BÖLÜM YETMİŞ ~ Duvardaki Şekiller

133 9 14
                                    

Herobrine'ın gözünden

Casper ile arşılaştığımızdan beiridir, ağazından ilk defa işe yarar bişey çıkmıştı.

Elimdeki sarı renk, ortasında kızıl renk, değerli bir taş olan, yuvarlak şeklindeki nesneye bakarken bir ayrıntı daha çarptı gözümde.

Şeklin ortasına doğru gidildikçe küçülrn başka yuvarlak lekiller daha vardı. Bel tane saydığım bu şekiller, bende yap-boz oyununun bir parçasıymış gibi bir his barındırdı. Bulmam gereken başka şekiller var gibiydi.

"Bunun hakkında başka neler biliyorsun?"

Diye sordum arkamda duran Casper'a dönerek şekli gösterirken.

"Bildiğim herşeyi dedim zaten Hero. Babamın bir eşyası, bir pusula gibi. Seni, bulamyı en çok istediğin şeye götürüyor. Ve sende en çok kızını bulmayı istemiyor musun?"

Bu soru muydu?

Bir takım duyguları aynı anda  hissetmiş gibiyim şu an. Kalbim yerinden çıkacak gibi  çarpmaya başlayarak, hala yarı-yaşayan, yarı-ölü biri olduğumu birkez daha hatırlattı bana. Savaşta ölmüştüm. Ama yıldırım olayı ile Herobrine olunca tekrar yaşama döndüm. Ölümsüzlüğümün nedeni de  buradan kaynaklanıyor. Zaten ölü biri öldürülemez.

Nasıl öğrendiğim konusu... O biraz karışık bir mesele. Kısaca, yakın zamanda yaptığım sayısız savaşın ardından, ciddi yaralar sonucu hissettiğim acı dışımda birşey olmadığını öğrendim.

Bir yandan da Kızımı bulma  fikri... Bende ilk zamanki  duyguları anımsatmıltı tekrar.

Mutluluk ve özlem...

"Bu soruyu sormadın kabul ediyorum."

Dedim tekrar konuya dönerek.

"O zaman bulman kolay. Ama...  İlk önce diğer parçaları tamamlamamız gerek"

Dedi gözüyle yuvarlağın  ortasına doğru gittikçe küçülen diğer yuvarlak şekilleri göstererek. Ardından düşüncelerimi dilime döktüm.

"Ama bu pek kolay olmayacaktır. Parçaların  bulunduğu yere gidip, elimizi  kolumuzu sallayarak alamayız  onları. Muakat bir tuzak veya  benzeri bir şey vardır"

"Ben de öyle düşünmüştüm!"

Dedi Casper. Ama yüz ifadesi  hiçte öyle demiyordu. Son  dakikada sınıfa yetişmesiyle bütün bakışları üzerine çeken öğrenci gibi mahçup ve zoraki bir gülümsemesi vardı.

Derin bir nefes alıp veridim. Parmaklarımı, sırtımda asılı  olan simsiyah kılıcımın  kabzasına koyarak yokladım  onu. Canavar ile yaptığım  savaşta epey yorumuş olabilirdim doğru. Ama bu  umrumda  mıydı? Hayır.

Birkaç adım attım önümdeki  karanlığa doğru. Ve bir süre sessizliği dinledim. Belkide o sessizliğin içinde beni daha bir çok tehlike  bekliyordu. Daha çok yorulacak, savaşacak, kötü  yaralar alacaktım. Ama en  sonunda herşeyden çok değer  verdiğim kızım vardı. İşte bu  yüzden tüm bu duygulara  karşı, Herabrienna'yı ilk defa kucağıma aldığım zaman başlayan duyguyla, babalık duygumun ağır basmasıyla ilerledim karanlığa. Hissettiğim hafif rüzgar ile, Casper'ın da  yanımda olduğunu farkettim.

Karanlığa gittikçe görüşüm  zorlaşmaya başladı. Elimde  bir  ateş oluşturarak daha  iyi  görmeye başladığımdaysa... Duvarlarda garip şekillerin  olduğunu gördüm.

Yavaş ve hâlâ ince bir çizgi  halinde akmaya devam eden  sudan ıslanmış ayaklarımla  duvara yöneldim. Gözlerimi  kısarken, diğer elimde sarı kum taşından yapılma, dikdörtgenlerin oluşturduğu duvara dokundum. Bu şekiller  mısır şekillerine benziyordu. Yıllardır çözülmeyi bekleyen bir sır perdesinin arkası   gibiydiler. Fakat kırılan ve  çatlayan yerlerden dolayı ne  olduğunu görmekte  zorlandığım aralıkların  olmasıyka anlamam zor bir  durumdu.

Düz, saru renk bir çizgiyi zar  zor seçebildim. Çizginin üstündeyukarı doğru dik  olacak bir şekilde çok sayıda daha çizgi vardı. Çizgiler, kırmızı renk bir kare ile son  buluyordu. Onların  altındaysa... Elimde tutmuş  olduğum yuvarlapı andıran  şekil.

Beynimdeki çarklar dönmeye  başladı. Herşey o zaman yerli  yerine oturdu.

Arkamı döndüm. Aynı kum  tuplalardan olumşa duvarların  belli kısımları içe doğru  çöküktü.

İnce su birikintisinin üstünden  adım atarak karşı duvara  geçtim. Bu sefer oraya  dokundum.Ve bunu yapmam la düğmeye benzer bir çıkıntıyı farketmem bir oldu.

"Dokunmak istediğine emin  misin?"

Arkamdan gelen sesle o tarafa  döndüm. Casper, ellerini  önünde birleştirmiş bir şekilde, endişeyle bana bakıyordu. Bir  yandan da parmaklarıyla  oynuyordu.

"Hayır. Böyle bişey  yapmayacağım. Ama ne ile  karşı karşıya olduğumuzu  anlamak istedim. "

Elimi tekrar geri çekmemle  artık herşey için çok geçti. Tavanı yıkmak istermiş gibi  sallanmaya başladı yer. Birşey  düşünmeye fırsatım bile  olmadan, karşısında  durduğum çukur duvar yukarı  kalkmaya başladı.

O duvarın ardı, bambaşka bir dünyanın parçadıydı...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin