İLK AŞK - TELEFON SAPIĞIM (20...

By Anna_okur

3.1M 125K 30.2K

14. YAŞIMA HİTABEN, aşka aşık küçük kız adına... 💜 Yazardan, Roman niteliği taşımamaktadır, genç kurgu tar... More

💜TELMAF.1.💜
💜TELMAF.2.💜
💜 TELMAF.3.💜
💜 TELMAF.4. 💜
💜 TELMAF.5.💜
💜 TELMAF.6. 💜
💜 TELMAF.7. 💜
💜 TELMAF.8. 💜
💜TELMAF.9.💜
💜TELMAF.10.💜
💜TELMAF.11.💜
💜TELMAF.12.💜
💜TELMAF.13.💜
💜TELMAF.14.💜
💜TELMAF.15.💜
💜TELMAF.16.💜
💜TELMAF.17.💜
💜TELMAF.18.💜
💜TELMAF.19.💜
💜TELMAF.20.💜
⚠️DUYURU⚠️
💜TELMAF.21.💜
💜TELMAF.22.💜
💜TELMAF.23.💜
💜TELMAF.24.💜
💜TELMAF.25.💜
⚠️DUYURU⚠️
💜TELMAF.26.💜
💜TELMAF.27. 💜
💜TELMAF.28.💜
💜 Büyük Duyuru💜
💜AŞKMAF/1.💜
💜AŞKMAF/2💜
DEĞERLENDİRME
💜AŞKMAF/3💜
💜AŞKMAF/4💜
💜AŞKMAF/4 (2/2)💜
💜AŞKMAF/5💜
💜AŞKMAF/6💜
💜AŞKMAF/7💜
💜AŞKMAF/8💜
💜AŞKMAF/9💜
BİLGİLENDİRME
💜 AŞKMAF/10💜
💜AŞKMAF/11💜
💜AŞKMAF/12💜
💜AŞKMAF/13💜
💜AŞKMAF/14💜
💜AŞKMAF/15💜
💜AŞKMAF/16💜
!!!!
💜AŞKMAF/17💜
💜AŞKMAF/18💜
💜AŞKMAF/19💜
💜KISA BİR ALINTI.💜
💜AŞKMAF/20💜
💜AŞKMAF/21💜
💜AŞKMAF/22💜
💜AŞKMAF/23 Finalden Önce💜
💜TEL/AŞKMAF/FİNAL💜
♡♡
💜ÖZEL BÖLÜM (1)
💜Özel Bölüm (2)
💜💜DUYURU💜💜
💜ÖZEL BÖLÜM (3)
💜💜 DUYURU 💜💜
§Emine-Kağan§
AL SANA ÖZEL BÖLÜM!
AL SANA ÖZEL BÖLÜM 2 (3M İÇİN EYV.)

💜TELMAF.29.S.F💜

39.2K 1.5K 364
By Anna_okur

İlk sezonun son bölümü. Buraya kadar kitap düzenlendi. İkinci sezon yani AşkMaf kısmını muhtemelen düzenlemem. Onun bölümlerini de hızla atacağım birkaç gün içerisinde.

İyi okumalar dilerim.

Hayatınızda bir şeyler bozulmaya başladığında, devamı ip söküğü gibi gelirdi. Her şey bir anda mahvolmazdı, alıştıra alıştıra mahvederlerdi seni. Fark ederdin ama hiçbir şey yapamazdın da. Beklerdin, her şeyin biteceği o anı. Bitmeyeceğini bilsen de, senin sonun olacak o an elbet bir gün gelecekti.

Ailem, arkadaşlarım, sevdiğim her şey aslında birer yalansa bu zamana kadar nasıl doğru ve mükemmel hissetirmişlerdi. Öldü bildikleriniz aslında canınızı yakmak istercesine yaşıyorsa... Öldürdüğü anda kaldığı gibi olmadan hemde. Babanı gömdüğün toprak, aslında babana ait değilse!

Her şey gözümün önünden geçti kısa bir an. Yaşadıklarımı hatırladım, anılarımı bir yapbozun parçası gibi birleştirdim.

Adımlarım, her bir anıma eşlik etti ve bu anıların gerçekleri önümr hayali birer engel koydu. Hissizleşmeye başladım, gerçekle çarpıştıkça yok olmaya başladım. Ben bir yalandan ibarettim çünkü.

