Knocked Up ★ [ÇEVİRİ]

By minnikiniz

253K 13.6K 5.9K

TANITIM Do Kyungsoo birçok şey planlamıştı, hamile kalmaksa kesinlikle bunlardan biri değildi. Ana Çift: KaiS... More

KNOCKED UP
1- Cehennemden Gelen Gülen Surat
2- Muzlu Sütün Gücü
3- Unicorn ve Baozi
4- Nutella
5- Do U-Know ?
6- Kıskanç Jongin
7- Öpüşken Soo
8- İtiraf
9- Panda Zamanı
10- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 1
11- Unicorn'un Doğum Günü Pt. 2
12- Yaban Mersini Soo
13- İki Jong Bir Doğru Etmez
14- Yok Kurdum Ben
15- Auu
16- Şamara Baba Diyeceksin, Biliyorsun Değil mi?
17- Üç İbneşörler
18- Alttakiler Bayramınız Mübarek Olsun
19- Hindistan Cevizindeki Misket Limonu
20- Kayınpederle Tanışma
21- Kyungsoo Birleşik Devletleri Saldırdığında
22- Ben Bilmem Babaannem Bilir
23- Ağlama Bebeğim
24- Evi Olmayan Aptal
25- Do Kyungsoo'yu İstiyoru[M]
26- En İyisini Babişko Bilir
27- Al Kırdın Kırdın
28- Aşk Hassas Bir [M]evzu Olabilir Bu Da Bize Koyabilir
29- 2 Jong 1 Soo ve Piremses Lulu
30- Tam Bir Götsün U-Know
31- Eski Sevgili Vakası
32- İki Porsiyon Çiğ Köfte
33- Pipiligiller
34- Kale-aydın
35- Jonggöt
36- Canım Annem
37- Yavru Kim
38- Çiğ Köfte Ruhun Gıdasıdır
39- A Be Kaynanam Pt. 1
40- A Be Kaynanam Pt. 2
42- Noel'den Önceki Geceydi
43- Geçen Noel
44- Ökse Otunun Altında
45- 'Çıtır' Tavuk
46- Evet, Ediyorum... Galiba
47- Asansör Muhabbeti
48- Bay Lu'ya Geçiş
49- Mutlu Mu Yıllar?
50- Hastayım Dedim Dedim İnanmadınız Bak Ne Oldu Şimdi?
51- Sakla Lazımlığı Gelir Zamanı
52- Sadece Sen
53- Bir Veya... İki Hafta
54- Bütün Aşkımı
55- Jongkirve
56- Bahar Tatili Pt. 1
57- Bahar Tatili Pt. 2
58- Acısıyla Tatlısıyla
59- Yanımda Kal
60- Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek

41- A Be Kaynanam Pt. 3

1.9K 125 57
By minnikiniz

BÖLÜM 38 PART 3

24 Aralık Pazar, 17. Hafta 1. Gün

Kyungsoo iç çekti ve kanepenin üzerinde otururken elleriyle oynadı. Acil bir durum olmadığı sürece telefonunu açmayacağına söz vermişti ama sıkılıyordu. Bu insanları tanımıyordu ve fıtraten oldukça içe kapanıktı. Jongin'in akrabalarıyla hop diye sohbete katılacak değildi. Çok gürültücü ve güleç idiler ve of anam of.

Sessizce oturdu, sevgilisi bir süre önce gidip onu ablası Yubin ve yengesi Sunye arasında dönen bir sohbeti dinler vaziyette bırakmıştı. Kucağında iki yaşındaki oğlu vardı ve küçük çocuk ona bakmayı bırakmıyordu. Tuhaftı zira oğlanı görmezden mi gelse yoksa ilgilense mi kestiremiyordu.

Dudağını ısırıp siktir etti, akşam yemeğine kadar vakit geçirmesine yardım etsin diye Jongdae veya Yixing'e mesaj atmak için telefonunu çıkardı. Tombik ve ufak bir el telefonunu çekiştirmeyi denediğinde mesajının ortasındaydı. İstilacıyı görmek için dik bakışlarını kaldırdı ve minik Hakyeon'u gördü.

"Iıı, selam." Oğlan tekrar telefonunu araklamaya çalışırken garipçe elini salladı. Telefonu uzaklaştırdı ve oğlan gösterdi. "Telefon?"

"Evet... Bu bir telefon." Annesinin onu kucağına alma girişimini görmeyi umarak bakışlarını kaldırdı ama kadın ilgilenmiyordu bile.

"Benim!" Minik ayağını yere vurdu ve elini uzattı.

"Hayır, benim. Sen çocuksun. Çocukların telefona ihtiyacı yoktur."

