BÖLÜM DÖRT ~ Küçük Bir Umut

800 68 34
                                    

Herobrine'ın gözünden

Bir süre muhafızlarla bakıştıktan sonra, zamanın hızla aktığını hatırladım. Ve hemen Notch'un odasına ışınlandım.

Şuan zamanımı, onlar gibi kişilerle harcayamazdım. Sonuçta... Benim meselem onlardan daha önemliydi?

Notch'un yanına gittiğimde, ellerini arkasında toplamış, yere kadar giden camdan, yeşilliklere bakıyordu. Arkasını döndüğünde, kömür gözleri büyüdü. beni gördüğünde hem korkmuş hemde şaşırmışa benziyordu.

Odadaki iki muhafız bunu anladılar ve ona birşey yapacakmışım gibi bana doğru yaklaşmaya başladılar. Aklımdan geçmemiş değildi evet. Ama şu an değildi... Şu anda olamazdı...

Muhafızlar kılıçlarını kaldırmış, tam saldıracaklarken, Notch elini 'durun' anlamında kaldırdı. Bende arkamda oluşturduğum ateş topunu, elimi tekrar yumruk yaparak söndürdüm.

"Dışarı çıkın"

Dedi Notch muhafızlara. Başlarıyla onayladıklarında ve selam vererek çekildiklerinde, bana bakarak devam etti konuşmasına.

"Beyaz göz yakışmış... "

Çok komik...

"Şakayı kaldıracak durumda değilim... Bilmek istediklerim var"

Umursamaz tavırla arkasını dönüp dışarıyı seyretmeye devam etti.

"Buraya misafirliğe gelmediğini bende anlamıştım zaten. Ama sana ne olduğuğ hakkımda bir fik-"

Sözün devamını getiremeden ben yakasına yapışmış, duvara yaslamıştım bile. Sinirden zar zor konuşuyordum.

"Bak Notch... Sakın... Sakın beni takmamazlıktan gelme. Buraya sadece cevaplar için geldim. Ama şunu unutma ki, elimi kana bulamaktan çekinmem... "

Dedim ciddi ve kendinden emin bir ses tonuyla. Elimi iterek tek hareketiyle kurtuldu. Ama bakışlarımdan kurtulamazdı...

"Sana ne olduğunu bende bil-"

Yine devamını getirmedi ve düşünceli bir şekilde elini çenesinin altına koyup, yere baktı.

"Sanırım o gece ile bir alakası var."

"Seni dinliyorum ?"

Dedim, aynı şekilde. Evet, ona karşı sakin kalabildiğim pek denemezdi.

Bir ara gözlerim elime gitti. Yanıyordu... 'Nasıl olur? 'diye düşünmedim. Cevabımı zaten Notch verecekti.

Konuşmaya başlayınca tekrar ona döndüm.

"Sen öldükten, yani savaştan beş yıl sonra bir gün. Çok şiddetli ve şimşekli bir yağmur başladı... Ama garip olan şu ki gökyüzü... Bembeyazdı. Normalinden daha beyaz..."

En azından bana ne olduğunu artık tahmin edebiliyordum.

O şimşeklerden biri benim mezarıma çarpmış ve tekrar canlanmakla birlikte gözlerim beyazlamış, birtakım doğa üstü güçlerde edinmiştim. Alev topu ve ışınlanabilme...

Gözlerimi kapattım sakinleşmeye çalıştım. Ve tekrar Notch'a döndüm.

"Peki ya ailem? Rosie ve kızıma Herabrienna'ya ne oldu? Onlarda Benin gibimi?"

Sakinleşmek yerine artık ailem için korkmaya başlamıştım.
Ve bunu belli etmemeye çabalamama rağmen başaramadım.

"Rosie'nin öldüğünü biliyorsun. Malesef bu doğru. Ama Herabrienna'ya gelince..."

yüzümde belli belirsiz bir gülümseme belirmişti. Küçük bir umut gülümsemesi. Notch ta beni gülerken gördüğüne şaşırmışa benziyordu. Ama dediğim gibi... Burada söz konusu olan ailem... Kızım...

"Bilmiyorum emin değilim. Ama öyle bir ihtimal var. Savaş sonrası ortalıkta yoktu..."

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now