BÖLÜM ELLİ BİR ~ Linda Artık Herşeyi Biliyor

216 24 24
                                    

Herabrienna'nın gözünden

En sonunda artık dışarı varmıştım. Ve son merdivenlerde hafif burkutuğum, sağ ayağımın acısını tekrar hissettiğimde girişte durmak zorunda kaldım. Tabii bu acı, babamı kaybetme olayı, sadece bir ihtimal olsa bile kalbimdeki acı kadar büyük değildi.

Arkamdan gelen koşma sesleri, git gide yaklaşmaya başladığında ise, ışınlanmayı deneyerek kaçmayı umdum. Ama küçük, siyah bir duman parçasından başka birşey oluşmadı etrafımda. Babam gibi bende ışınlandığımda, oluşan, siyah dumandan bahsediyorum.

Elimden, zorla kendimi bir ağacın arkasına saklamak dışında birşey gelmedi. Ağacın arkasına oturarak saklanırken, acıdan bağırmamak için yerdeki çimleri sıkmaya ve kendimi yatıştırmaya çalıştım. Ve aklımdaki kötü fikri unutmaya, düşünmemeye.

"Merdivenlerden inerken ayağını burkmuştu. Fazla uzağa gitmiş olamaz."

Konuşan kişi Notch'tu. Ona cevap veren kişi ise Steve.

"Haklısın..."

Koşma seslerini tekrar duyduğumda ise gittiklerini anladım. Ama ger ihtimale karşı başımı, ağacın arkasından yavaşça çıkardım. Bir an, babamla saklambaç oyunu oynarmış gibi hissettim kendimi. Ama bu sefer herşey farklıydı...

Bu sefer sayan kişi ben, saklanan kişi ise oydu...

Seni bulacağım baba...

Elimi, ayağıma götürerek ovduğumda, acıyı neredeyse hiç hissetmedim.

Herhalde geçti

Diye düşünürken, ağaçtan destek alarken ayağa kalktım. Ve gözlerimin önüne gelen başka bir görüntü. Başka bir anı.

Annem beni bir ağacın arkasına sakladıktan sonra çenemden narince tutarak gözlerimin ona kenetlenmesini sağladı.

"Ne olursa olsun, ne yaparsan yap. Sakın buradan ayrılma tamam mı kızım?"

Hayal gördüğümü, o anıyı tekrar hatırladığımın farkındaydım evet. Ama elimde olmadan başımla onayladım annemi. Uzaklaşarak gittiğinde ise. Arkasından bakakaldım. Diyemedim...

Diyemedim ki

"Dur gitme ölmeni istemiyorum anne"

Ama beni dinlememiş ve görüntü orada sona ermişti. Toz, geniş arazi tekrar gözümün önüne geldiğinde, ağacın arkasından çıkarak arazinin ortasına durdum. Ardından hızla bakındım...

Korkak bir şekilde babamı arıyordum. Korkak, ama bir o kadarda umutlu.

"B-baba?"

Ses yok...

Birazdaha sesimi yükselttim. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştın ve etrafıma bakındım.

"Baba... Ner-"

"Hera!"

Sözümü kesen kişinin babam olmasını çok istemiştim. Ama bu ses bir kız sesiydi ve kelime ağazından öfkeyle çıkmıştı.

Arkamı döndüğümde önümde duran kişiydi Linda...

Kırmızı ve beyaz çizgili bir bluzun altına açık mavi bir şort giyen, buğdağ sarısı uzun düz saçları terden hafif ıslanmış, sinirle çattığı yeşil gözlerini doğruca bana dikmiş bakarken. Nefes alış verişlerini uzakta olmama rağmen duyuyordum.

Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Dahası, ilk defa Linda'yı bu kadar sinirli görmem bir yana. Aynı zamanda karşısında ilk defa bu kadar sakin kalmıştım.

Onunla yüzleşmek, şu anda, istediğim en son şeydi. Bana birşey demek için geldiği çok belliydi. Kavga gibi bir amacı olsa yapardı çünkü.

"Ne diyeceksen de hadi. Fazla zamanım yok"

Dediğimde, ses gelmedi öylece bakmakla yetindi. Bense tam arkamı dönmüş, oradan uzaklaşacaktım ki. Birkaç hıçkırık eşliğinde konuşunca tekrar durdum. Linda... O Ağlıyor muydu?

"Bilmen gereken birşey var. Kısa zaman önce yaşanan Savaş, bizim okulun yakınında oldu. Ve Herobrine'ın önderliğindeki iskeletlerinin attığı alevli oklar bizim okula isabet etti. Büyük bir yangın çıktı"

Devamını duymamla birlikte ağlama sesleri büyüdü Linda'nın.

"Herşeyimi kaybettim Hera... Ailem benim için endişelenmiş, oraya gelmişti. Bayan Borry ve sahip olduğum tek arkadaşlarım. Edward ile Thomas ta orada can verdiler... Yaşamayı başaran az kişidenim..."

Hâlâ arkam dönükken konuştum onunla.

"Senin için üzüldüm Limda...cidden...ama benimle ne al-"

Bağırarak kesti sözümü.

"Seninle ne mi alakası var?! Seninle şu yönden alakası var, o canavarın kızı olman Herabrienna!"

Ne?...

Sanki duymuş gibi devam etti sözlerine. Hıçkırıklarını hafif dindirebilmişti.

"Evet... Evet biliyorum... Büyükler konuşurken duydum... Herobrine'ı görmüşler... Beyaz gözlü ve kahverengi saçlı bu adam bana hiç yabancı gelmedi doğrusu. Her ne kadar artık kahverengi gözlü olsan da. Senin, Herobrine'ın kızı olduğunu biliyorum..."

Benimde gözlerim dolmuştu. Arkamı dönemiyor, onun yüzüne bakamıyordum. Cidden bu savaş yüzünden mi olmuştu yangın? Sabahın ilk saatlerinde başlamıştı savaş. Ama dersin başlama saatine denk gelmiş olabilir miydi cidden?

Linda durdu ve ağlaması kesildi. Bu sefer öfkeli bir ton vardı sesinde.

"ama bu yanına, yanınıza kalmayacak... Senide babanıda öldürecek, ailemin ve arkadaşlarımın intikamını alacağım... "

Arkamı dönmüştüm. Ama gördüğüm son şey Linda'nın koşarak uzaklaşması olmuştu...

Ardından gözlerim bir aleve takıldı.

Haklıydı... Simsiyah olan duvarlarıyla herkes yangını sönen okulun çevresine toplanmış, büyük bir yas tutukları yüzlerinden belliydi.

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now