İki yaşındaki çocuk somurtmaya başlamıştı, sızlanıp cihaza uzandığından iç çekip oğlanı kucağına almış, onu kucağına yerleştirmiş ve onu oyalasın diye bir oyun bulmuştu. Gerçekten zorunda kalana kadar ağlayan bir çocukla uğraşmak istemiyordu.

"Hasbinallah sana vurmadı mı?!"

"Vurması mı gerekiyordu?" Kafası karışarak Sunye'ye bakıp sordu.

"Son zamanlarda korkunç! Daha dün sırf babası ona hayır demeye çalıştığı için ona vurdu. Lanetli iki yaşını geçiriyor. Açıkçası minik bir canavar şu an." İç çekip başını salladı, telefonda bir video izleyen oğluna bakıyordu. "Ya sen çocuklarla çok iyi anlaşıyorsun ya da o seni sevmiş olmalı." Sohbetine geri dönmeden önce ona gülümsedi.

Kyungsoo iç çekip oğlanı oyalamaya devam etti ve Jongin ile Taemin onu bu vaziyette buldu. Büyük olan aniden durduğunda ikili dışarıdan geliyordu. Oğlan salonu parmağıyla gösterene kadar Jongin ona garip garip bakmıştı. Jongin parmağı izledi ve Kyungsoo ile Hakyeon'u kanepede görünce ağzı açık bakakaldı.

"Aman Yarabbi şeytanı ehlileştirmiş." Taemin sessizce söyledi. Minik Hakyeon gezegene teşrif eden en kötü ufaklıktı. Geçen hafta sonu ona bakmak zorunda kaldığında neredeyse tüm saçları yolunmuştu zira çocuk tam bir tutucu idi.

"Hassiktir." Jongin fısıldadı. İki oğlan da çekingence Kyungsoo'ya yürüdü ve açık bir biçimde izlemeye başladılar.

Kyungsoo telefonundan başını kaldırdı ve ağzı açık kalan iki oğlana bir kaşını kaldırdı. "Niye öyle bakıyorsunuz?" Kaşlarını çattı, Hakyeon kolunu çekiştirdiğinden başını eğip oğlan için başla tuşuna basmıştı, iki yaşındaki çocuğun gözleri neşeyle pörtlemişti.

"Seni sevdi mi?!" Taemin neredeyse ciyaklamıştı. O velet uslu dursun diye elinden gelen her şeyi yapmış ve bir tanesi bile işe yaramamıştı, üstelik de çocuklarla iyi anlaşırdı!

"Galiba?" Kyungsoo omuz silkti, bunda abartacak ne olduğunu anlamıyordu. Hakyeon o kadar da fena değildi. Biraz mızmız olabilirdi belki ama şeytan değildi.

"Onu son gördüğümde beni ısırmıştı!" Jongin neredeyse şok içinde bağırmıştı.

"Eh belki de sen salak olduğundandır." Kyungsoo Jongin'in somurtmasına neden olarak ona bok yiyesice bir sırıtış atmıştı.

"Bana karşı çok uyuzsun hyung." Elinde olmadan gülümsedi. Kyungsoo'nun kucağında minik bir oğlanı görmenin ona sadece Yunwoo ile nasıl olacağını düşündürdüğünü itiraf etmeliydi. Sevgilisinin yanındaki boş yere oturmadan önce hülyalı hülyalı iç çekip başını büyüğün omzuna yasladı.

Hakyeon başını telefondan kaldırıp dik dik baktı, Kyungsoo'ya yapıştı ve büyük kuzenine dilini çıkardı. "Benim!" İki oğlanı da şaşırtarak bağırdı. Jongin de dik dik bakıp sevgilisinin boştaki koluna yapışmıştı.

"Hayır, o benim!" Kyungsoo'nun gülümseyerek gözlerini devirmesine neden olup çocuğa çıkıştı.

"Benim!" Hakyeon geri cevap verip ona vurmaya davranmış ancak Jongin tam zamanında çekilmişti. Şu velet.

"Hyung!" İki yaşındaki çocuğa ters ters bakarak sızlandı. "Bana vurmaya çalıştı!"

"Kaka Hakyeon." Kyungsoo suratında boş bir ifade ile dümdüz söyledi. Jongin somurtuyordu.

"Sal şunu gitsin, sinirlerimi bozuyor." Ofladı. Normal davranan Hakyeon'un gerçek olmak için fazla iyi olduğunu biliyordu.

"Jongin o daha iki yaşında, kıskançlık etmeyi kes."

"İki yaşındaki bir çocuğu kıskanmıyorum!" Kendini savunarak homurdandı. Taemin zemindeki yerinden ona gülüyordu. Ona neredeyse el hareketi yapacaktı ancak ailesiyle olduğunu hatırlamış ve ters ters bakmakta karar kılmıştı.

