BÖLÜM YETMİŞ DÖRT ~ Yarasalar Akşam Uçar.

133 14 13
                                    

Herabrienna'nın gözünden

-UZUN BİR BÖLÜME HAZIRLANIN-

Babam işe konuşmanın verdiği moral, Hunter'ın sözleri ile pek kısa sürdü.

"Burada saha fazla kalmak istemiyorum."

Demişti Hunter, çıkışı kapayan büyük kayayaya doğru giderken. Tabii bu benim umrumda değildi artık.

Sadece durdum. Hiçbirşey demedim. Hunter'ın dediklerinde bir doğruluk payı vardı. Biz hâlâ düşmanız. Ve gidişata bakılacak olursa hepte öyle olacağız.

Dürüst olayım, beni kurtardığı zaman içimde minik bir kıvılcım varlığını başlatmıştı. Belki bir ihtimal arkadaş olabileceğimiz düşüncesinin kıcılcımıydı bu.

Fakat bu kıvılcımda moralim kadar kısa sürdü.

Bakışların üzerimde olduğunu hissettim aklıma gelen ilk kişiye, Blazzy'ye göz ucuyla baktım. Ateşin yanmasını andıran gözleri, bu sefer bir kor gibiydi.

Ardından tekrar Hunter'a baktım. Girişi ve ışığı kapatan büyük kayayı itmeye çalışırken, sağ ayağı toprak zeminde kaymasıyla, düz bir çukur oluşturuyordu. Zorlanması, gözlerini sımsıkı yumup dişlerini sokmasından belliydi. Birbirimizin yardımıyla girişi kapattığımız taşı, yine birbirimizin yardımıyla kapatabileceğimiz, çıkardığı zorlanma sesleri ile apaçık ortadaydı.

Yavaş adımlarla yardım için yanına gidecekken, yolumu Blazzy kesti. Babamın çakması taklidini yapan sert bakışıyla bakıyordu bana.

Ama o babam değildi.

Sessiz bir tartışma oldu aramızda. Ne o, ne de ben konuştum. Bakışlarımız, kelimelere tercüman oldu. Fakat en sonunda bu sessiz savaşı kazanan bendim.

Blazzy birkaç adı da sağ tarafa geri çekildiğinde, yoluma devam edip Hunter'ın yanına gittim. Geldiğimi gördüğümde, bir süre bana bakmasını ardımdan, kayarak tek yapamayacağını anladı ve yardım teklifimi kabul etti.

Hunter gibi iki elimi birden yuvarlak, ağır taşa koyduğumda, Blazzy nin oldu un u düşündüğüm bakışları hissettim üstümde. Yine de aldırmadan, gözlerimi sımsıkı yumup tüm gücümle ittirmeye başladım.

Dakikalar süren uğraşlarımız meyvesini verdi. Taş kapı aralamaya, santim santim olsa da ilerlemeye başladı. En sonunda incecik ay ışığı içeri süzüldü.

Derin nefesler alıp vererek soluklandı Hunter. Hafif eğilmiş, ellerini dizlerine koymuş, başını da düşürmüş bir vaziyette,kanatlarını hafif aralamıştı. Ben de tekrar Blazzy nin yanına döndüm. Yüz ifadesinin biraz da olsa yumuşamasından anlaşılıyordu ki, o da buna pek memnun olmuştu.

Nefeslerini tekrar düzene sokunca doğruldu Hunter. Simsiyah, kendinden, çok olmada da büyük melek kanatlarını birazdaha açmıştı. Özgürlüğün kokusunu almasıyla kafesten çıkacak bir kuş gibiydi sanki.

Hiçbirşey demedi. Ne bir kelime, ne bir cümle. Kendi adımı etrafında dönerek karanlık geceye doğru birkaç adım attı.

eşine geldiğinde, simsiyah kanatlarını bu sefer sonuna kadar açtı. Bu kanatlar kendinden birazdaha büyük olmasıyla, ay ışığını kaya gibi tekrar kesti. Dizlerini kırarak hafif eğildikten sonra, tekrar dikleşirken gökyüzünde uçarak kayboldu. Böylece ışık tekrar gösterdi kendini.

Hunter gitmişti.

Blazzy e baktım. Gitmesiyle birlikte yüzünde bir rahatlık ifadesi vardı. Haksızda sayılmazdı. Doğrusu... Ben de aynı durumdaydım.

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now