Her şeyin farkındaydım ama ne anlayacak mecalim vardı ne de ne olduğunu düşünecek takatim. Elimi yürüdüğüm uzun koridordaki duvara koydum ve gözümden yaşlar bardaktan boşalırcasına akarken engelleyemedim. Bedenim titriyordu, zihnim şoktan düşünmeyi reddediyor, bedenim kabullenemiyordu bir türlü.

Dik durmaya çalışarak elimi duvardan çektim ve yavaş yavaş yürümeye devam ettim. Ben, hissediyorum dibine kadar bu acıyı, nefreti, kini, üzüntüyü. Baş edemedikçe de yıkılıyordum. Çok fazlaydı, çok!

Evin çıkışına geldiğimde derin bir nefes alıp verdim ve elimi kapının pervazına koydum. Dudaklarımı birbirine bastırıp, hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım.

Etrafta bir kargaşa vardı ama anlamıyordum. Elimi kapı pervazından çektim ve nereye gideceğimi bilemez halde yürümeye başladım. Neye ne tepki vereceğimi bile kestiremiyordum. Beynim işlevini kaybetmişti. Kime sarılabileceğimi, kime darılacağımı kestiremiyordum.

Hiçbir zaman bitmeyecek olan bir sevgiye sarılmıştım ben. Her şeye rağmen affettiğim babamın sevgisine, annemin sevgisine sarılmıştım ben. O sevgiler bana gülmeyi öğretmişti. O sevgi olmasaydı ben gülemezdim ki. Her şey bir yalandı ve bitti. Şimdi nasıl gülecektim.

Biri kolumu tutunca kafamı o tarafa çevirdim yavaşça. Kaşlarımı çattım sakince. Rüzgar'a baktım. Kolumu ondan hızla çektim ve elimi havaya kaldırdım uyarıyla.

''Ba-bana, yaklaşmayın! ''

Bana duyduklarımın gerçek olduğunu belirtecek tek bir şey istemiyordum etrafımda. Herkes, şimdi gözlerinde sakladıkları gerçeklerle yanımdaydı. Artık onları anlıyordum, bakışlarındaki korkuyu görüyordum.

Kalbime giren sancıyı elimi göğsüme koyup, sıkarak bastırmaya çalıştım. Gözlerim etrafımdaki insanlarda gezindi. Kime sığınacağımı bilemedim. Kardeşlerime mi? Arkadaşlarıma mı? Dostlarıma mı? Sevdiğime mi? Hepsi, dakikalar önce birer yalana dönüşmüşken hangisine bir daha olmayacağının temennisi ile yaklaşacaktım!

Nefesim boğazımda düğümlendiğinde, birkaç adım attım belirsizce. Bedenim titredi önce, ardından gözlerim önü karardı ve ben ikinci kez boşluğa savruldum. Gerçek acıydı... Gerçek, baş edebileceğim kadar güçsüz değildi.

...

Başımdaki ağrıyla gözlerimi açarken ellerimin acısını fark etmem uzun sürmedi. Baygınken çok fazla sıkmış olmalıyımdım ki hâlâ kasılıyordu elim.

Yattığım yerden kafamı kaldırmadan etrafa baktığımda küçük bir odada olduğumu fark ettim. Tek kişilik bir yatakta yatıyordum ve tanımadığım bir yerdeydim. Kim getirdi diye düşünürken kalkmaya yeltendim ama olmadı. Kafamı ellerime çevirdiğimde kelepçelenmiş olduğumu fark ettim. Yok atık!

Kapı açıldığında içeri giren çocuk uyanık olduğumu fark ettiği gibi kendini kapının arkasına sakladı. Bana korkarak bakıyordu, bende ona karşılık sinirle ve şaşkınca bakıyordum. Kelepçeli elimi oynattım sertçe.

''Çıkar şunu. ''

Hâlâ bana korkarak bakarken kaşlarımı çattım.

''Sana çıkar şunu dedim!''

''Sakinsin ama değil mi? Yine ortalığı dağıtmak yok, kimseyi yumruklamak da yok. Korumalarımı da korkutmayacaksın. ''

Bana karşı böyle konuşurken kapının arkasına saklanıyor olması oldukça ironikti!

