma patron!" dedi. "Dönmek istiyorsan işte deniz..." Bunu derken eliyle açık denizi ve ufukta tek tük görünen tekneleri göstermişti. "Yüzerek istediğin yere gidebilirsin."

Onun kendisini umursamaması, üstüne dalga geçer gibi sözleri Alya'yı kızdırdı, ayağını yere vururken, "Emrediyorum sana!" diye bağırdı.

Genç adam eliyle küçük bir öpücük gönderirken, "Kölen biraz yüzecek patron, isyan çıkmış gemide!" dedi gülerek.

"Domuz!" diye homurdandı kız.

"Çok tatlısın!" Bunu diyen Yiğit, arkasını dönmüş ve kamara kısmına yönelmişti. İnanamaz gibi onun ardından bakakalan Alya, "Sana bunu ödeteceğim ukala öküz!" diye mırıldandı ağzının içinden. Ne yapacağını bilemez bir halde güverte kısmına yürüdü, elini beline koyup gözleriyle hızlıca etrafı taradı. İleride birkaç tekne dışında in cin top oynuyordu. İnce çakıllarla döşenmiş sahile baktı belki birilerini görürüm umuduyla, ama yok, etrafta kimse görünmüyordu. Sık ağaçlarla çevrili yamaçtan gelen ağustos böceklerinin sesi, sahile hafifçe vuran dalgaların şırıltısına karışıyordu. Gözlerini yumup yüzünü hafifçe ufka doğru yol alan güneşe çevirdi. Ne de sıcaktı Tanrım! Deniz de, "Gel!" dercesine pırıl pırıl sularıyla oynaşıp duruyordu önünde. Tuhaf bir şekilde mutlu olduğunu hissetti, tüm hücrelerinin neşeyle dolduğunu... Derken, hemen arkasından gelen sesle yerinden zıpladı.  

"Ne o, hala buradasın? Ben çoktan yüzerek yolu yarılamıştır demiştim." Bunu diyen Yiğit, altında lacivert kısa bir şort, üstü çıplak, yüzünde alaycı bir gülümsemeyle ona bakıyordu.

Alya, bir anda dibinde biten erkeğin yapılı vücuduyla kuşatılmış gibi hissederken, bakışlarını onun geniş, hafif tüylerle kaplı göğsünden alıkoymaya çalıştı. Yine o garip karıncalanma hissiyle tüm bedeni ayaklanırken içten içe kendisine küfretti. Daha önce hiçbir erkeğe, hiçbir sevgilisine hissetmediği türden bir çekimdi bu ve kesinlikle üstesinden gelmesi gerekiyordu. İçten içe titrerken bunu belli etmeme çabasıyla olduğu yerde durup artık alışkanlık haline gelmeye başlayan o hareketi yaptı, kollarını göğüslerinin üzerinde çapraz bağladı. Bunun, kendisini karşısındaki erkeğin cazibesinden koruyacağını mı umuyordu ya da ne kadar etkilendiğinin belli olmaması için mi yapıyordu? Galiba doğru cevap, her ikisiydi!

"Kalıp açık havanın ve denizin tadını çıkarmaya karar verdim." Bunu mağrur bir ifadeyle söylemişti kız. Onun bu haline içinden kıs kıs gülen Yiğit, ne kadar eğlendiğini belli etmeyen bir sakinlikle, "Akıllıca!" dedi, üzerine gitmemeye karar vermişti. "Ben biraz yüzeceğim, katılmak istersen..."

"Hayır!" diye atıldı Alya, istemsizce yutkunmuştu. Doğrusu böyle bir riski göze alamazdı. Adam şu yarı çıplak haliyle bile Zeus'un oğullarından biri gibiydi, bir de yan yana suda olmak bile bile ateşe atılmak demekti. Gözlerinin önünde dans eden edepsiz hayalleri hızlıca kovalarken yanmışçasına geri çekilmişti.

Genç kadının kızaran yüzünü, hızlanan nefeslerini ve ürkek halini keyifle izledi Yiğit. Evet, karşısındaki kadın ne olursa olsun, hangi şeytana hizmet ederse etsin kendisinden etkileniyordu ve bu, kesinlikle üzerinde çalışılması gereken bir zaaftı! Sanki farkında değilmiş gibi, "Neden?" diye sordu yumuşak, genizden gelen bir sesle. "Birlikte çok eğlendiğimizi hatırlıyorum..." Bunu derken bir adımda Alya'nın yanına gelmiş, elinin tersini omzundan bileğine doğru hafifçe gezdirmişti. Dokunduğu yerlerin bir anda alev alması normal miydi? Ya göğüslerinin patlarcasına bir sancıyla dolup taşması? Yüzünü kaldırınca onun arzulu olduğu kadar eğlenen bakışlarıyla karşılaştı. Anladı! Ondan ne kadar etkilendiğini biliyordu hınzır herif ve eğer izin verirse bunu sonuna kadar kullanacaktı!

"Böyle eğlencelere bayılırım!" dedi Alya ve bir anda aralarındaki mesafeyi kapayarak genç adama yaklaştı; elini onun geniş göğsüne koyarak yüzünü kaldırdı. "Ama baştan söyleyeyim çabuk sıkılırım, beni oyalayacak kadar yetenekli misin, onu söyle delikanlı?"

Kadının küstah bir tavırla söylediklerine cevap vermek üzere ağzını açmıştı ki, göğsündeki elin hızlıca karnına ve oradan da aşağılara kaymasıyla şaşkınlıkla kalakaldı Yiğit. İşte bu, ummadığı bir hareketti!

"Mmm..." diyen Alya bir kedi mırıltısıyla devam ederken karşısındaki erkeği şok ettiğinin farkındaydı. "Bakalım burada neler varmış? Küçük Yiğit annesiyle tanışmaya hazır mıymış..."Ancak devam edemeden eli sertçe durdurulmuştu.

"İğrençsin!" dedi Yiğit, sesi tükürürcesine çıkmıştı. Bunu söyledikten sonra bileğinden tuttuğu eli savurur gibi bırakıp arkasını döndü, teknenin ön kısmına doğru yürüyerek hızla denize daldı. 

Onun ardından neredeyse bir, "Ohh!" çekecek kadar rahatlayan Alya, bir müddet kıpırdamadan denizin engin maviliklerine baktı. Hamlesi işe yaramıştı! Kaşar ve her şeyden öte, sekse düşkün bir zevk kadını! Yiğit'in karakterini iyi analiz etmişti ve vardığı sonuç her ne kadar alttan alta vicdanını rahatsız etse de yapmayı düşündüklerinden vazgeçmesinde etkili olmamıştı. Ve genç adama itici gelecek, ona en ufak sempati veya sevgi duymasını engelleyecek davranış tarzının da bu olacağına karar vermişti. Şimdi ne kadar haklı olduğunu görüyordu.

"Keşke babana benzeseydin..." diye mırıldandı, içinden defalarca tekrar ettiği şey bu sefer dudaklarından dökülmüştü. Genç adamın ileride yüzeye çıkan başını ve hızlı kulaçlarla açığa doğru yüzüşünü izledi esefle, sonra bu kadar vicdan yaptığına inanamaz bir ruh haliyle omuzlarını silkeleyerek arkasını döndü. Yatta kısa bir araştırma turuna çıkmaya karar vererek çabucak aşağı kısma yöneldi.

Kamaranın lüks ve ihtişamı bir an kapıda duraksamasına neden olmuş, kaşları beğeni ve hayretle kalkarken gözleri bir radar gibi etrafta dolaşmaya başlamıştı. Doğrusu Sanverler parayı nasıl harcayacaklarını iyi biliyorlardı! Üzerinde mavi ve turkuaz ışıkların oynaştığı geniş, iki kişilik yatakta kilitlenen bakışlarını köşedeki zarif masaya kaydırdı ve üzerinde kendisine tanıdık gelen mavi dosyayı gördü. Ağır adımlarla yürüyüp masanın önüne geldi, eline aldığı klasörün kapağını açıp baktı; bu, kendisinin gönderdiği sözleşmeydi. Sayfalarını hızlıca çevirip şöyle bir göz attı, her biri imzalanmıştı, Yiğit Sanver tarafından! Yüzünde memnun bir gülümsemeyle dosyayı eline aldı, yan taraftaki yatağa yürüyüp üstüne kendisini bıraktı. Hemen yanında duran kumandayı sanki hep yapıyormuş gibi eline alıp baktı, müzik sistemine ait olduğunu anlayınca hafif bir merakla açma düğmesine bastı. Beethoven Ay Işığı Sonatı o sakinleştirici melodisiyle etrafını kuşatırken gevşediğini hissetti. O da kendisi gibi klasik müzik hayranı mıydı yoksa... Gözleri ağır ağır kapanırken birbiriyle savaş halindeki duygularına daha fazla dayanamadı, günün yorgunluğunun da etkisiyle derin bir uykuya daldı.

                           *****

Yüzmeliydi! Onu aklından atana kadar, yaşadığı tüm şu iğrenç olayları silene kadar ve şu hissettiklerini bir daha... "Kahrolası!" diye bağırdı, suda sırt üstü dönerken. Arzu, nefret... Bu duyguların birbirine böylesine benzediğini daha önce fark etmiş miydi? Hayır! Ve şimdi nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Alya! Kesinlikle hoşlanmaması gereken, bilmediği nedenlerden ötürü kendisine ve ailesine düşman olan kadın!

"Neden?" diye sordu yüksek sesle, gözleri kapalı. O kadar çok soru vardı ki kafasında... Ve ne kadar istese de şu an cevap alamayacağının farkındaydı.

Sakinleşene kadar yüzdü, yüzdü... Nihayet yata geri döndüğünde saatler geçmiş, güneş ufuktan kaybolmaya başlamıştı. Daha önce denizde bu kadar uzun süre kaldığı olmuş muydu, sanmıyordu. Yata çıkınca şöyle bir etrafına bakındı, Alya'dan en ufak bir iz yoktu. Kamarada olduğunu tahmin ederek aşağı indi, doğru bilmişti. Genç kadın üzerindeki kıyafetlerle yatakta bir kedi gibi kıvrılmış uyuyordu. Önce onun numara yaptığını düşündü Yiğit, eşikte kaşları çatılı halde bir müddet durdu, sonra gürültülü bir şekilde kapıyı kapattı. Yataktaki bedende en ufak bir kıpırtı olmamıştı. Hızlı adımlarla yürüyüp kızın başucunda durdu, hafifçe eğilip baktı. Hayret! Uyurken nasıl da melek gibi bir ifade vardı yüzünde, çocuksu ve masum... Bunları aklından geçirirken Alya sırt üstü döndü, yukarılara sıyrılmış olan elbisesi kalçalarına doğru tırmandı. Ortaya çıkan manzarayla genç adam sıkıntıyla yutkundu. Kızın düzgün bacakları olduğu gibi meydandaydı, o kadar olsa iyi! Beyaz, küçük dantel külotundan belli olan ayrıntılar kanını tutuşturacak cinsindendi. Bedeninin gerildiğini, damarlarındaki tüm sıvının kasıklarında toplandığını hissetti. Gözlerini ağır ağır yukarılara kaydırınca genç kadının yuvarlak göğüs hatlarıyla karşılaştı. Derken genç kadının hemen yanında duran mavi dosyayı gördü, bir anda ayılır gibi oldu. Sanki bile bile önünde sere serpe yatıyordu. Mahsus mu yapıyordu, bu da o adi, aşağılık planlarından birisi miydi? Aklından hızla kızın yaptıkları geçti, söyledikleri, şantaj için topladıkları... Arzuları hızla sönerken doğruldu, hızlıca bir duş almak için banyoya yöneldi.

                  *****

Derinden gelen mekanik bir sesle uyandı, gözlerini hafifçe açıp yatakta gerinirken bir anda kendisine gelip sağa sola bakınarak yattığı yerden doğrulmaya çalıştı. Üstündeki beyaz saten pikeye sıyırırken ayaklarını yataktan sarkıtarak kulak kesildi. Beyni hızla olanları geriye sararak nerede bulunduğunu gösterirken ayağa kalkıp esnedi. Ne kadar olmuştu uyuyalı acaba? Birkaç saat? Kamaranın camlarından içeri dolan gün ışığına bakılırsa akşam olmak üzereydi. Hızlıca banyoya girip elimi yüzünü yıkadı, toparlanmaya çalıştı. Aynadaki aksini süzerken eliyle saçlarını arkaya attı. Yatın diğer kısımları gibi burada da lüksün her çeşidi mevcuttu. Ahşap duvarlarda gezdirdi bakışlarını, sonra şık dolaplarda ve en son jakuzide. Buraya sevgililerini getirip sonra... Aklına gelenlerle kaşları çatılmış, dolgun dudakları sıkışmıştı. "Sana ne Alya, sana ne!" diye kendi kendisine çıkışırken aynadaki görüntüsüne arkasını dönüp banyodan çıktı. Hafifçe merdivenleri adımlarken tedirgindi. Güverteye çıkmasıyla, "Günaydın!" diyen Yiğit'in sesiyle karşılaşması bir oldu. Üzerinde füme dizlerde bir şort ve beyaz tişörtle birkaç adım ötesinde dikiliyordu. Taktığı güneş gözlüklerinden ötürü yine gözlerini göremediğinden sinir olmuş bir vaziyette ters ters, "İyi akşamlar!" dedi Alya.

Genç adam yüzünde hafif bir tebessümle elini çenesine götürürken eğlenen bir sesle konuştu. "Ben dümene geçiyorum uykucu tavuk! Bütün gece nasıl uyudun öyle anlamıyorum? İnsan bir kere uyanır..."

"Saçmalama! Ne bütün gecesi..." Bunu derken gözü güneşin batması gereken ufka kaymış ve hayretle gözleri irileşirken dudakları aralanmıştı. Hızla kafasını aksi istikamete çevirdi ve güneşin hafiften görünmeye başlayan kızarıklığına bakakaldı. Bir an başı döner gibi olmuştu, gözlerini dengesini bulmak istermişçesine hızla kapayıp açarken elini şakağına götürmüştü. Onun şaşkın haline şöylece bir bakan Yiğit, "Maşallah!" dedi gülerek ve yanından geçerek arka tarafa yürüyüp gitti. Onun ardından düşünceli bir halde bakan Alya, "Anlamıyorum..." diye mırıldandı ağzının içinden. Gerçekten da anlamıyordu, bütün bir gece nasıl uyanmadan bir ölü gibi uyuyabilirdi ki? "Pes!" dedi içinden kızgınlıkla. Hani bir şey yiyip içse, içine bir şeyler kattı, uyuyakaldım derdi, ama yok! Kafası karmakarışık bir halde arkaya, genç adamın yanına gitti. Onun ifadesiz yüzünü yandan izlerken, "Şimdi nereye gidiyoruz?" diye sordu.

"Geldiğimiz yere," diye cevap verdi Yiğit kısaca.

                            *****

Corona günlerinde evde karantina altındayken günümüzü renklendiren kitaplar olmasa ne yaparız acaba? Çocukların dersleri, mutfak ve ev odaları arasında bitmeyen git geller... O değil de bizi bu rutin bitirmese iyidir:) Ve işe gitmek zorunda olanlarımız var, aman dikkat et edin kendinize diyorum ve sizi çok öpüyorum.

Sağlıklı günler canlarım,

Mira

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

548K 42.1K 5
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
676K 23.4K 63
"Anlıyorum çok iyi anlıyorum ben sizi, orda ne duygular içinde olduğunuzu anlıyorum." "Anlayamazsın öğretmen yaşamadan anlayamazsın en yakınını kaybe...
388K 29.4K 23
KURTALAN MAHALLESİ SERİSİ - 1 İnsanın hayatında kimi anlar vardı ki, bir dönüm noktası ya da sıfırdan başlangıcı olabilirdi kişinin. Tek bir durum, t...
148K 10.6K 45
Gerçek Osmanlıyla bir alakası yoktur. iyi okumalar.