BÖLÜM YEDİ ~ Herabrienna'nın Hikayesi

733 54 48
                                    

Herabrienna'nın gözünden

"Hera! Kalk artık hadi saat, geç oldu. "

Aşapıdan duyduğum ses Jennifer'a aitti. Hâlâ uykulu bir ifade ile, yatapımda oturur pozisyona geçtim. Gözlerimi birkaç defa kırpışturdıktan sonra ovaladım ve esneyerek uykumu açmaya çalıştım.

Yanımdaki küçük masada duran bir tarağımı elime aldım. Yavaş adımlarla aynalı masamın karşısına geçerek, yatarken yopuz yaptığım uzun, dalgalı, kahverengi saçlarımı serbest bırakarak belime uzanmalarına izin verdim. Ve tam saçlarımı tarama için harekete geçmiştim ki. Gıcık bir ses ile ifadem düştü.

''Hey beyaz göz çıksana hadi karşımıza!''

Edward denen ve beyaz gözlerime sahip olduğum zamandan beridir benimse hep böyle alay ederdi. Ama malesef tek o değil. O ve grubun geri kalanı. Thomas ile Linda...

Ben her ne kadar saçlarımı tararkentakmamaya çalışsam da başaramadım. Gelişmeler git gide şiddetlendi ve kahkahaya döndü.

Küçük,lacivert kurdela tokamıda başıma yan gelecek şekilde taktıktan sonra pencereye yöneldim. Ve aşağıdaki üçlüye baktım. Öfkemin sonucu bağırarak, sinirle cevap verdim onlara.

''Böyle devam ederse o beyaz göz senin sonunu getirecek!"

Aslında böyle değildim. Söz konusu olan bu beyaz gözler, birkaç gün önce uyandığımda, saçımı taramak için aynanın karşısına geçtiğimde anladım. Etrafımdaki herkese bunun bir tür hastalık, olduğunu desemde... Gerçekte öyle değildi tabii... Gerçekte ne olduğunu bende bilmiyorum...

Edward alay edercesine karşılık verdi bana

''çok korktum..."

Eskiden gözlerim parlamıyordu, beyaz değildi. Açık Kahverengiydi. Ve güçlerimde yoktu. Güç diyorum ama adı öyle. Yoksa sadece elimi yumruk yapınca hafif yanıyordu. Daha doğrusu merak edip başka neler yapabileceklerimi henüz öğrenmeye çalışmamıştım.
Sanırım öğrenmeye korkuyorum...

Zaten beni sevmeyen bu üçlüde, ellerine geçen fırsatı değerlendirip, benimle alay etmeye başladırlar...

Jennifer'a gelince.

Herşey ben henüz 4 yaşındayken yani 5 yıl önce beni bulmasıyla başladı. O zamanlar büyük bir savaş vardı. Endermanler, cadılarla birleşmiş insanlara saldırıyordu.

Annem, beni bir ağacın arkasına alarak koruduktan sonra, babamın yanına giderken ölmüş, babam ise gözlerimin önünde Notch'un attığı kılıçla öldürülmüştü. O an yaşadığım acıları kimse çekmemiştir eminim...

Kalbimde oluşan bu boşluk ile hızla koşmaya başladım. Koçtum ve savaş meydanından uzaklaştım. Ama gözümdeki yaşlara engel olamadım. Bir taşa takılıp düştüğümde ağlamam şiddetlenmişti. Jennifer ise beni duymuş, yanıma gelerek bana yardım etmişti...

Beni kucağına aldı ve evine gittik. Yaralarım iyileşip, ailem bulunana kadar onunla kalabileceğimi söyledi. İlk zamanlar onların öldüğünü ona açıklayamadım tabiki. Ama zaman geçip ona ısıdıkça ve ailemi merak etmeye başlayınca başımdan geçenleri anlattım. O günden beridir beni kızı olarak görüyor ve davranıyordu.

Aniden Jennifer'ın bağırışı yükdeldi

''Edward, Linda, Thomas. Eğer devam ederseniz sizi ailenize likayet edicem. Yeter artık!"

Onlar surat asarak yollarına devam ederken, bende yatağıma dönüp başımı yastığa gömdüm. Ağlamaya başladım...

Jennifer pencereyi kapattı ve yanıma oturdu.saçlarımı okşamaya başladı

''Hera... takma onları''

''Deniyorum...ama daha fazla katlanacağımı sanmıyorum...''

gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.

''onların sana böyle davranmasının nedenini biliyor musun? Seni kısaknıyorlar...''

''Benim kıskanılacak neyim var ki?"

Dedim başımı kaldırarak Jennifer'a bakarken. Ama hala hıçkırıyordum.

Jennifer, baş parmağının kenarıyla gözyaşlarımı sildi.

"Sen özel birisisin çünkü..."

Bunu duyunca yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Cidden öyle mi düşünüyorsun?''

Onaylar gibi başını aşağı yukarı salladığında, ke dimi tutamayıp sarıldım ona. O da aynı şekilde karşılık verdiğinde artık ke dimi daha iyi hissediyordum...

Her ne kadar annem ve babamın sarılması kadar olmasa da...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Where stories live. Discover now