''Ne zaman öyle bir şey yaptım sanki. Seni bile doğru düzgün ilk defa görüyorum. ''

Bana şaşkınca bakarken bir kaşının patlamış olduğunu fark ettim. Başka bir şey var mı diye vücudunu süzerken herhangi bir şey yoktu. Konuşmaya başladığın da sabır dileyip onu dinledim, elimi açmamakta ısrarcıydı.

''Sen şimdi hatırlamıyor musun? ''

Göz devirip, kelepçeli elimi biraz daha zorladım. Kapının arkasından çıkmaya yeltenen bedenini tekrar eski yerine soktu hareket etmemle. Ulan kelepçeliyim kelepçe! Zaten yataktan bile kalkamıyorum hala korkup geri gidiyor. Şeytan diyor kır kelepçeyi, dal gitsin şuna.

''Neyi hatırlamam gerekiyor, çöz artık şu elimi. ''

Cebinden anahtarı çıkarıp, kapının arkasından çıktı. Önce bana doğru gelsede, ardından anahtarı neredeyse kafama atıp, aramızdaki mesafeyi eski haline çevirdi. Kucağıma düşen anahtarı alıp, kelepçeyi hızla açtım.

''Dünden beri bizi ne hale soktuğunu hatırlamıyor musun sen? ''

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, acıyan bileğimi ovuşturdum. Dediklerine anlam veremiyordum şu çocuğun. Ne yapmış olabilirim ki? Hayır yani ben zaten baygın değil miydim? Başımı ona çevirdiğimde hafifçe sırıttı ama bu kesinlikle 'Ben masum bir insanım, bana zarar verme' ifadesiydi.

''Ben baygın değil miydim? ''

Kafasını salladı.

''Hayır, baygınlık geçirip kendine geldikten sonra ortalığın am- öhöm, işte dağıttın sonra yine bayıldın. ''

Hatırlayamadığım için inanmak istemezken, o anlatmaya devam etti.

''Korumalarıma saldırdın, benim emir verirken acaba versem beni döver mi diye korktuğum adamlara! Bir an içine cin kaçtı sanmadım değil. Sonra Rüzgar'ı görünce biraz da ona bağırıp çağırdın. Yalnız iyi geçirdin çocuğa korkulur senden. ''

O söylese de kesinlikle bana saçma ve uydurma geliyordu çünkü en ufak bir şey hatırlamıyordum söyledikleri ile ilgili. Yine de inanmamam için de elimde bir kanıt yoktu, bu bendim, yapardım.

'' Başka bir şey yaptım mı? ''

Kafasını sağa sola salladı. Elimden çıkardığım kelepçeyi gösterdim sakince. Başım daha çok ağrımaya başlamıştı.

'' Bu ne için?''

Kendini gösterdi yüzünde kibar bir gülümsemeyle.

''Can sağlığım için. Her uyandığında ilk hedefin ben olduğumdan, biraz korkmuyor değilim senden.''

Alayla gülümsedim ona karşı. Korkması hoşuma gitmişti. Kriz geçirdiğim barizdi, önceden de çok ciddi durumlarda hatırlamadığım şeyler yapıyordum. Tamamen psikolojikti.

Bir tepki vermem gerekiyordu artık yaşadıklarıma. Basite indirgeyemezdim kesinlikle, bu durum öylesine yaşanmış bir an değildi. Uzun yıllar içinde sürüklendiğim bir yalan söz konusuydu, etrafımdaki herkes, kardeşim dediğim insanlar dahil bana karşı bir kumar oynamıştı resmen. Kime nasıl davranmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bir yandan sarılıp, ağlayarak atlatmak istiyordum bir yandan da öfkemi üzerlerine kusmak.

''Kimler burada?''

''Herkes burada, annen de.''

İçim onun özlemi ile yanıp tutuşuyordu ama o kadar öfkeliydim ki bunu bastırmıştı. Kindar bir insandım, her zaman böyle olmuştum. Kolay kolay unutamaz, ilk fırsatta da karşılığını verirdim herkese. Şimdi ne yapacaktım? Kime nasıl kin besleyecektim, onlar benim ailemdi. Sevdiğim adam, kardeşim, amcam...

Uzak kalmak istiyordum hepsinden, kendi kendime güvenimi tazeleyene kadar hepsinden uzak kalmalıydım. Bir şekilde her şey tekrar yoluna girecekti ama ben onlara kızamayacak kadar vicdan doluydum. Yanlarına gidip, kollarına sığınmak istemeyecek kadar da öfkeliydim. Bu yüzden kendime başka bir yol aramak zorundaydım.

Kafamı sağa sola salladım , iki elimin arasına sıkıştırdım. Zihnim bulanıyordu, kalbim ve mantığım arasında süzülüyordum.

''Kimseye uyandığımı söyleme. Ben gideceğim, sende hiç kimseye bir şey söylemeyeceksin. ''

Oturduğum yerden kalkıp, ona baktığımda kafasını sallamıştı hızla.

''Olmaz, bir yere gidemezsin.''

''Sen karışma ve dediğimi yap sadece. ''

Bana biraz yaklaşırken, yüzünde bunu kesinlikle istemediğini belli eden bir ifade vardı.

"Ezgi A-"

''Lütfen dediğimi yap ve içeri git.''

Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde anlam veremedim haline.

''...Abla, her ne kadar aynı babadan olmasak veya her ne haltsa sen bir zamanlar benim babamın kızıydın ve ben senin kardeşinim. Her ne halt olursa olsun seni daha yeni buldum ve sen kaçıyorsun öyle mi? Kusura bakma ama buna izin vermem. Benim ilk defa bir ailem olacak.''

Onun küçük bir çocuk olduğunu unutmuştum bir an için. Sesinin titreyişini hissettiğimde, derin bir nefes alıp verdim. Olacak iş miydi şimdi bu yaptığı. Vicdanıma oynuyordu.

Gerçekten böyle düşünüyorsa bu güzeldi ama gitmek istiyordum. Kaçmamak için kendimi tembihlemiştim ama kaçmak istiyordum. Onlardan uzak kalıp, öfkemi dindirmem için biraz zamana ihtiyacım vardı.

''Sadece sen bil yerimi olur mu? Ama kimseye söyleme, lütfen sende beni anla.''

Gözlerindeki parıltı gördüğümde elimi uzatıp saçlarını karıştırdım.

''Tamam söz kimseye söylemem. Hatta evden çıkmana yardım edeceğim. Her yer amcanın ve Rüzgar'ın adamlarıyla dolu. Ayrıca benimde adamlarım var. Gitmene izin vermezler. Herkes burada, gözükmeden çıkamazsın ama ben seni çıkaracağım.''

İyi niyetine inanmak istemiştim, aklında başka planların olmadığını düşünmek istiyordum.

''Teşekkür ederim.''

Gülümsediğimde, o da tebessüm etti ve cebinden bir araba anahtarı çıkarıp bana uzattı. Elinden aldığımda, anlatmaya başladı.

''Gideceğin yerde hazır olacak araba.''

Başımı salladım ve onu takip ettim. Nereye gideceğimi ona söyleyecektim ama tamamını değil. Sadece nerede olacağımı söyleyecektim. Eğer onu zorla konuşturmak isterlerse yerimi söylerdi ve ben yerimin öğrenilmesini istemiyordum.

Kapıyı aralayıp sadece kafasını çıkararak etrafa baktı. Daha sonra beni çağırdı ve kapıdan ilk önce ben çıktım. Peşimden o çıktı ve omuzlarımdan tutup beni yönlendirmeye başladı. Ben önde o arkada gidiyorduk ve ben dikkatli olmak için etrafı kontrol ediyordum.

O da arada sırada durup etrafa bakıyordu ki koridorda gördüğüm koruma ile hızla arkasına saklandım. Yaşı küçük olsa da, hormonlu bir arkadaştı kendisi ve ben arkasında yok oluyordum.

''Dışarı çık.''

Korumayı göndermek adına emir verdikten bir süre sonra bana döndü. Derin bir nefes alıp verdi ve bu sefer önümden yürümeye başladı, aynı zamanda kolumdan tutuyordu. Koridorda demir bir kapı vardı. Kapıyı yavaşça açtı ama bu ses çıkarmasına engel olmadı. Beni hızla içeri iterken, sanırım biri geliyordu, o da hızla girdi.

''Pardon.''

''Önemli değil.''

Etraf hafif karanlıktı. Oda da fazla ışık yoktu ama yine de göz gözü görüyordu. Biraz ileri gitti ve yerdeki kapağı kaldırdı. Eliyle gel işareti yapınca yanına gittim. Bir merdiven vardı ve aşağısı karanlıktı. Kafamı ona çevirdiğimde konuştu.

''Buradan çıkabilirsin. Merdivenden aşağı indikten sonra sağa dön ve koş. Hızlı olmaya önem göster. Korumalar peşine takılacak ama onlar gelesiye kadar sen arabaya binmiş olursun. Zaten çıkışı göreceksin."

Kafamı salladım hızla.

''Korumalar? ''

Anlamadığım noktayı kısaca sorduğumda kendini göstererek konuştu.

''Ben söyleyeceğim sen merdivenlerden indikten hemen sonra o yüzden hızlı ol. Başımı yakmak istemiyorum, benden şüphelenmesinler."

Derin bir nefes aldım gergince. Yanaklarımı şişirerek nefesimi verirken telefonumu çıkardım ve fenerimi açtım.

''Çabuk ol ve koş.''

Merdivenden aşağı inmeye başladığımda o da üzerime kapağı kapattı. Ortam tamamıyla karanlık olmuştu. Merdivenler bittikten sonra dediği gibi sağ tarafa döndüm ve hızla koşmaya başladım. Bir yere takılmamaya özen gösteriyordum, fener yeterince aydınlatmamıştı. Evin altında neden böyle bir yer olduğunu sorgulamayacaktım. Çıkışı hala göremezken kendimi zorlayarak daha hızlı koştum. Hava da karanlık olmalı ki çıkış pek fazla belli olmuyordu ama kendini gösteriyordu.

Hızla çıktım ve beni karşılayan arabaya doğru koştum. Elimdeki anahtarıyla kilidini açtım ve binip hızla çalıştırdım. Arabayı sürmeye başlarken dikiz aynasından arkama baktım. Kimse yoktu, yola dönüp arabayı çalıştırdım ve beklemeden gazladım.

Düşünmek istemiyordum, yaptığımın doğruluğu ya da yanlışı üzerine kesinlikle düşinmek istemiyordum. Herkes bunu şuan da hak ediyordu ve ben sadece bir süre yalnız kalmak istiyordum. 

Kaçsam da kaçmasam da hissedeceğim, gün geçerken bile artan bir acı olacaktı içimde. Ki yaptığıma kaçmak değil saklanmak demeyi tercih ederdim. Onlardan kaçmıyordum, bu gerçekten de kaçmak olurdu. Sadece hepsinden uzak durup, saklanmaya ihtiyacım vardı. Eğer yanlarına gitseydim, anlatılacak çok şey vardı ve ben buna hazır değildim. Henüz öğrendiklerimi kabullenmek istemiyorken, üzerine eklenecek detayları asla duymak istemiyordum.

Yıllarca yanımda duran, anne dediğim kadından nasıl uzakta durabilirim. Üstelik anne olmak demek sadece doğurmak değildi ki, bana en güzel anneliği yaşatmıştı o. Yanımda arkadaşım olarak gezen ve kardeşim yerine koyduğum hatta içlerinden birinin gerçekten kardeşim olduğunu öğrendiğim kişilerden nasıl uzak durabilirim. Çok sürmezdi bu saklanış. Abim yerine koyduğum insana, sevdiğim adama hiçbir suçu yokken bunu yapmak istemiyordum.

Gözümden bir damla yaş yine diğerleri gibi yanağımdan süzülerek akıp giderken, elimin tekini direksiyondan çekip gözümden akan yaşı sildim. Camı hafif araladım ve saçımdaki tokayı çıkarıp arabadan dışarı fırlattım. Saçım rüzgarın etkisiyle uçuşurken şimdi saçımı okşayanın Rüzgar olmasını çok isterdim. Onun kolları arasında durup huzuru bulmayı isterdim ama engel oluyordı her şey.

Evin önüne geldiğimde arabadan indim ve koşarak eve gittim. Saksının altından anahtarı aldım ve kapıyı açtım.

Kendi odama gittim ve valizimi aldım. Dolabımdaki eşyaları aldım ve valize koydum hızlıca. Hızlı hareket ediyordum çünkü peşimden gelirlerdi biliyordum. Rüzgar bırakmazdı, hiçkimse gelmese bile o asla bırakmazdı.

Valizimi alıp odadan çıkarken, cebimdeki telefonu yanından geçtiğimiz antreye bıraktım. Sinyal bulmak onlar için kolaydı.

Evden ayrıldığımda valizi bagaja attım, vakit kaybetmeden tekrar yola çıktım. Birkaç dakika sonra arabanın içinden gelen ses ile korkuyla gözlerim büyürken hızla arabanın içine baktım. Torpito gözünden geliyordu ve ne olduğunu henüz çözememiştim. Yola dikkat ederek torpidoyu açtığımda içindeki ufak eski telefonu görmüştüm. Bu ne alakaydı? Bu çocuk bana kimin arabasını vermişti.

'1' olarak kaydedilmiş aramaya baktım bir süre. Açıp açmamak konusunda tereddüt yaşıyordum fakat dayanamadım ve açtım.

Ben ses vermedim ve ilk karşı taraftan ses gelmesini bekledim. En azından böylece kim olduğunu çıkarabilirdim. Gerçi arabanın kimin olduğu belli değil telefonu arayan kişiyi nereden tanıtacağımı düşünürken konuştu.

''Abla benim, elindeki telefon bizim telsiz niyetine kullandığımız telefonlardan. Al kullan, sinyal takibi de yapamazlar."

İçim rahatlamıştı. Onun bana yardım etmiş olması gerçekten işime geliyordu.

''Tamam ablacım.''

''Abla kapatıyorum nereye gittiğini söyler misin? ''

Bir an için tereddüt yaşadım, aniden sorması şüphe çekmişti fakat bu kadar yardım etmişken beni satmayacağını umuyordum. Emin olamayarak içinde belli noktaları gerçek olan bir yalan söyledim.

''Ankara'ya gidiyorum. Orada bir evim var, orada kalacağım. Kimse bilmiyor o evi. Sen hariç artık, bir ara kıymetli babamız almıştı o evi ama çoktan unutmuştur orayı. O öldükten sonra öyle kalmıştı. ''

Cevabımdan sonra herhangi bir yanıt alamadığımda kaşlarımı çattım. Israrla karşı taraftan ses gelmezken seslendim fakat Doruk aniden konuştu.

''Abla kapatmam lazım burası karıştı da.''

Merakla sorguladım.

''Ne oluyor? ''

Doruk küçük bir kahkaha attı ama benimle ilgileniyor gibi değil daha çok her ne görüyorsa ona gülüyor gibiydi.

''Annen ve babamızın birbirine attığı bakışları görmen gerekiyor, ikisi de birbirini suçluyor bu konuda. Rüzgarlar çoktan peşine düştü, Kağan da Emine ile uğraşıyor işte."

İstemsizce gülümsedim fakat eş zamanlı olarak burnum sızlamış ve gözyaşlarım akmaya başlamıştı.

''Birincisi ben yokken Emine ve Kağan kesin birbirini öldürür, onlara dikkat et. İkincisi özellikle kızlarla biraz fazla ilgilenmeni istiyorum, ben gelene kadar kendilerine kötü davranmalarını engelle. Üçüncüsü... neyse boşver.''

Rüzgar'da beni bulana kadar uyumazdı belki ama uzun bir ayrılık bu Rüzgar, özür dilerim.

Doruk söylediklerimi onaylamıştı hemen.

"Merak etme, sözlerin görevimdir."

''Onlar benim kardeşim unutma Doruk. Kim şuan ne yapıyor hepsini hissedeceğim kadar yakınım onlara. Her şey bir süre için durmak zorunda sadece, onlarında benimde zamana ihtiyacım var. ''

"Ben seni anlıyorum Abla, gözün arkanda kalmasın ama şimdi kapatmam lazım dikkat çekiyorum, kendine çok dikkat et."

''Sende. ''

Ona güveniyordum evet ama neye dayanarak olduğunu bende bilmiyordum. Sadece güveniyordum işte. O bana ailesi olabileceğimi söylemişti, bu kadar hassas düşünen bir çocuğa güvensiz hissedemiyordum.

Eğer orada olsaydım, çoktan isyan etmeye başlamış, ortalığı yıkmıştım. Hak etmiyordum bir an da kendimi böylesine yalan bir dünyada bulmayı. Yapsam içim rahatlar mıydı? Belki. Ama ardından pişman olacaktım, bu yüzden sessiz kalmalıyım. Herhangi bir dış etkenin beni yönlendirmesine izin vermeden, kendi doğrumu bulmalıyım. Ne Rüzgar'ın aşkının, ne annemin sevgisinin aklımı karıştırmasını istemiyordum.

...

Saatlerdir yoldaydım ve dinlenmek istemiyordum aksine bu araba hiç durmasın ve ben hiç durmadan Türkiye'de ki tüm yollardan geçeyim. En son durağım ise İstanbul olsun yine. Rüzgar'ın kollarında olayım sanki hiçbir şey olmamış gibi.

Emine'ye doya doya kardeşim diyebileyim, Anneme tekrardan hiçbir şey olmamış gibi Anne diyebileyim, kızlara seslenebileyim. Eser'e yumruk atıp, trip yemek istiyordum. Kağan'a onun gönlünü hoş tutacak kadar çok Abi demek istiyordum. Öldü bildiğim babama... Babama onu çok özlediğimi söyleyip, sıkıca sarılmak istiyordum. Baba demek istiyordum, her şey artık yolunda ve sen yanımdasın değil mi?

İçimde bir çocuğun çığlığını hissediyordum, özlemini hissediyordum. Küçük bir kızın öfkesi vardı, gözyaşları vardı. Yarım bırakılmış bir çocuktu. Büyüme zamanı gelmişti, başka bir şey yoksa, gerçeği öğrendiği andan itibaren büyüme zamanı gelmişti.

Ağzımdan kaçan ufak hıçkırıkları engelleyemezken, arabayı yolun kenarına çektim ve ellerimle yüzümü kapattım. Gözlerimi yumdum, kendimi kötü hissediyordum. Dayanamayacak gibiydim, yol hiç bitmeyecekti, onlar beni aramaktan vazgeçmeyecekti ve ben tekrar onlarla gözgöze geldiğimde, eskisi kadar sevgi dolu bakabilecek miydim bilmiyordum. Aklım almıyordu yaşadılarımı, nasıl olabilirdi? Babam yaşıyordu ama öz değildi ve gerçekten öz olup olmaması gram umrumda değildi. O benim babamdı! Benim kahramanım, benim ilk aşkım, benim gururum, kralımdı.

Kollarımı direksiyonun üzerine koydum ve kafamı da hızla direksiyona koyarken acı bir çığlık attım. Canım acıyordu. Çok fazla. Verdiğim tepki, yaptığım şeyler, yaşadığım şeyler, gerçekler canımı çok yakıyordu.

Korkuyordum, onlardan kaçmıştım çünkü gözgöze geldiğimde sevgilerinin de sahte olduğunu görmek istemiyordum. Bu kadar büyük yalandan sonra karşılaşacağım yüzlerin tepkisinden korkuyordum. Bana eskisi gibi bakmazlarsa ne olacaktı? Beni eskisi gibi sevmekten vazgeçerlerse, ya hepsi birer yalansa! Ruhum deşiliyordu, çıkar yol bulamıyordum. Yüzleşmeye gücüm yoktu.

Her neyle karşılaşacaksam, güçlü olmalıydım. Ben, kendi tepkimden de korkmalıydım. Şimdi saklanıyordum ama ya sonra, geri döndüğümde herkes aynı olacak mıydı? Ben ne yapacaktım, kime sonsuza kadar güvenip sırtımı yaslayacaktım. Kime derdimi anlatacaktım, zaten gözümün içine baka baka beni onlar kandırmamış mıydı? Yapayalnız kalmış hissediyordum, yapayalnız ve güvensiz.

Continue Reading

You'll Also Like

1.7M 28.9K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
25.3M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.7M 103K 62
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
İhtiras By milavens

Teen Fiction

1.2M 25.3K 22
Körkütük sarhoş bir kız. Bir bar ve yaşanmaması gereken bir gece. Adamın tek istediği, tenine yüz sürdüğü kadınla sevişmek. Asla daha fazlası değil l...