💜TELMAF.18.💜

64.2K 2.6K 730
                                    

Karakterime, karakterin fiziki ya da psikolojik herhangi bir özelliğine laf eden herkes, erişime engellenecektir. Karakteri hakaret derecesinde eleştirmek demek, yazara yapılmış büyük bir aşağılama demektir! Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.

Beğenmeyi unutmayın. ⭐

...


(Rüzgar'ın ağzından)

Gün ışıyana kadar, gözüme bir gram uyku girmemişti. O bir oda yanımda, kalbindeki acıyla ne kadar zor uyuyorsa ben o acının varlığı yüzünden uyuyamıyordum. Hem artık bir şeyleri onsuz yapmak, gereksiz geliyordu. Uyuyacaksak, kollarımın arasında olmalıydı. Üzüleceksek beraber, seveceksek beraber olmalıydık.

Bunlar için Ezgi kesinlikle hazır değildi. Onun hayatına yanlış zamanda, yanlış şekilde girmiştim, hatalı olan bendim bu konuda. Sanmıştım ki, annesinin yokluğunda benimle uğraşacak bir zaman yaratabilirdim onun hayatında. Tabii planlar her zaman planlandığı gibi gitmezdi.

Yapmam gereken bir süre daha sabretmekti fakat zamanını beklemek her zaman bekleneni de vermezdi insana. Bazen acele etmek gerekirdi, özellikle yarının belli değilse. Ki, benim ne zaman öleceğim bile belli değilken biraz daha Ezgi'siz kalmayı göze alamamıştım. Artık hayatında yer edinmek istiyordum, iyi ya da kötü olarak. Ve hayatımda yeri olsun istiyordum, ne olmak isterse o olarak.

Amcası olacak herif, Ezgi'yi benden aldıktan sonra biraz uzak kalmanın iyi geleceğini biliyordum. Ezgi, çabuk dağılan bir yapıya sahip olsa da dışarıdan daima güçlü gözükmeyi tercih ederdi. Bu yüzden onun duygularını kestirmekte zorlanıyordum fakat her zaman yalnız kalmaya ihtiyaç duyduğunu anlayabiliyordum.

Annesinin haberini alır almaz, her şeyi göze alarak yanına gitmem pek de olumlu sonuçlanmamıştı. Emine, o kız tam bir belaydı! Onun ergen tavırlarına katlanmak zor geldikçe, aradan çıkarasım gelmiyor değildi ama dahası vardı. Ezgi yüzünden, yapamıyordum!

O gün, Emine ve benim aramda kalmak onu gerçekten tedirgin etmiş olmalıydı. Hâlâ içinde bir yerde bana mantıklı bir anlam bulamıyor olabilirdi. Hayatına aniden girerken, bunu göz önüne almayı unutmuştum. Kimdim ki ben? Bir mantığı yoktu o an için hayatında olmamın. Yine de bana karşı hep açık bir kapı bırakması, tamamıyla rest çekmemesi aşırı güzel geliyordu. Bana git diyemiyordu ama gelmemi de istemiyordu, şimdilik. Bunu kullanarak onunla eğlenmekte benim hoşuma gidiyordu.

Açıkçası, durum o kadar da kötü değildi. Benden tamamen kurtulmak istememesi gayet iyi bir gelişmeydi. Yalnız kalmak istemediğinde, bana sığınabilmesi de önemli bir gelişmeydi. Bir diğeri ise kesinlikle amcasına karşı beni savunuşuydu. Dün gece ne güzel konuşmuştu öyle benim bebeğim. O mükemmel bir kadındı. Ne zaman taviz verip, ne zaman işi ciddiye bindireceğini ayırt edebiliyordu ve kesinlikle kurnazdı. İnsanlarla uğraşmayı seviyordu.

Ellerimi başımın altında kenetleyip, başımı hafifçe cama çevirdim. Gün biraz daha doğmaya başlamış, İstanbul yine tüm gürültüsünü sunmaya başlamıştı. Rahatsızca bakışlarımı tekrar tavana diktim. Başım şimdiden ağrıyacağının sinyallerini vermeye başlamıştı. Uyuyamamış olmak, vücudumu ayrı geriyordu çoğu zaman olduğu gibi. Neyseki ilacımı biliyordum.

O her ne kadar benden kaçmayı tercih etsede, ona babası olmadığımı kanıtlayacaktım. Güvenini kazanacak, beni hissetmesini sağlayacaktım. Kalbinin bir kez dahi olsa benim için çarptığına emindim ve bundan sonra kesinlikle şansım vardı. O, hissetiklerini anlamakta güçlük çekiyorsa, ona yardım etmek benim görevimdi. Severken karşılık beklememiştim, şimdi onu idare etmek zorundaydım.

İLK AŞK - TELEFON SAPIĞIM (2016)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin