BÖLÜM DOKSAN BEŞ ~ Farklı ve Korkutucu

135 8 9
                                    

Herabrienna'nın gözünden

Hâlâ dolan gözlerimle babama bakmaya devam ediyordum.

"Kızım?"

Dedi babam yanağındaki yaşları elinin tetsi ile narince silerken.

"Artık buradan gidelim hım? Eğer..."

Babam başka yere bakınca pür dikkat kesildim. Sanki kötü birşey diyecek gibiydi. İç çekip yeniden bana baktı.

"Tabii eğer kapalı alanlara, özellikle tünellere karşı bir nefretimin oluşmasını istemiyorsak."

Dedi. Yeniden gülüp. Bense, babamın yeniden güldüğünü görmemle rahatladım ve derin bir nefes alıp verdim. Her zamanki gizemliliğini kullanarak bana ufak bir korku yaşatmıştı. Ben de buna inanınca, rahatlamanın üstüne kendi saflığıma da gülmeden edemedim.

Topraklar, babamın dağınık ve kahverengi saçlarının arasına kendilerini o kadar iyi saklamışlardı ki, ancak dikkatle baktığımda darkedebildim onları. Temizlemek için saçlarını karıştırdığımda, babamın da elime bakarak ne yapmaya çalıştığımı anlayamadığını düşümdüm.

"Haklısın babacığım. Üstelik sana bu konuda benzemek isteyeceğimi sanmıyorum. Hadi gidelim."

Dedim ve elimi babamın kafasından çektikten sonra ayağa kalktım. Elimi uzatarak tutmasını bekşedim. Babamla birlikte yürürken, her zaman elinden tutardım. Nedeni ise gayet anlaşılır drğil mi? Aldığım güven ve mutluluk duygusu. Bu hissin tarif edilemeyecek kadar güzel olduğunu söyleyebilirim.

Ama babamın aklımdaki fikir bu sefer farklıydı. Belimden tuttuğu gibi beni havaya kaldırdı. Başımı tavana çarpmama santim kalmıştı ki, babam korumacı olduğunu yeniden hatırlatarak benden daha dikkatli davramdı ve birşey olmadı. Çok geçmeden omuzlarının ütündeki yerimi almıştım. Ben babamın kafasına, düşmemek için sarıldığımda, babam da yürümeye başladı.

Bir yandan o da ayaklarımdan tutuyor, yaptığı ufak esprilerle moralimi yükseltiyordu. Aslında... Yaşadığım kötü olaydan sonra buna oldukça çok ihtiyacım vardı doğrusu...

Her ne kadar başı ileride olsa da, sanki gözleriyle etrafı kolluyor gibiydi. Konuşmalarımızda yeri geldikçe bir süre durmuş, sessizliğin sonrasında yeniden devam etmişti.

Tam bir espriyle daha moralimi katlanacaktı ki, sebebini anlayamadığım, doğrusunu söylemek gerekirse anlanakta istemediğim bir korku ile titredim. Omzunda olduğum için babamda hunu hissetmişti tabii. Durdu ve bana baktı. Tedirgin olduğu çok fazla belli olan bir tonda konuştu.

"Prenses? Neyin var?"

"B-ben..."

Sakın devam etmeyin...

İşte yine o kadın sesiydi bu

Babana sadece üşüdüğünü söyle. Beni bilmemeli Herabrienna. Ama ne yaparsanız yapın sakın devam etmeyin. Bu çok teh-

"Herabriennaa..."

Kadımın sesini kesmesinin nedeni babam olmuştu. Artık bana, hafif kızgın bir şekilde çatık kaşlarla bakıyordu. Ne olduğunu öğrenmek istediğini tekrar etmesine gerek yoktu.

"B-ben... Sadece üşüdüm."

Dedim ona bakamayarak yere bakıyorken, yalan söylediğimde böyle yapardım ki, inanın babama bunu yapmaktan nefret editorum... Cidden, ama o an benim kontrolüm dışında döküldü kelimeler dudağımdan. Sanki... Ben bir kuklayım ve biri beni iplerle yönetiyor, demeyeceğim sözler söyletiyordu.

Umarım bu kontrolsüzlük, sadece sözde kalır ve hareketlere dönüşmez.. Yani... bunları cidden bir başkası yapıyorsa... Daha neler yaptırabileceğini düşünmek bile istemiyorum...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi On viuen les histories. Descobreix ara