BÖLÜM ELLİ İKİ ~ Jennifer Ortalıkta Yok

205 27 51
                                    

Herabrienna'nın gözünden

"Orada işte! "

Yanmış ve simsiyah olmuş okul binasına bakarken işittim bu sesi. Arkama baktığımda bu kişinin Notch olduğunu gördüm. İşaret parmağı ile beni gösterdiğinde, arkasından birkaç kişi belirdi ve öne atılarak bana doğru koşmaya başladılar.

Linda'nın dediklerinin etkisinden mecburen çıkıp, hızla koşmaya başladım topallayarak. Ayağım iyilemişti evet. Ama üstüne bastıkça ağrısı tüm vücuduma yayılıyordu hâlâ.

Koşuyordum. Arkama bakmadan, elimden geldiğince ağaçlıkların arasından zigzaglar çiziyor, izimi kaybettirmeye çalışıyorum. Ve bunu başardığımı, sesler artık duyulmayacak kadar kısıldığında anladım.

Bir ağaca tek elimi koyarak, hafif dizlerimin üstüne çöktüm. Başımı eğidim ve soluklandım.

Bir süre daha öyle kalınca tekar, başımı kaldırıp ettafıma bakındım.

Burası yeşil renklerin dansına mavi gökyüzünün eşlik ettiği büyüleyici bir ağaçlık alandı. Her ne kadar kendileri yaprakların arasına saklanarak görünmesede, cıvıltılarından belli oluyordu kuşlar. Güneş ışığı, yaprakların arasından ince ince süzülerek güzelliğe güzellik katıyordu bulunduğum ortama.

Etrafa bakınmaya devam ederken kırmızı çatılı bir ev takıldı gözlerime. Sevinçle büyüyen gülümsememle birkaç adım daha yaklaştıkça, ağaçlar seyrekleşti ve küçük bir tepenin üstünde bulunan, kahverengi ev kendini tamamen belli etti.

Bahçesi geniş ve çitlerle çevrilmişti. O bahçeyi ise rengarenk çiçekler süslemiş, kokusu evden uzakta olmama rağmen gelmişti burnuma.

Sevincinin dışarıya yansıması olarak hafif bağırarak, heyecanla söyledim sözlerimi.

"Sonunda... Sonunda tanıdık bir yer... Jennifer'ın evi! "

Bitti sayılırdı artık. Kaleden kaçmıştım, Jennifer'ı tekrar bulmuştum. Geriye bir tek babama tekrar kavuşacağım o anı beklemek ve bunun gerçekleşmesi için çabalamak kalmıştı.

Ama şimdilik...

Diye geçirdim içimden

En azından şimdilik Jennifer'ı yanında kalmam lazım. Hem başka nereye gidebilirim ki?

Adımlarımı oraya yönlendirdim ve garip olacak belkide ama eve yakşaştıkça, havada kötü bir atmosfer sezmeye başladım. Ve. Buda beni korkutmaya başladı. Sanki Jennifer'ın başına bir iş gelmiş, sanki üzgün gibi hissediyordum.

Çit kapısı kolay açıldı. Sadece hafif bir itmem işe yaramıştı. Ki, o kapıyı hiçbir zaman kilitlemediğinden buna şaşırmamıştımda.

Evin duvarına yaklaştığımda, parmak uçlarımın üstünde kalkarak, benden birkaç santim yukarıda olan pencereden içeri baktım. Ellerimide pencerenin üstüne koyarak.

Etraf gayet normal görünüyordu. Jennifer'ın titizliği hiç değişmemiş, heryer derli toplu ve tertemizdi. Siyaha çalan koyu kahverengi zemine mor desenli gri bir duvar eşlik ederken, bembeyaz bir ışık sayesinde ince yapraklı, uzun bitkiyi ve onun önündeki kırmızı koltuk takımından oluşan bu oda çok net bir şekilde sergiliyordu gösterisini.

Gözlerim, Jennifer' ın her zaman kitap okuduğu tekli, ve sanki odadan tamamen farklı bir parçaymış gibi duran pembe koltuğa takıldı. Uzun, beyaz bir kitap rafı, oranın neresi olduğunu ağazı varmış gibi söylüyordu sanki.

Ama yoktu... Jennifer orada kitap okurkengi görüntüsü yoktu karşımda...

Boş koltuğa bakarken aklıma gelebilecek bütün kötü düşüncelerden kurtulmak istiyormuşcasına başımı iki yana sallarken, geri birkaç adım attım.

Artık ağlamayacaktım...

"İşte bulduk seni!"

Sesin sahibini tanıyordum artık. Arkama bakmama gerek yoktu. Bu Notch'tu

Aman ne büyük beceri... Sanki şu an gidebilecek başka bir yerim var. Babamın nerede olduğunu bile bilmiyorum ki...

Sağ omzumdan geriye doğru sertçe çekildiğini hisettim. Ardından gözlerim Notch'un siyah gözleriyle buluştu. Ama bu sefer karşımda duran, başka bir Notchtu... Artık iyilik meleğine benzer, iyi huylu ve de sevecen kişi değildi.

Şeytanın ta kendisi olduğunu sinirle bakan gözlerinden okumuştum sanki.

"Sana ilk önce 'iyi davranayım' dedim. 'Küçük daha, birşeyden haberi yok, ne kadar büyük bir güce sahip olduğunun farkında değil bu gücü küçük diye belli etmiyor kendini' diye düşündüm. Ama yanılmışım küçük kız... Sen... Herşeyin farkındaymışsın... Linda denen o kız herşeyi anlattı bana. Güçlerini, babanın kim olduğunu, ne olduğunu herşeyi bildiğini..."

Hâlâ kolumdan tutarken önümde diz çöktü. Ama o şeytani gülüşü hâlâ yüzüne çivilenmiş gibi aynıydı.

"Ama ben, baban kadar kötü değilim Herabrienna... Sana bir şans vereceğim... Ya bizim tarafta olursun, güçlerini iyiliğe yöneltirsin. Ya da sende babanın gördüğü muhameleyi görürsün..."

Sözlerine devam ederken özellikle bir vurgu hissettim. Ama ben gayret ciddi bir ifade ile, korkmadığımı gösteriyordum ona.

"Herkes tarafından!"

Ardından arkamda başka bir ses duyuldu.

"Hemen bırak onu!"

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora