# herabrienna'nın dönmesini istemek#

465 49 60
                                    

Jennifer'ın gözünden

Çıldırmak üzereydim... Günlerdir, bakmadığım yer... Sormadığım kişi kalmamasına rağmen Heaven kayıptı. Ve ben artık korkmaya başlamıştım. Özelliklede herkesin dilinde olan Herobrine efsanesinden...

Bunu düşünmek bile istemiyordum ama ya o, Heaven'a zarar verdiyse. Diğer onca kişiye verdiği gibi. Ben... Ben ne yapardım?

Dizlerim, korkuyla ağırlaşan bedenimi daha fazla taşıyamadı. Bir ağacın dibine oturup, saçlarımı parmaklarımın arasına alarak başımı eğdim, ellerimi yumruk yapıp, ağlamaya başladım. Korkumun, beni esir aldığını hissederken. hıçkırıklarımın arasından, ağazımdan şu kelimeler döküldü...

"Heaven, Nerdeysen gel artık lütfen..."

Gözlerim kapalı ağlamaya devam ederken omzumda bir bir el hissettiğim. Bir an durdum. Soğuk olduğundan tüm vücudumda bir titreme meydana geldi

"merak etme Jennifer... Onu bulacağız.."

Yumuşak ama bir o kadarda kendinden emin bir sesti bu. Yavaşça ilk önce ellerimi çektim ve ardından, başımı kaldırdım. Yaşlı, ve muhtelen ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerimle, elin sahibine baktım

Bu kişi ablam Jessie'di...

"bulacağımızdan bende eminim abla. Ama... Ama ya o, ona zarar verdiyse?"

Ablam kaşlarını çattı. Sesi bu sefer sinirli geliyordu.

" o zaman işi biter işte..."

Evet haklısın. Karşımızdaki kişi boşuna minecraft'ın efsanesi olmadı ve 'en kötü mob' lakabınıda boşuna almadı...

Aniden tekrar yumuşadı. Ve beni teselli edercesine sırtımı okşadı. Sıcacık gülümsemesiyle içimi tekrar ısıttı sanki.

"ama iyi düşün ki iyi olsun... Herobrine, Heaven a zarar veremez. Hem neden versin ki? Değilmi?"

Tekrar başımı eğip yere baktım ve gözyaşlarımın çimleri ıslatışını izledim Sesizce. Zaten konuşup ne diyecektim ki?

" merak etmeyin. Şu an herkes, kızınız için seferber oldu. Kısa sürede onu bulacağız"

Dedi, yakınımızda yaşıyan, siyah saçlı, mavi gözlü bir adam. Daha önceden adının, Robie olduğunu duymuştum..

O benim kızım değil ki...

Başımı kaldırıp gülümsemeye çalışmakla yetindim. O da aynı şekilde karşılık verdi bana. Ve ardından arkasındakilere seslendi. Sesi sert çıkmıştı.

"heryere iyice bakın. O kız bu gün bulunacak!."

"umarım bulunmaz... Oğluma yaptığı şey hâlâ aklımda... Canavar.."

Bu sesin sahibini nerede duysam tanırdım. Bu kişi Edward'ın annesi, Cerlin'di. diğerlerinin aksine, saygısız ve kendini bilmez biriydi...

Annesinin oğlu ne olacak!

"hatta canavar kelimesi az kalsada..."

Kendimi daha fazla tutamayıp aniden arkamı dönüp ona baktım. Yüzümdeki hüzün gitmiş, yerini nefrete bırakmıştı. Yumruğumu sıkıp, kaşlarımı çattım ve sinirli bir sesle Cerlin'e bağırdım.

"sen kimin kızına ne dediğinin farkındamısın?!"

Alaycı bir tavrı vardı, göz devirip sallamamazlıktan geldi ki bu beni dahada sinirlendirdi.

" eziğin kızına canavar diyorum evet farkındayım"

"ben şimdi seni-"

Yerimden hıçımla kalkmış onun üstüne yürüyordum ki, biri kolumdan tutarak engel oldu bana. Arkama baktığımdaysa bu kişinin ablam olduğunu anladım.

"Jennifer, şu an bunun sırasımı sence?"

Dedi ciddi bir şekilde bana bakıp kolumdan tutmaya devam ederken. Bende derin bir nefes alıp verdim ve sakinleşmeye çalıştım. Haklıydı... Şu an daha önemli konular vardı...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now