"Ben senin en iyi arkadaşınım zaten Jongin, her zaman da en iyi arkadaşın olacağım ki bu yüzden bunları sana söylüyorum. Kimsenin tarafında değilim... Ama ne bokum istediğini anlaman gerekiyor artık."

Jongin, sarışın ayaklanıp da az önce bakışlarını diktiği yere doğru yürürken onu izledi.

Jongdae ile yüzleşeli çoktan beş gün olmuştu. Bu konuda yeterince açık sözlü olduğundan çocuğun Kyungsoo'yu rahat bırakacağını düşünmüştü ama hayır. Bilakis her şey daha da kötüleşmişti.

Kyungsoo'nun olduğu her yerde Jongdae de orada olup bir şekilde ona dokunuyordu ve bu Jongin'i çıldırtıyordu. O kadar çok kızmasına rağmen tüm yaptığı büyük olana dik dik bakışlar atmaktı. O günün erken saatlerinde küçük olan ona pis pis sırıtma cüretini ne zaman gösterse neredeyse kendini kaybediyordu.

Ve şimdi Jongdae Kyungsoo'ya yapışıp onu elleriyle besliyordu. Bu onu aklının mantığının ötesinde üzüyordu.

O ve Kyunsoo hiçbir şey değillerdi. O noktada konuşmuyorlardı bile, birbirleriyle en son geçen hafta konuşmuşlardı. O kendi arkadaşlarına dönmüştü, Kyungsoo da kendi arkadaşlarına.

Ama bu yine de ne zaman Kyungsoo ile başka biri ilgilense kıskançlıktan başka bir şey hissetmekten onu alıkoymuyordu. Kyungsoo'yu uzaktan severken hiç bu kadar kötü olmamıştı.

Şimdi sanki kontrol edilemezmiş gibi görünüyordu, bedeni kendiliğinden tepki veriyordu ve normalde ifadesiz olan yüzünü süsleyen dik bakışlar üzerinde hiçbir kontrolü yoktu.

Bu muhtemelen bölgesini korumak bir şeydi. Tıpkı anne timsahların doğmamış yavrularını gizlemek için yuvalarını hunharca korumaları gibi. Yumurtalarına her kim eğilmeye cüret ederse canlarına okurlardı.

Dolayısıyla Kyungsoo onun bir çeşit yuvası ve bebekleri de yumurtaları olmalıydı, gerçek anlamda (bebekler de bir yerde yumurtalardı değil mi?) ve metaforik anlamda. Ve pusuya yatmış istilacıları, namıdiğer Kim Jongdae'yi uzak tutma işini gayet boktan yapıyordu. Bir timsah olarak bu işte berbattı.

----------

Sehun yeni masasına otururken ortamın yancısı gibi hissetmekten kendini alamıyordu. Yixing, Jongdae, Kyungsoo ve Tao hep beraber sıkıca bağlı bir aile gibilerdi ve o da sadece onları izleyen yabancıydı.

Gerçi Tao elini tuttuğundan o kadar da kötü değildi.

Kyungsoo ondan bilhassa hoşlanmıyordu ve nedenini biliyordu, onu suçlamıyordu. Ancak Tao Chanyeol'ün bir çeşit halefi olduğundan büyük olan ona katlanıyor olsa gerekti.

Sehun Jongdae'yi çok tanımıyor olmasına rağmen Jongin'in ondan neden hoşlanmadığını fark etmişti. Jongdae cidden Kyungsoo'ya fazla yapışıyor ve yüzünde bir tebessümle Kyungsoo tarafından besleniyordu.

Garipti çünkü Jongdae'nin manitası falan yok muydu yahu?

"Siz ikiniz gerçekten yakınsınız." Kimsenin onu gerçekleri söylediği için gebertmemesini dileyerek gözlemle konuştu.

Kyungsoo başını Jongdae'yi beslemekten kaldırıp yüzüne gözüne bulaşan çocuğa mendil uzatmadan önce gülümsedi. Çenesine sos bulaştırmayı nasıl becerdiğini bilmiyordu ancak yapmıştı işte.

"Tabii ki öyleyiz!" Diye cıvıldadı. "Jongdae'yi neredeyse Chanyeol'ü tanıdığım kadar uzun süredir tanıyorum." Yemeğinin dibini sıyırmadan önce omuzlarını silkti.

Sehun ikiliye bakıp iç çekti, kastettiği bu değildi.

"Hani gerçeği bilmesem siz ikinizin çıkıyor olduğunu falan düşünürdüm."

Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]Όπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα