BÖLÜM KIRK ~ Başa Bela Almak

269 37 25
                                    

Steve'in gözünden

Küçük bir kızı kaçırarak, böyle kötü birşey yaptığıma bende inanamıyordum evet. Ama başka çarem yoktu. Ben, her gece ailemin yokluğunu hissederek yastığımı sırılsıklam yapıyorken, kalbimde oluşan bu acıyı bastırmanın tek yolu buydu. Ailemin katili, atın üstünde baygın olan bu kızın babasıydı. Onunda tek suçu buydu işte. Herobrine'ın kızı olmak. Diğer yandan, Herobrine gibi birinin bu kadar tatlı bir kızı olmasına şaşırmıştım doğrusu.

Koşmaya devam ederken, bir an Herabrienna'ya baktım. Alex, bir yandan atın ipini tutuyorken, küçük kızda başını, Alex'in koluna koymuş, iki elini başının altına yerleştirmiş, dizlerinide karnına kadar çektiğinde, küçük bedeni dahada küçülmüş bir şekilde, Alex'in kollarının arasındaydı.

Bu yaptığım ilk ve son kötülük olucak...

Diye geçirdim içimden.

"Baba, üşüdüm. Pencereyi kapatır mısın?"

Dedi küçük kız. O an Alex, bir süre tebessümle baktı bana. Omzumun üstünden Arkama bakarak, Herobrine'ın artık bizi takip etmediğinden emin oldum. Zaten Notchun, kalesinin, en yüksek gri kulesi, yeşilliklerin arasından görülmeye başlamıştı bile. Tekrar Alex'e baktım. Ve bir defa başımı sallayarak, artık dinlenebileceğimizi işaret ettim.

Aynı şekilde karşılık verince, atın iplerini geriye doğru çekti.

At yavaş yavaş adımlarını küçültmeye başladı. Ve en sonunda hafif sağ tarafa dönerek, benimle birlikte durdu.

Alex, yavaşça çekti kollarını, Herabrienna'nın başından. Küçük kız hafif uyanır gibi kıpırdasada, tekrar uykuya daldı. Ona verdiğimiz ufak akım, biraz fazla gelmişti. Ardından iki eliyle birden onu tutarak, o sırada orada olan bana verdi.

Narin hareketleriyle, onu kucağıma aldım. Ve arkamda duran bir ağaca yatırdım. O sıradada Alex, atı ince gövdeli bir meşe ağacına bağladı ve yanıma gelip bağdal kurarak oturdu. Bir süre Herabrienna ya bakınca tekrar bana döndü.

"Sence doğru olan bu mu? "

Gökyüzündeki, sanki pamuğu andıran bulutların, rüzgarın etkisiyle yavaş yavaş ilerleyişlerini izlerken, iç çekerek cevapladım.

"Artık bundan bende emin değilim alex... "

"Hey! Kim var burada! "

Biraz ilerimizden gelen bu sesle, Alex ile aniden yerimizden kalktık. Ben elmas kılıcımı almış, sesin geldiği yöne doğrultmuşken, Alex'te yayını germiş, parmaklarının arasında duran okun, arkasındaki tüyü tutarken, sivri ucunu o tarafa hedef almıştı.

Ayak seslerinin ardından karşımıza sarı saçlı, buz mavisi gözlü, beyaz tenli, orta yaşlarda bir adam çıktı. Bu Notch'un baş muhafızı Jayson'dı. Bizi görünce ciddi ifadesi, yavaş yavaş kaybolurken, bize doğru tuttuğu elmas kılıcınıda indirdi. Bende aynı şekilde karşılık verirken, Alex yayını tekrar sırtına almıştı bile. Şaşkınlıkla Alex ile birbirimize baktıktan sonra tekrar Jayson'a döndüm.

"Bizi korkuttun. Sesini tanıyamadık"

Jayson kalın sesiyle, Başını kaldırıp, gürleresine bir kahkaha attı karnını tutarken. Ardından tekrar bize döndü.

"Yüz ifadelerinizden anlaşılıyor Steve. Renginiz korkudan bembeyaz ol-"

Jayson, başını sağ tarafa kaydırarak, arkamızda uyuyan Herabrienna'ya baktı.

"Bu kızda kim?"

Dedi süpeci bir şekilde. Ben susunca, Alex yanıtladı onu.

"O Herabrienna. Kendisi Herobrine'ın kızı olur. "

"Ne dedin sen!?"

Dedi Jayson. Buz mavisi gözlerini kocaman açmış, şaşkın ama bir o kadarda sinirli bir ifadeyle birkaç adım geri giderken.

"Siz... Siz başınıza nasıl bir bela aldığınızın farkında mısınız!? Bizi öldürmeye mi niyetlisiniz !?"

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now