"Eminim öyledir." Kyungsoo çocuğa sarılırken dalga geçti. Jongin cehennemden gelen şeytanın tohumu için görmezden gelinirken tip tip bakmıştı.

"İnşallah Yunwoo büyüyünce ağzını yüzünü dağıtır senin." Jongin küçük çocuğa fısıldadı ve bu kez dayağı yedi. Kyungsoo ile Taemin yarılarak gülmeye başlarken zavallı bir biçimde ciyakladı. Evren ondan nefret ediyordu.

--------------

Kyungsoo kaşlarını hafifçe çatarak tabağına baktı. Gerçekten çok açtı, hatta açlıktan ölüyordu ama bir sorunu vardı. Tüm yemekler dokunuyordu ve bu normalde onu rahatsız etmezdi ama şu an ediyordu zira jambonun üzerinde koca bir ananas tabakası vardı. Diğer tüm yiyeceklerinin arasında ona dokunan ananas. Alerjik olduğu ananas.

Somurtup etrafına bakındı, kabalık etmek istemediği için bir şey demek istemiyordu. Ama aynı zamanda yemeği yememek de başlı başına kaba bir hareketti. Dudağını ısırdı ve karşısında oturmakta olan sevgilisine baktı. Hakyeon sağında ve Taemin de solundaydı. Bu konuda ona boşboğazlık edemiyordu bile, bu yüzden sustu ve minik bir ekmek yemeyi seçti. Ancak midesi onu yüz üstü bırakıp gürültüyle guruldamış ve kızarıp sandalyesine sinmesine neden olmuştu.

"Niye yemiyorsun?" Taemin yemek dolu ağzıyla gürültüyle sormuş ve Kyungsoo kısa bir anlığına bu özelliğin genlerden geldiğini mi yoksa adabımuaşeretten haberleri mi olmadığını merak etmişti.

Jongin'in ablalarının, yengesinin ve annesinin meraklı gözlerle ona baktıklarını gördüğünde neredeyse inleyecekti. Allah senden razı olsun Lee göt Taemin.

"Ben ııı." Sandalyesinde kıpırdandı, üstüne çektiği tüm ilgiden nefret ediyordu. "Ananasa alerjim var." Daha fazla konuşmamak için ağzına bir parça daha ekmek atarak mırıldandı.

Jongin hatırladığında içeceği neredeyse boğazına kaçmıştı. Onun ananasa alerjisi olduğunu nasıl unutabilmişti? Resmî olarak gelmiş geçmiş en kötü sevgiliydi. Bu yüzden de ablasının kafasına attığı yumruğu hak ediyordu.

"Seni amip beyinli onu öldürmeye mi çalışıyorsun?"

Jongin sızlanırken Taemin ona kıs kıs gülüyordu. Niye herkes ona vurmayı seviyordu be?

"Hayır! Unutmuşum!" Kendini savunarak bağırdı. Yediği yeni bir yumruk Taemin ile birlikte Hakyeon'u da kahkahalarla güldürmüştü. Kyungsoo sevgilisi sızlanırken irkilmişti, ayrıca başkalarının ona vurması da biraz rahatsız etmişti onu. Bu kendisinin işiydi.

"Ulan ne salaksın!" Yoojung ona ciyakladı. "Böyle bir şeyi nasıl unutabildin?"

"Sorun değil." Kyungsoo onu başka bir dayaktan kurtararak araya girdi. "Bilmiyordu, sorun değil." Çok çok minik bir tebessüm etmiş ve Jongin tam bir göt gibi hissetmişti.

"Ben ona yeni bir tabak getireceğim." Masadan kalkıp mutfağa giderken mırıldandı. Kyungsoo iç çekip şakaklarını ovaladı, baş ağrısı tam gaz geliyordu. Jongin'in sülalesi manyaktı, Yubin ablası kevaşenin biriydi ve Yoojung iyi biri olsa da münasebetsiz olabiliyordu. Annesinin ara sıra ona küçümseyen bakışlar attığından bahsetmeye gerek bile yoktu.

"Buyur hyung." Jongin önüne yeni bir tabak bıraktı, daha demin yavru bir köpeği tekmelemiş gibi görünüyordu. Onu öpebilirdi ancak annesi büyük ihtimalle keçileri kaçırırdı, bu yüzden ona hafifçe gülümseyip sessizce teşekkür etmekte karar kılmıştı.

Yemeğine dişlerini geçirdi ve yemeye koyuldu, iki ekmek yese de hâlâ açtı. Hakyeon çatalını düzgün kullanamadığı zaman ona ara sıra yardım ediyordu, büyük ihtimalle yemek çubuklarına alışıktı.

"Ona ara sıra bakıcılık etmelisin." Sunye dudaklarında geniş bir tebessümle konuştu. "Seni sevdi cidden."

Minik oğlana bakıp çıldırmamaya çalışarak tereddütle gülümsedi. Daha önce hiç çocuk bakmamıştı ki çocuğu kazara öldürmeyeceğini bilsin.

"İyi fikir." Yoojin ekledi, Kyungsoo sesindeki alayı çoktan duymuştu. "Böylece Yunwoo doğduğunda dımdızlak kalmazsınız ikiniz de." Ona aptal bir tebessüm etti ve Kyungsoo'nun dudakları aşağı büküldü.

Kadının, çocuk bakmaktaki yetersizliği konusunda hiç de gizli olmayan imalarından gına gelmişti artık.

"Çocuk yetiştirmek konusunda biraz bilgisiz olabilirim." Güvecindeki fasulyeyle oynayarak kabul etti. "Ama onu arabada bırakıp gidecek, beslemeyi unutacak veya Allah korusun ona tokat atıp kapının önüne koyacak da değilim." Jambonuna çatalını sapladı. "Kastettiğim şu ki çocuğuna tokat atıyorsan rezil bir ebeveynsindir bence. O yüzden sizi temin ederim ki olduğumu zannettiğiniz kadar bilgisiz değilim." Yemeğine dönmeden önce kadına mide bulandırıcı derecede sevimli bir tebessüm etmişti.

Kendinden tarafa atılan dik bakışları hissettiğinde neredeyse sırıtacaktı. Hak ettiğini bulmuştu kaltak. Taemin durup dururken ciyaklayıp, kızaran Jongin'e dik dik bakarak masadaki tüm dikkatleri çekerken Kyungsoo jambonundan bir lokma almak üzereydi.

"Bu ne içindi şimdi seni lavuk?!" Diye parladı, somurtmuştu çünkü acıyordu!

Kyungsoo sevgilisine baktı ve o tekmenin kendisi için olduğunu fark ettiğinde gözlerini kısıp ayağını sevgilisinin bacağına vurdu. Jongin inleyip acıyan yerini ovalamak için eğildi.

"Al sana götlek!" Taemin çocuk gibi dilini çıkarıp onu idare etmişti. Yemeye devam etmeden önce sevgilisine sevimli ufak bir tebessüm ettiğinden emin oldu.

"İkiniz de terbiyenizi takının." Yoojin iki oğlanın da başlarını eğip bir özür mırıldanmalarına neden olarak payladı. Ancak kendisinden tarafa ölümcül bakışlar atıyordu.

Ayağında bir dürtme hissettiğinde ona ağzının payını vermek üzereydi. Başını kaldırıp Jongin'in ona başını salladığını gördüğünden diline hâkim olmuş, yemeğini bitirmeye dönmüştü. Ki lezzetli bile değildi açıkçası. Babasının yaptığı yemekleri yemeyi tercih ederdi.

Halasının yaptığı turta ve babasının yaptığı hindiyi yiyebileceği yarını sabırsızlıkla bekliyordu, Luhan'ın getireceği zımbırtıları bile. Ve Minseok son zamanlarda sinir bozucu olsa bile kurabiyeleri enfesti. Sırf düşünmek bile huzurla gülümsetmişti onu. Sadece bugünü atlatmak zorundaydı, sonrasında ailesiyle birlikte Noel'i kutlayabilecekti. Keşke o kadar kolay olsaydı.

-----------------

Yemekten sonra herkes hediyeler ve tatlı için kendini salona atmıştı. Kyungsoo koltukta sevgilisinin yanında oturup biraz kek yerken çok mutluydu. İnsanların ne hediye aldıklarıyla ilgilenmiyordu çünkü, anlarsınız ya, hiç de umurunda değildi.

Jongdae'nin az önce ona gönderdiği video ve saat daha çok umurundaydı. Zira sekizi vurduğunda doğruca sevgilisine eve gitmesi gerektiğini söyleyecekti. Videodaki penguen düşünce suratını ekşitme-kıkırdama arası bir şey yaptı. Jongin onu dürtükleyip onlarla ilgilenmesini söylemişti.

"İlgilenecek bir şey yok." Odaya bakınarak fısıldadı. Tüm yaptıkları hediyelerin paketlerini açmaktı. Normalde insanların tepkilerini izlemeyi severdi ama kendi ailesi olmayınca aynı hissettirmiyordu. Bu insanları yeni tanımıştı.

"Şu telefonunu bırak." Jongin telefonu elinden kapıp cebine koydu.

"Hey!" Geri almak için cebine uzanıp sızlandı, Jongin kıpırdamayı kesse işi daha kolay olacaktı.

"Versene şunu!" Sertçe fısıldadı, o penguen videosunu izlemeyi bitiremezse küplere binecekti.

"Olmaz!" Jongin kahkahasını bastırmaya çalışırken suratını ekşitti, Kyungsoo telefonunu geri almaya çalışarak ona saldırıyordu. Boğuşuyorlardı, büyük olan bu kez onu ciyaklatmaktan ziyade kahkaha atmasına neden olarak tüm gücüyle kolunu çimdiklemişti.

"Jongin!" Kyungsoo somurtarak pes edip sevgilisinin kolundan çekiştirdi ve ona kocaman ahu gözleriyle baktı.

"Kabalık ediyorsun." Jongin suratını asmasına neden olarak onu yanağından öptü.

"Etmiyorum! Yapacağım hiçbir şey yok!" Evde olsa yapacağı gibi oflayıp kıyameti koparma dürtüsüne direnerek fısıldadı.

"Al." Bir çift çorap uzattı. "Bunları düzenle."

"Zaten düzenliler seni küçük bokçuk." Çorapları sevgilisinin kafasına fırlatarak payladı.

"Terbiyeni takın Kyungsoo." Jongin ona parmağını salladı ve Hakyeon oldukça heyecanlı görünerek yeni bir oyuncakla ona geldiğinde kendini kaybetmek üzereydi. Sevgilisine dik dik bakarak küçük çocuğun koltuğa çıkarak kucağına kurulmasına yardım etti.

"Bu iş bitmedi Kim Jongin." Hakyeon kendi kendine kıkırdayıp aksiyon figürünün** eliyle yüzünü dürtüklerken belirtti. Minik oğlana gülümsedi ve onunla Demir Adam oynadı, ara sıra onu gıdıklıyordu. Oğlan kıpırdayıp ayakkabılarıyla bacağını acıttığında inlemişti. Jongin atmaca gibi bunu fark edip Hakyeon'a ters ters baktı.

"Hyung bırak şunu gitsin ya." Küçük çocuğa kaşlarını çattı.

"Sorun değil Jongin." Kyungsoo iç çekip oğlanı çevirdi.

"Onu kucağına almamalısın bile!"

"Neden?" Bir çeşit izah için sevgilisine baktı ancak bundan Taemin'e hediye vererek sıyrılmıştı.

Hakyeon karnını dürttüğünde irkildi, minik parmağını yüzünde şaşkın bir ifadeyle karnına bastırıyordu. "Hakyeon-ah durabilir misin?" Aşırı korumacı sevgilisinin dikkatini daha fazla çekmek istemeyerek fısıldadı.

"Şişko!" Oğlan ona cıvıldadı ve Kyungsoo neredeyse ağlayacaktı. İki yaşında bebe bile şişko olduğunu düşünüyordu! Somurttu ve çocuğun karnını dürtüklemesine izin verdi.

"Şişko değil orada bir bebek var!" Jongin şeytanın tohumuna dilini çıkararak söyledi.

"Bebek?!" Hakyeon'un gözleri pörtledi ve ellerini çırptı.

"Evet bebek." Jongin Kyungsoo'yu yanına çekerek açıkladı. "Oradaki benim bebeğim o yüzden kibar ol." Oflayıp çocuğa ufak bir ters bakış attı.

"Bebek oraya nasıl girdi Jonginnie?" Taemin sırıtarak konuşmuş ancak kuzeni karşılık verdiğinde planı aleyhine dönmüştü.

"Eğer bunu bana soruyorsan hyung, o zaman Sunyoung ile o işi yanlış yapıyor olmalısınız." Taemin utançla kekelerken Kyungsoo tebessümünü elinin arkasına gizlemişti.

Minik Hakyeon elinden gelenin en iyisiyle Kyungsoo'yu kendine meftun ederek beline sarılmıştı. Bu çocuk Jongin'in sülalesinde en sevdiği fert olmuştu. Evdeki, çekilmez olmayan, peşin hükümsüz tek kişi oydu. Ayrıca, annesi Sunye de havalıydı.

"Senden nasıl hoşlandığını hâlâ anlamıyorum." Jongin yanağını Kyungsoo'nun karnına sürten iki yaşındaki çocuğa yandan bakarak konuştu, çocuk henüz akıcı cümleler kuramadığı için bebeğe Jongin'in çözemediği bir şeyler söylüyordu.

"Bu da ne demek şimdi?" Kyungsoo ona hafif tersçe baktı, ona bir şeyler söylemeye çalıştığında Hakyeon'un başını okşamıştı.

"Şey ııı." Jongin biraz yardım için Taemin'e bakmış ancak Taemin ona bok yiyesice bir sırıtış atmıştı, vay hain. "İnsanları sevmez de?" Kendi gerekçesini sorgulamıştı.

"Belki de sadece seni sevmiyordur, sen de aynı Taemin'e benzediğin için onu da sevmiyordur." Kyungsoo tuvalete gitmek için kalkmadan önce ofladı, Hakyeon annesi tarafından alınmadan önce peşine düşmüştü.

"Onu nasıl kızdıracağını gerçekten biliyorsun değil mi?" Taemin Kyungsoo'nun koltuktaki yerini aldı ve bir kek kaptı.

"Görünüşe göre bu benim özel yeteneğim." Büyük olanın kendisine kızmadığından emin olmak için kalkıp somurtarak mırıldandı. Tuvaletin önünde bekledi, kurcalamayı denemek için Kyungsoo'nun telefonunu cebinden çıkardı. Şifreli olduğunu görünce küfretmişti.

Olabilecek tüm sayıları denedi, Kyungsoo'nun doğum günü, kendi doğum günü ama hiçbiri açmamıştı. Telefonu hepten kilitlemekten korkarak pes etti, tam da telefonu cebine geri koyduğu sırada çıkmasını beklediği büyük oğlan gelmişti.

"Bana kızdın mı?" Doğrudan sordu. Lafı gevelemektense doğrudan konuya girmenin en iyisi olduğunu öğrenmişti.

"Yoo?" Kyungsoo şaşkınlıkla ona baktı. "Neden kızacakmışım ki?"

"Bilmem. Çoğu zaman bir nedenin olmuyor." Kucak isteyen sevgilisine kollarını açıp sarılarak omuz silkti.

"Ne zaman eve gidebiliriz?" Kyungsoo bir cevap beklerken ona bakarak mırıldandı. Sırtı ağrıyordu, Noel ağacının kokusu midesini bulandırıyordu ve Jongin'in annesinin ona karşı alenen kaba davranmasından bıkmıştı. Sadece eve gitmek, yatağına uzanmak ve sıcak çikolata içmek istiyordu.

"Daha saat altı!" Jongin hamile oğlana ağzı açık bakakaldı. "Şimdi gidemeyiz!"

"Peki öyleyse ben eve gidebilir miyim?" Sırtını ovalamak için uzun oğlandan kendini ayırarak sızlandı.

"Sen... Cidden beni burada bırakıp gitmek istiyorsun." Jongin boş bir ifadeyle belirtti. "Sadece eve gitmek istiyorsun. Arıza çıkaracağını bilmem gerekirdi."

"Pardon?" Sevgilisine ters ters bakarak alayla sordu.

"Bak annemden nefret ettiğini anlıyorum, gerçekten. Ama sen de ona karşı kibar değilsin Kyungsoo. O kafandan neler geçtiğini zerre kadar anlamıyorum." Jongin onu azarladı ve şok içinde geri çekildi.

"Sırf annen diye ona karşı kibar olmayacağım. Onu sevmiyorum. Rol kesmeyeceğim." O da azarı çekmişti.

"Kesmen gerekiyor!" Jongin ona yarı bağırdı. "Sikik rolü kesip yalandan kibar olman gerekiyor çünkü yetişkinlerin yapacağı budur! Allah'ın belası bir velet gibi davranmak değil!"

"Ha yani şimdi de velet mi oldum?!" Geri cevap verdi, elleri Jongin'e vurmak için kaşınıyordu ancak kendini tuttu. Çünkü elleri hareket ederse sadece omzunu yumruklamak veya onu çimdiklemekle yetinmeyecekti. Ah hayır. Tam da yüzüne sallayacaktı yumruğunu.

"Bundan tüm anladığın bu mu?!" Jongin bıkkınca ellerini havaya kaldırdı. "Umutsuz vakasın!"

Kyungsoo cevaben bir şey demedi, yaparsa iyi şeyler olmayacağını biliyordu. Hemen orada ve o anda Jongin'den ayrılası gelmişti ancak o esnada mantıklı düşünmediğini biliyordu. Bu yüzden sevgilisini iterek geçmişti, anahtarlarının cebinde olduğuna şükredip ön kapıya yürüdü ve ayakkabılarını giydikten sonra kapıyı çarparak kapatıp arabasına koştu. Gazı köklemeden önce yapabildiği kadar hızlıca park ettiği yerden çıktı.

Sadece gitmeye, sevgilisinden ve gerzek anasından uzakta olmaya ihtiyacı vardı. Nereye gittiğine dair bir fikri yoktu, sadece sürüyordu.

Jongin küfretti ve kapıya koştu ancak dışarı çıktığında artık çok geçti. İnildeyip hüsranla zıpladı. Telefonunu çıkarıp büyüğün numarasını çevirdi. Cebi titredi ve şaşkınlıkla aşağı baktıktan sonra telefonu sevgilisine geri vermediğini hatırladı.

"Lanet olsun!" Diye bağırıp sonlandırma tuşuna vurarak Taemin'i bulmak için içeri geri koştu. Büyük olan mutfakta oburluk edip yeni bir tabak hindi yiyordu.

"Hyung beni eve götürmen lazım!" Delirmiş bir adam gibi koşturarak nefes nefese söyledi.

"Zaten evdesin mal." Taemin ona yargılayarak baktı, kendisi bir kriz anındayken ukalalık ettiği için ona neredeyse hırlayacaktı. Kyungsoo daha önce hiç öylece ezip geçmemişti onu. Ya vurur ya bağırır ya da ikisini birden yapardı. Öylece çekip gitmezdi.

"Kyungsoo'nun evine seni siktiğimin her boku çok bilen kereste suratlı armudu!" Kalayı bastı, ablalarıyla babası mutfağa gelirken büyüğü de şaşırtmıştı.

"Vay anasını, bir sakin ol." Taemin onu omuzlarından tuttu. "Ne oldu?" Taemin sabırla sordu, Jongin'in onu çükünden tekmeleyesi gelmişti çünkü sevgilisi öfkeli bir biçimde ve yanında telefonu olmadan araba kullanıyorken sakin falan olamazdı ve ya ondan ayrılırsa alimallah.

"Bilmiyorum bile!" İnledi, oflayıp ellerini saçlarından geçirmeden önce başını büyüğün omzuna vurmuştu.

"Hepsi senin suçun!" Annesi mutfağa girerken herkesi şaşırtarak ona bağırmıştı.

"Anlamadım?" Annesi tavrı hiç hoşuna gitmeyerek ona ters ters baktı.

"Niye sadece nazik olamadın ki anasını satayım? Niye ikiniz daha birbirinizi zar zor tanırken birbirinizden nefret etmek zorundasınız, sikerim böyle işi ha! Beni eve götür Taemin!" Diye bağırdı, adı geçen oğlan deli gibi başını sallayıp anahtarlarını aramaya gitmişti.

"Kim Jongin benimle bu şekilde konuşma." Annesi onu gebertecekmiş gibi görünerek azarladı.

"Ona karşı kaba davrandın!"

"O da bana karşı kabaydı!"

"O zaman siktiğimin yetişkini olup görmezden gelseydin!" İnledi ve ellerini yüzüne koydu. Kime bağırması gerektiğini bilmiyordu, annesine mi Kyungsoo'ya mı? Ona göre ikisi de hatalıydı.

Annesi götlük etmiş ve Kyungsoo da ona götlük yapmıştı. Etrafı götlerle çevriliydi.

"Anne seni seviyorum ama onun yanında böyle davranamazsın işte." İç çekti ve yüzünde hâlâ öfkeli bir ifade olan annesine baktı ki onu anlıyordu. Ona karşı tümüyle zıt gitmişti. Kyungsoo hayatına girmeden önce annesine bağırmaz veya geri cevap vermezdi ama en iyi evlat falan da değildi. Arkasından her haltı yemişti. Şimdiyse hepsi su yüzündeydi ve annesinin öfkesini hak ediyordu ama Kyungsoo'ya öfkesini değil.

"Sıçtık, biliyoruz, ona hatırlatıp durmana gerek yok. Orada öylece oturup ona nutuk çekmeye hakkın yok, o senin oğlun değil."

"Umurumda değil! Belki de en başında birileri ona nutuk çekseydi bunların hiçbiri yaşanmazdı! Tüm bunlar sadece koca bir hata!"

"Benim oğlum hata falan değil." Jongin etkili bir biçimde annesini susturarak ters bir bakışla parladı. "Hoşuna gitse de gitmese de bizim bir bebeğimiz olacak ve sen de babaanne olacaksın. Benim ailem Kyungsoo, önceliğim o ve Yunwoo. Ne sen ne de babam, sadece onlar. Onlar benim ailem ve onları seviyorum. Ve senin de oğlumuzun hayatının bir parçası olmanı istiyorum ama böyle davranmayı sürdüreceksen, belki de olmaman en iyisidir." Oda sessizleşirken annesine dik dik bakarak yüksek perdeden konuşmasını bitirdi.

Taemin odaya geri döndü ve omzuna hafifçe dokunup ne zaman isterse hazır olduğunu söyledi. Babasıyla ablalarına yürüyüp onlara sarılarak olay çıkardığı için özür dilemeden önce annesine son bir bakış attı. Taemin'i sürükleyerek oradan çıkardı ve diğer akrabalarına veda etti. Büyük olan onu Kyungsoo'nun evine götürmek için yola çıkmadan önce tekrar özür diledi.

"İyi misin?" Taemin yola çıkarken sordu, göz ucuyla kuzenine bakıyordu.

"İyiyim."

"Ama az önce annene bağırdın." Sustu. Etkilenmişti elbette çünkü üç kuzeninin arasında teyzesine bağıracak kişinin Jongin olabileceğini hiç sanmazdı, Yoojung olabilirdi, bir ihtimal de Yubin ancak Jongin?

