BÖLÜM ALTMIŞ DÖRT ~ Baba & Kızın Arasındaki Bağ

198 22 28
                                    

Herabrienna'nın gözünden

Bazı zamanlar kendime sormadan yapamıyorum.

Neden herşey, tam ben ona ulaşmak üzereyken, bir terslik çıkar ve yok olur?

En azından rüyamda duyduğum, o yardım istiyerek atılan çığlığın sahibini görmeme çok yaklaşmıştım.

Adımlarımı, yavaş yavaşta olsa atabiliyordum. Ellerimi, yürürken dengemi sağlamak için iki yana açmıştım. Yürümeye çalışırken gözlerim, ayaklarıma bağlı olan görünmez tuğlalar ile, sesin geldiği yer arasında gidip geliyordu. Tabii ben hâlâ birşey göremiyordum. En azından bir süreliğine.

Birkaç dakika sonra yana  doğru  açılan  bir  kanat  gördüm. Ama sıradan bir kanat değil bu. Simsiyah renkli, kocaman bir melek kanadı. Siyah tüylerin arasından süzülen kızıl sıvı, bana işlerin kötü olduğunu belirtti. Peki... Bu neyin, kimin kanadı olabilirdi?

"Boşver beni"

Diye söze başladı ses. Yine  tanıdık gelmeye devam  ediyordu bana. Ve ben, sesin  sahibini tanıyamadığım için birazdaha huzursuz oluyorum  her dakika.

"Benim için artık çok geç. Uçamıyorum. Ve uçurumun kendine özel çekim gücü, beni dibe çekiyor. Sen git, bu... Bu çok tehlikeli!"

Rüyada olsam da tüm gücüm  tükenmişti. Ayaklarım, resmen  yere sabitlenmiş, orada  kalakalmıştım.

"Sen beni kurtardın. Şimdi seni  bırakıp gideceğimi mi  sanıyorusn? Hadi, ver elini."

Rüyadaki benliğim, eğilmeye başladı. Tam o çukura düşmek üzere olan kişinin kim olduğunu görecektim ki, hissettiğim ufak bir sarsıntıyla aniden açtım gözlerimi.

Hayır, bu bir deprem değil. Yer olduğu yerde kalıyor, aksine ben sallanıyordum. Bir blaze tarafından.

"Lady'm siz...  Siz iyi misiniz? "

Uzandığım ağacın dibinden, oturur  pozisyonda geçtim. Ardından ayağa kalktım. Ben  uyurken üstüme düşen ağaç yapraklarını silkeledim.

Blazzy'nin sorusuna ters bir cevap vermemek için kendimi zor tutum açıkçası. Aylardır üstünde çalıştığım ödev projemin, bir anda mahfedilmiş gibi hissediyordum.

"İyiyim. "

Diyebildim en sonunda. Yalan  söylesem de, şu an bu konuyu  tartışacak durumda değilim.

Ama ne yaparsam yapayım, ne dersem diyim. Blazzy buna  ikna olmamıştı. Bana, riske  girmemek için, babama haber verdiğini  söylediğinde, beni düşünmesine  sevinmiştim tabii. Sonuçta beni korumakta onun görevi.

Ama... Bilmiyorum... Babamın  derdi kendine yetmezmiş gibi  birde benim için boşuna endişelendiğini düşününce...

Keşke ilk önce ne olduğunu  kesin olarak anlasaydın  Blazzy...

Diye geçirdim aklımdan. Ama  bu, kelimelere dökülmedi.

Babamla konumak istedigimi söylediğimde, Blazzy, çokta uzakta olmayan, sadece bir-iki adım ötede bir açıklığa yöneldi ve alev oluşturdu. Turuncu ile kızılın oluşturduğu alevler, dönerek şekillenmeye başlarken, babamı tekrar görebilecek olmam, bende her zamanki gibi bir mutluluk hissi uyandırdı.

Bir süre sonra şekil tamamlandı. Babamın yüz ifadesi tahmin ettiğim gibiydi. Endişelenmişti. Karanlık ortama rağmen, yüzündeki ufak sıyrıkları farkettim. her ne kadar savaş izleri kadar kötü olmasa da bende de aynı duyguyu oluşturdu.

Benim iyi olduğumu görünce, rahatlıkla nefes verdiğini gördüm. Bu hareketiyle yara izleri daha da belirginleşti. Bir yere sürtmüş, çizdirmiş gibiydi.

Ama en azından iyiydi. Gerçi... Sonuçta karşımdaki kişi  Herobrine'dı. Böyle ufak  yaralar, onu yıkamazdı. Canını  yakmazdı. Böyle durumlarda, beni her zaman teselli eden, sakinleşmemi sağlayan tek konu olurdu bu.

Sakinleşmemle birlikte, gülümseyen yüze aynı şekilde  karşılık verdim.

"Seni yine görmek güzel baba..."

Keşke görmekten ziyde yanında  olabilseydim...

Demek geldi içimden. Ama  demedim. Yutkunmamla  birlikte, bu duyguyu da içime  attım.

Babam öyle içten gülüyordu  ki... Sanki hiç ayrılmamış  gibiydik. Sinirlendiğinde parlayan bembeyaz gözleri, mutluluktan parlıyordu bu sefer.

"Bende seni gördüğüme  sevindim kızım. Özellikle Blazzy'nin bana  anlattıklarından sonra."

Göz ucuyla Blazzy'ye baktım. Öylece durmaya devam  ederken, arada bir etrafı  gözleriyle tarıyor, iyi  olduğumuzdan emin olarak  görevini fazlasıyla yerine  getiriyordu.

Bir süre sonra tekrar babama baktım. Yüzünden, sıcacık, içten ve tek bana gösterdiği gülümsemesi eksik olmuyorken, devam etti  konuşmasına.

"Gördüğüm kadarıyla iyisin. Ve buna çok sevindim prenses. Ama yine de dikkatli ol. Bende... Söz veriyorum en kısa  zamanda orada olacağım. Yanında olacağım. Ki... Öyleyimde."

"Değilsin...sana sarılamıyor  veya dokunamyorum..."

İlk yaptığım gibi üzüntü duygumu içime atamayarak sesli düşündüğümü, bir süre sonra anladım. Ama artık çok geçti. Laf ağazımdan çıkmasıyla birlikte, babamın gülümsemesi tebessüme dönüştü.

"Uzakta olmam yanında olmadığım anlamına gelmez prenses. Ne olursa olsun yanındayım. Ve seni her daim koruyorum. Güvende olmanı sağlıyorum. Seviyorum. bu da aramızdaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu gösterir canım kızım..."

Sesindeki güven veren tonla  birlikte kendimi daha da iyi  hissettim...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now