BÖLÜM DOKSAN BEŞ ~ Farklı ve Korkutucu

Start from the beginning
                                    

"İçerideki hava gayet iyi kızım. Ama dayan biraz. Az kaldı."

Dese de, ben onun bana inanmadığını, bakılşarınan anladım. Sadece benim üstüme daha fazla gekmemek için konuyu açtığı gibi kapatmıştı.

Şimdilik.

Cidden de daha birkaç dakika önce yolun yarısındayken, şimdi gözlerimin gün ışığı olduğunu tahmin ettiğim, ani bir ışıkla rahatsız olmasıyla, yolu bitirmek üzere olduğumuzu anladım. Gerçekten de, sadrce birkaç afım sonrasında çıkışa gelmiştik.

Ama gün ışığı kırmızı renkli olmazdı... Değil mi?...

Gözlerim o kadar çok kamaşmıştı ki, öyle olmadığını bile bile sanki güneşe bakıyor gibi hissettim. Kısıyor olsam da, tek elimi de kaldırarak gözlerimin önüne siper etmek zorunda kaldım. Bu yaptığımla oluşturduğum gölge, biraz da olsa rahatlatabildi beni. Başımı ağmiş olsam bile, gözlerimi kaldırarak babama bakmayı ihmal etmedim.

Benim aksime babam, kırmızı ışıktan hiçte etkilenmemişti. Hatta ciddiyetini belli eden çatık kaşlarıyla, kırmızı ışığa beyaz gözleriyle karşılık veriyorken, bir yandan da zor bir parolayla karşılaşmış gibi yüzünü de biraz buruşturmuştu.

"Sırtımdan inmenin zamanı geldi prenses."

Dedi zaten beni indiriyorken. Yüzündeki ciddiyet yerini hiç bozmasa da, artık yüzü buruşmuyordu.

Ayaklarım, toprak zemine değer değmez yaptığım ilk şey, ellerimi siper için kullanmaya devam ederken hemen bir gölgelik, hiç olmasa ışıktan korunarak arkasına geçebileceğim bir nesne aramak oldu. Ama zaten babamın beni, arkasındaki büyük gölgenin olduğu yere bırakarak koruduğunu geç farketmemle elimi indirdim. Sanırım... Sallantı geziden biraz etkilenmiş olabilirim. Ama artık kırmızı ışıktan o kadar da etklenmediğim için, değişen etrafa bakabildim.

Kristaller, yürüdüğümüz uzun mesafeye rağmen bizi takip etmişti. Ama artık rengarenk değil, ışığın rengini çakarak kırmızıya bürünmüşlerdi. Siyah duvarlar da bu olaydan nasibini alarak, koyu kırmızı biçiminde karşılamıştı bizi.

"Sen burada bekle"

Dedi babam, kırmızı ışıkların geldiği yöne bakmaya devam ederken. Bir yandan da, avuç içi bana bakacak şekilde önüme tutuyordu.

"Bçyle bşr durumla daha önce karşılaşmadım. Tehlikeli olabilir."

Lafını da bu şekilde tamamladıktan sonra, yolu çıktan tamamlamıştı bile. Birkaç adım daha attıktan sonra, kırmızılığın içinde gözden kayboldu.

Garip bir şekilde, içimde ne korku, ne de başka olumsuz bir duygu vardı. Babama bir şey olmayacağını bilmek, böyle güzel bir duyguydu işte.

Yol boyunca babamın omzunda olduğum için, uyuşan ayaklarımı biraz açmaya karar vererek, birkaç adımlık mesafede volta atmaya, yani sağ ve sola yürümeye başladım.

Bu hareketi, ne kadar uzun olduğunu anlayamasam da, uzun süre yaptığımı ağrıyan ayaklarım söyledi.

Etrafıma bakınarak oturacak bir yer aradım. Bu konudaki, olmayan şansımı da tüketince, duvar kenarına kayarak oturmaya karar verdim. Zemin toplu, topraklı ve taşlı olsa da, en azından dinlenilebilecek kadar rahat bir yerdi.

Oriturduğum zaman kırdığım dizlerimin üstğne ellerimi koydum. Başımın ağırlığını duvara vererek, bir süre kapatarak dinlendiğim gözlerimi, duyduğum bir ses ile yeniden açtım. Artık arkadaşım olacak kadar benimle sık iletişim kuran, tanımadığım kadının kafamın içindeki sesiydi bu. Brnimle bu şekilde konuşmasına o kadar çok alışmışım ki, artık irkilmiyordum bile. Yine de hâlâ bu durumdan şikayetçiydim.

Hadi ama... Merak ettiğini biliyorum Herabrienna. Benim kim olduğumu bana sormatacak mısın artık?

"Bilmemi isteseydin en baştan kendin söylerdin zaten. Meraklı bir kızım evet. Ama beni ilgilendiren konularda."

Eğer şu an yalnız olmasam, deli kız damgası yiyeceğimden adım gibi eminim.

"Üstelik kim olduğunu sormaktansa, görmeyi tercih ederim doğrusu."

Alaycı bir kıkurdama sesi, kafamda olsa da, bulunduğum yer altı tünelinde de yankılanmıştı sanki.

Peki öyle olsun. Kısa bir süre sonra karşılaşacağız za-

"Herabrienna?"

Sesini kesmesine sebeb olan kişi, kırmızı ışıkların arasından siyah gölgesinin bana kadar ulaştığı babamdı. Bir elini girişteki duvara koymuşken, boş kalan diğer eliyle gelmemi işaret ediyordu.

Tabii onu daha fazla bekletmeden ayağa kalktım. Üstğmdekileri de temizledikten sonra, koşar adım babamın yanına gittim. Artık ışıktan etkilemöediğimi anşayonca buna sevinmiştim. Aksi taktirde... Saha önce görmediğim bu dünyayı göremez, farklılığına hayret edemezdim... Farklı... Bir o kadar da korkutucu bir dünyayı...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now