💜ÖZEL BÖLÜM (3)

8.5K 325 200
                                    


     Özel bölüm kısmını bitirmek adına yazdığım son ve geniş çaplı bir bölüm olacak. Uzun süren bir serüvenin izlerini taşıyan bir kitap olduğundan isteyenler için mutlu bir son yazmak istedim.

  İyi okumalar dilerim...

Sofrada espiriler birbirini kovalayıp, Kahkahaların ardı arkası kesilmezken Eser son bombasını patlattı ve herkes bir kez daha kendinden geçti. Sofradakilerin eğlencesini bozmamak için tuvalete gitme bahanesi ile sofradan kalkıp mutfağa geçtim. Hırkamın cebinden antidepresan ilacımı çıkarıp bir bardak su ile içtim ve gözlerimi kapayıp kendime zaman tanıdım. Bu gülümsemeler, duyduğum kahkaha sesleri artık bendeki etkisini kaybetmişti. Gülüşlerin bir önem arz etmediği bir zamandaydım. Mutluluğu sadece dudaklarımın yukarı kıvrılma refleksi ile tanımadığım bir dönemdi. Zordu ama ailem için atlatacaktım.

"Ezgi, burada mıydın?"

Arkamda aniden duyduğum ses yüzünden telaşlanırken elimdeki bardağı düşürdüm. Gürültülü ses mutfakta yankılandı ve gözlerimi açıp elimdeki ilaç kutusunu hızla cebime koydum. Arkamı dönüp bana seslenene baktım. Kağan'dı. Yere düşen bardağı ne ben ne o önemsemiştik. Onun gözleri cebime koyduğum ilaçta takılı kalmıştı. Evet zor olsa bile ondan gizli ilaç almak zorundaydım. Onun bilmesi demek birinin daha benim için endişelenmesi demekti ve benim için gerçekten endişelenen son insanı uzun yıllardır görmüyordum. Göremeyecektim. Ki mezarının bile nerede olduğu söylenmemişti bunca zaman, rüyamda gördüğüm hayali kalmıştı bana. Bir de uyanır uyanmaz kulağımda çınlayan 'Günaydın güzelim' diyen silik sesi.

"Sen ilaç kullanmaya devam mı ediyorsun?"

Bir sorudan çok cevabını biliyorum ama beni cevabın bildiğim şey olmadığına ikan et tarzı bir cümleydi. Uyarıydı! Böyle bir şeyi ondan nasıl sakladığıma dair çekeceği nutuklar gelecekti şimdi.

"Abi ben sana söylemek istedim ama cesaret edemedim."

  Gözlerimi kaçırmadan yalan söylemeyi öğrendiğim günden beri yalan söylemek adım olmuştu resmen. İnsanlar aman kırılmasın aman incinmesin aman beni kötü bilmesin aman benim için endişelenmesin diye kırk takla atarak söylediğim yalanlar... Ben bir demiştim onlar bin olmuştu hayatımda. Nefretimi yaşıyordum. Bir yalanı yaşıyordum.

"Bunun cesaretle alakası var mı sanıyorsun? Ezgi sana binlerce kez sordum! Uyardım! Beni dinlemiyorsun ama bu böyle devam--"

Cümlesini kesen ses uzaktan gelen tanıdık bir çığlık oldu. Ceylin'im!

"BABAA! BABA GİTME BABA LÜTFEN YALVARIRIM! BABAAA!"

İçimi sızlatan çığlığını duyar duymaz Kağan'la göz göze gelmiştim. Yine kriz geçiriyordu. Kağan benden önce davransa bile onu hızla geçip arka bahçeden çıkan Eser ve diğerlerini atlatarak kendimi evin dışına attım. Koşar adım etrafa bakınarak güvenlikten geçtim ve sokağın ortasına dizleri üzerine çöküp bağırmaya devam eden kızıma koştum. Kendimi yere atıp hızla sadıldım ona. Yüzünü avuçlarım arasına aldım, saçlarını okşadım sakimleşmesi için.

"Geçti kızım, geçti bir tanem. Geçti benim canım, bak buradayım."

Oysa kızımın istediği benim burada olmam değildi. Babasının burada olmasıydı. Ben onu avutursum ama babası iyileştirirdi. Ah bir gelseydi hepimizin yaralarını saracaktı ya zaten. Hangimiz şimdikinden daha kötü olabilirdik ki o geldiğinde. Bir kez daha onun okyanus gözlerinde kaybolup, siyah saçlarında dalgalanmak için ölmek istiyordum. Ardımda bırakacağım insanları düşünmeden bencilce! Ama bu kadar bencil olamazdım. Babasızlığın hüznü ile kavrulan canlarıma bir yeni acı daha ekleyemezdim.

İLK AŞK - TELEFON SAPIĞIM (2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin