#küçükte olsa bir umut...#

327 36 32
                                    

Jennifer'ın gözünden

Olamıyorum... SAKİN FALAN OLAMIYORUM!

korku çoktan tüm bedenimi ele geçirmiti artık. Ve ayaklarım, bu yükü daha fazla kaldıramadığından geniş mor renkli koltuğa oturdum. Ardından göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmaya başladı...

"Jennifer... Jennifer..."

Gözlerimi araladım, bu ablam Jessie'di. Omzumdan beni biraz sarsarak uyandırmaya çalışıyordu. Başarmıştıda...

Uyuyakalmışım. Hera olmayınca geceler bana dar gelmeye başlamıştı. Uyuku bana uğramamıştı bile. Taki daha fazla direnemeyip, kendimi uykunun kollarına bırakana kadar...

"ben... Uyuyakalmışım..."

Diyebildim sadece, sesiz ve yorgun bir şekilde. Bir yandanda boynumu kaldırdığımda, oluşan ağrı ile hafif inlerken.

Bir süre daha boynumu ovdum ve ayağa kalkmayı denedim. Ama omuzumdaki ablamın eli, tekrar oturmama sebeb oldu. Zaten yorgun olan bedenim onun yükünüde kaldıramamıştı..

" sen uyu dinlen ablacığım... Herayı bulacağız merak etme. Hatta lacivert, kurdela tokasını polisler dün akşam bir yolda buldular!"

Alnımdaki elimi çektim. Başımı sağ tarafa yavaşça döndürerek ablama baktım. Ardından elindeki küçük, lacivert kurdelaya...

"yani...ona çok yaklaştık..."

Dedim elimdeki tozlanmış kurdelaya bakarken. İki parmağımla üstündeki tozu sildim, gözümden iki damla yaş, dans edercesine süzüldü yanağımdan. Ardından umudum kadar küçük, bir gülümseme oluştu yüzümde...

"küçükte olsa bir umut..."

Herabrienna'nın gözümden

Babam, blok kontrol gücü sayesinde yerdeki zemini yeniden oluşturdu. Sonra inip, benide kucağından indirdi. Ellerini beline koydu ve gözleriyle etrafı süzdü.

"bu evin her köşesi anı dolu..."

Birden, bir yere bakarak durdu öylece. Göz hizasını takip edip, baktığı şeye baktım.

Ağaç gövdesinden yapılmış masanın üztünde, mavi boyası solmuş, iki tane tahta kılıç duruyordu karşımızda...

Herobrine'ın gözünden

Birkaç adımdan sonra, oyuncak kılıçların olduğu yöne gittim. Bir süre ifadesizce, sadece başım eğik bir şekilde baktım onlara. Yıllar, bu kılıçtaki boyaları almış olabilirdi belki... Ama anılarım hâlâ dün gibi aklımdaydı...

-Anı-

"gardını al! Yoksa ölüceksin abi!"

Yine canımız sıkılmıştı. Bizde kardeşim Steve ile ağaç evde oyun oynamaya karar vermiştik. Tabii o zamanlar oyunların bir gün gerçek olucağı aklımızın ucundan bile geçmemişti...
Ama herkesin dediği gibi. Hayat süprizlerle doludur...

Gözlerim, Steve ile bana doğru uzattığı takta kılıç arasında gidip geldi bir süre. Ardından, ona belli etmeden hafif sırıttım.

"hey Steve şuna bak!"

Steve, kılıcını yere indirip baş parmağımla gösterdiğim, hemen arkasındaki küçük pencereye baktı.

"neye?!"

Benim saf kardeşim bu küçük numarama hemen kanmıştı...

İşte tamda o anda bende kendi kılıcımla onun kılıcına vurarak düşürdüm ve o anda çıkan sesle Steve tekrar bana baktı.

"çok safsın steve... Ve eğer böyle devam edersen seni hemen yenerler ve hayatta kalamazsın..."

Dedim ellerimi belime koymuş gülerek kafamı iki yana sallarken.

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now