"Aynen, bence benden nefret ediyor." Jongin iç çekti, koltuğa gömüldü ve eliyle yüzünü sıvazladı. Az önce annesine bağırmıştı. Vay anasını sayın seyirciler.

"Bence doğru olanı yaptın." Kuzeni omuz silkip kırmızı ışıkta dururlarken ona bakarak konuştu. "Kyungsoo ve bebeğin için direndin, seninle gurur duyuyorum."

"Öyleyse neden bok gibi hissediyorum?"

"Çünkü o senin annen ve sadece onun destek olmasını ve sizinle ilgilenmesini istedin ama o bunu yapmadı. Ancak onu suçlayamazsın Jongin, o da mutsuz. Tabii ki olaylarla başa çıkma biçimini onaylıyor falan değilim ama bir noktaya kadar kötü hiçbir şey yapmamışken ona birini hamile bıraktığını söylemen hazmetmesi oldukça zor bir şey."

"Bunu planlamış falan değildik." Elleri düşecekmiş gibi hissettiği için ısıtıcıyı açarak homurdandı, deli gibi titrediklerinden bahsetmeye gerek bile yoktu. "Ben de bir gün annemin kalbini kırmaya karar verip birini hamile bırakmayı istiyor falan değildim. Oluverdi işte."

"Biliyorum."

"Ama onu aldırtmamı istedi ve ben bunu yapamazdım. Sanırım bunun için ona hâlâ kızgınım da, Kyungsoo'nun kızgın olduğunu biliyorum." Bu mesele üzerine gözyaşlarını bastırdı. Öyle hissetse bile kuzeninin önünde tamamen harabe gibi görünmek istemiyordu.

"Yola gelecektir. Seni veya torununu hayatından çıkarmaktansa üstesinden gelmeyi tercih edecektir." Taemin ona ufak bir tebessüm edip omzunu sıktı.

"Ergen olmak zor zanaat." Arabanın üstüne bakıp uzunca iç çekerek somurttu.

"Aynen, ama hiç olmazsa aganigi naganigi yapıyorsun."

"Daha demin annemle muhtemelen son konuşmamı yaptım ve şükretmem gereken şey bu mu yani?" Aptal kuzenine ağzı açık bakakalmıştı, o salak kafasından ne haltlar geçtiğini tam olarak idrak edememişti bile.

"Hey, şaka yapıyordum herhalde. Olağanüstü bir sevgilin var ve çocuğun da aynen öyle harika olacak, bunun için şükretmelisin. Yani daha beteri de olabilirdi. Kyungsoo hasta olabilir veya boktan bir ailesi olabilirdi ve kapının önüne konan Kyungsoo da olabilirdi, ya o zaman ne olurdu? İşler böyle geliştiği için gerçekten çok şanslısın. Annen seninle bir daha konuşmazsa ne olmuş? Dünyada annesizlikten çok daha kötü şeyler var. Kyungsoo üstesinden gelmiş o yüzden şükretmelisin."

"Galiba." Mırıldandı, başını serin cama yaslayıp dışarıya baktı. "İnşallah Kyungsoo bana çok kızgın değildir."

"Sana bunca zaman katlandıysa, seni terk etmeyecektir."

Kuzenine gülümsedi, ona her şey için teşekkür etmek üzereydi ama bu, anı mahvederdi.

"Ayrıca sana eli mahkûm gibi bir şey, baba sensin falan ya hani."

"Eyvallah." Alayla belirtti, başını salladı ve sevgilisini gördüğünde neler söyleyeceğini düşünmeye çalıştı. İnşallah çok dayak yemezdi. Ancak bundan şüpheliydi.

BÖLÜM SONU

Ç.N: **AKSİYON FİGÜRÜ, HANİ BÖYLE KOLU BACAĞI HAREKET EDEN BEBEKLER OLUYOR YA ONUN GİBİ BİR ŞEY SANIRIM, ZİHNİNİZDE CANLANMASI İÇİN AŞAĞIYA BİR RESİM KOYDUM. BU ARADA SONRAKİ BÖLÜM OLAY VAR. :DD OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.

Continue Reading

You'll Also Like

425K 33.6K 51
KyungSoo sipariş dağıtımı yaptığı bir seferde yaşlı bir kadına yardım etmesi ile bir anda kendini ünlü iş kadını Kim Kyungin'in torunu Jongin ile ev...
965K 53.5K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
151K 8.5K 45
''Seni Seviyorum.'' ''Seni Özlüyorum.'' ''Seni İstiyorum.'' Derler ki,bazı aşklar hiç bitmezmiş.Bir taraf gitse bile öbür taraf onu sevmeye devam ed...
848K 50.6K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...