BÖLÜM DOKSAN ÜÇ ~ Harika Bir Baba

149 11 8
                                    

Herobrine'ın gözünden

Herzamanki gibi önceliğim kızımdı evet.

Oluşturduğum güç duvarının ardından, heykellere yürümeye başladım. Herabrienna orada güveliydi. Hem ses hem de benim iznim olmadan kimse giremezdi içeri.

Git gide adımlarımı hızlandırdım ve yürümem, koşmaya dönüştü. Sağ elimde tuttuğum kılıcımı havaya kaldırdığımda, çoktan heykellerin arasına dalmıştım bile.

Savaşmaya devam ettiğim heykeller, bir keçiden de inatçıydı. Ellerinde yeni oluşan altın kılıçlarla bana karşılık vermeye çalışırlarken, ben de birkaç defa siyah kızın kahkaha sesini duydum. Bu ses, Null'ın sesine çok benzediğinden dolayı oluşan nefret, sadece heykelleri yenme konusunda daha da ısrarcı olmama sebeb oldu. Kılıcımı keskin, hızlı darbelerle savuruyor, heykeller parçalandıktan sonra oluşan tozların gözüme kaçmasını engellemek için de çabalıyordum.

"Baba! Yardım et!"

Başımı, kızımın sesinin geldiği yöne döndürmemle bir heykelin, başka bir heykelin kafasını kırarak bana attığını gördüm. Bunu beklemediğimi ve kızımın yardım haykırışının bir tuzak olduğunu malesef geç farkettim.

Bana doğru gelen büyük, beyaz taş kafa ile ilk önce gözlerimin çevresinde sarı benekler uçulmaya başladı. Sendelediğimi fark ettim. Bu kötü durumuma rağmen, yine de o sırada bana doğru atağa geçen başka bir heykeli daha kılıcımdan geçirmeyi başarabilmiştim.

Kendine gel.

Dedi içimden bir ses.

Kızın, Herabrienna burada. Onu yalnız bırakamazsın. Herobrine, dayan. Sen bunu yapabilirsin. En azımdan kızın için yap bunu.

Yapacağım.

Diyerek o sese karşılık verdim. Başımdaki ağrıya ve gözlerimdeki sarı beneklere aldırmadan, heykellerin işini bitrerek sonlarını getirme çabasına devam ediyordum. Ama ardı arkası kesilmiyordu. Sanki... Biri toza dönüşünce yenisi geliyordu.

Ya... Ya gerçekten öyleyse?

Yanlardaki duvarlara baktım. Etrafraki yoğun toz bulutundan, zar zor görebilmeme rağmen, yine de Heykeller ilk oluşmaya başladıklarında, içe çöken duvarları farkettim. Artık sadece bu da değildi. Orada oluşan bir boşluk vardı. Bu boşluğun arkasından, heykeller durmaksızın tek sıra halinde dışarı çıkıyordu. Ayakta kalamadığımdan o duvarların içe çökmeyen bir yerinden destek aldım.

"Oyunumu sevdin mi Herobrine?"

Dedi, ben heykellerle uğraşırken kahkaha atan o küçük siyah kızın sesi. Konuşması kısa sürmesini dilerken, o devam ederek artam sinirine katkı sağladı.

"Senden ve kızından o kadar çok iğreniyorum ki, sizin için bir karşılama töreni hazırladım. Bunları nasıl yaptığımı soracak halde değilsin. İster metak et ister etme, ben yine de açıkşayacapım ki, yeni efendim Null'ın dehasına şahit ol. Bir zamanlar Entity'nin muhafızı olduğu için buraya giriş izni vardı. Akılsız Entity bu izni ortadan kaldırmayı unuttu ve bu sayede Null, oyuncaklarımı buraya koymayı başardı. Mükkemmel değil mi?"

Bu soruyu
Duymazlıktan geldim.

Sarı benekler koyulaşarak siyaha döndü ve büyümeye başladı. Çok geçmeden gözlerim, tamamen kararmıştı. Yere baygın yatmadan önce, başımın duvara gelmesini engellemeyi başardım.

"Baba? Sence uyanık mıyım?.."

Ses duyabiliyordum. Ama karanlıktan dolayı hiçbirşey yoktu önümde.

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now