BÖLÜM OTUZ YEDİ ~ Rüya ve Null

345 35 17
                                    

Hunter'ın gözünden

Beyaz bir boşluğun içindeydim. Sadece ben vardım. Yalnızlığın verdiği ürperti, bütün bedenimi sararken, gerçekle hayal arasındaki, o ince çizginin tam ortasındaymışım gibi hissediyordum kendimi.

"Kimse yok mu?"

Diye bağırdım, sesimin çıktığı kadar. Bir yandanda etrafıma bakıyordum. Belki biri veya birşey görünür umudumla...

Beyazlığın ardında, belli belirsiz bir şeyi, birini gördüm. Ardından ince bir ses. Garip yanı şu ki bu ses bana çok tanıdık gelmişti. fazlasıyla...

"Hunter"

Arkamdan gelen ses ile o yöne doğru yürümeye başladım .

"Hayatın-"

"Başarısızlıklarınızdan bıktım artık!"

Babamın bağırmasıyla rüyamdan uyanıp, resmen yatağımdan fırladım. Hatta biraz fazla sert oldu ki başımı, yatağımın yukarısındaki kitaplığa çarptım.

Acı dolu bir inleme ile elimi başımın üstüne koyar koymaz dahada fazla canım acıdı.

"Buz alsam iyi ol-"

Aniden aklıma Rüyam geldi. 'Hayatın' derken...
Devamı ne olabilirdi?

Oturur bozisyonda, simsiyah zemine bakarken, bu sorular beni içten içe yıpratmaya başlıyordu. En sonunda rahatsız edici olsada, üşüme hissi ile kurtulmuştum bu duygudan.

Kollarımı ovuştururken, çarpma ve tıkırtı sesleri ile başımı kaldırdım.

Rüzgar, tam karşımda duran açık eski pencereyi duvara vururken, aynı zamanda hemen önündeki tuğlalardan yapılma şömineyide söndürmüştü.

Aldırmadan ayaklarımı soğuk zemine koydum. Yavaş adımlarla kapıya yöneldim. Ve dışarı çıktım. Babam, bu rüyamın devamını ve bana anlatılmak isteneni biliyor olmalıydı. En azından öyle umuyordum...

Üstünde karşılıklı meşaleler olan, kabartma desenli, mavi renkli duvardan oluşan, koridorda parmaklarımı kabartmalara sürerek ilerliyordum. Bir süre sonra seslerin kesildiğini farkettim.

Birazdaha yürüdükten sonra, babamın büyük kırmızı kapılı odasının önünde durdum.

Sağ elimi kapının üstüne koydum. Ve yavaşça ittirdiğimde, kulağımı tırmalayan bir gıcırtıyla aralandığından, yüzümü bıruşturdum. bir süre sonra ses durduğunda, bende içeriye baktım.

Büyük, kırmızı renk ağırlıklı, salonun tam ortasında duran, babamı ve karşısındaki altı simsiyah vücudlu, muhafızları gördüm. Hepsi elini önününde birleştirmiş bir şekilde babamın karşısında, başları eğik bir vaziyette dururyordu. Babamsa, duvara yaslanmmış, başını ellerinin arasına almıştı. Sakinleşmeye çalıştığı çok açıktı. Onlara kızmaktan benim geldiğimi anlamamıştı bile...

Sanırım rüyamın anlamını sormak için yanlış bir zaman...

"yeter artık!"

Tam arkamı dönmüş gidecektim ki, duyduğum bu cümle ile durup tekrar arkamı döndüm.

Muhafızlardan biri başını kaldırmış ve sinirle babama bakıyordu.

Şaşırmamak elimde değildi. İlk defa biri ona karşı gelmişti...

Babam başını kaldırdı. Kızıl gözleri sinirden alev alev yanıyor gibiydi.

"sen... Az önce... Ne dedin...?!"

Dedi gözlerini kısmış muhafıza yaklaşırken. Diğerleride korkuyla geri çekilerek ondan uzaklaşıyordu.

"dediğimi duydun Entity... Artık sana bağlı kalmaktan, bana emir vermenden, buda yetmezmiş gibi bana bağırmandan sıkıldım!"

Demesiyle kendini duvarda bulması bir oldu. Babam ona sert bir yukruk atmıştı.

Aslında, bu olaylar benide korkutmamış değildi ki Birkaç adım geri çekildim.

Beyaz, stunlardan oluşan duvar çatlamıştı.tam altındada muhafız, başı eğik bir şekilde duruyordu. Gözleri olmadığından ölüp, ölmediğini anlayamamıştım. o öyle dururken, diğerleride ona şaşkınlıkla bakıyordu. Babamsa...
Hâlâ neden o muhafızı orada öldürmediğini bende bilmiyordum..

Babam, kaşlarını çatmış ona bakmaya devam ederken, muhafızda başını kaldırdı.

"Bidaha bana sakın karşı gelme!buda hepinize ders olnuştur umarım..."

Dedi babam diğerlerine bakıp, sinirle soluklanırken..

Muhafız sarsılarak zorla ayağa kalktı. Ve duruşunu dikleştirdi

"Artık sana itaat etmeyeceğim Entity... Artık kendimin efendisiyim... "

Babam, bir süre sırtı ona dönük bir şekilde durdu. Ardından ani bir hareketle tekrar ona dönerek, tam elini kaldırmıştı ki, muhafız sertçe kolundan tutarak engelledi onu. O şekilde birkaç saniye baktılar birbirlerine...

"Bidaha bana elini kaldıramayacaksın bu yaptıklarını sana ödeteceğim Entity"

Der demez etrafı siyah bir buman oluştu. Babamın eli boşluğa düşmesiyle, tekrar kaybolmaya başladı. Birkaç saniye sonra muhafız artık orada değildi...

Yerdeki bir not dışında...

Babam notu görünce eğilip aldı. Tekrar kalkarken, okumaya başladı. bir süre sonra kağıdı indirdi...

"Demek kendine Null diyorsun... "

Dedi sıkmakta olduğu dişlerinin arasından

Null mı?

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now