İLK AŞK - TELEFON SAPIĞIM (20...

By Anna_okur

3.1M 125K 30.2K

14. YAŞIMA HİTABEN, aşka aşık küçük kız adına... 💜 Yazardan, Roman niteliği taşımamaktadır, genç kurgu tar... More

💜TELMAF.1.💜
💜TELMAF.2.💜
💜 TELMAF.4. 💜
💜 TELMAF.5.💜
💜 TELMAF.6. 💜
💜 TELMAF.7. 💜
💜 TELMAF.8. 💜
💜TELMAF.9.💜
💜TELMAF.10.💜
💜TELMAF.11.💜
💜TELMAF.12.💜
💜TELMAF.13.💜
💜TELMAF.14.💜
💜TELMAF.15.💜
💜TELMAF.16.💜
💜TELMAF.17.💜
💜TELMAF.18.💜
💜TELMAF.19.💜
💜TELMAF.20.💜
⚠️DUYURU⚠️
💜TELMAF.21.💜
💜TELMAF.22.💜
💜TELMAF.23.💜
💜TELMAF.24.💜
💜TELMAF.25.💜
⚠️DUYURU⚠️
💜TELMAF.26.💜
💜TELMAF.27. 💜
💜TELMAF.28.💜
💜TELMAF.29.S.F💜
💜 Büyük Duyuru💜
💜AŞKMAF/1.💜
💜AŞKMAF/2💜
DEĞERLENDİRME
💜AŞKMAF/3💜
💜AŞKMAF/4💜
💜AŞKMAF/4 (2/2)💜
💜AŞKMAF/5💜
💜AŞKMAF/6💜
💜AŞKMAF/7💜
💜AŞKMAF/8💜
💜AŞKMAF/9💜
BİLGİLENDİRME
💜 AŞKMAF/10💜
💜AŞKMAF/11💜
💜AŞKMAF/12💜
💜AŞKMAF/13💜
💜AŞKMAF/14💜
💜AŞKMAF/15💜
💜AŞKMAF/16💜
!!!!
💜AŞKMAF/17💜
💜AŞKMAF/18💜
💜AŞKMAF/19💜
💜KISA BİR ALINTI.💜
💜AŞKMAF/20💜
💜AŞKMAF/21💜
💜AŞKMAF/22💜
💜AŞKMAF/23 Finalden Önce💜
💜TEL/AŞKMAF/FİNAL💜
♡♡
💜ÖZEL BÖLÜM (1)
💜Özel Bölüm (2)
💜💜DUYURU💜💜
💜ÖZEL BÖLÜM (3)
💜💜 DUYURU 💜💜
§Emine-Kağan§
AL SANA ÖZEL BÖLÜM!
AL SANA ÖZEL BÖLÜM 2 (3M İÇİN EYV.)

💜 TELMAF.3.💜

114K 4.5K 1.4K
By Anna_okur

Yazardan,

Karakterime, karakterin fiziki ya da psikolojik herhangi bir özelliğine laf eden herkes, erişime engellenecektir. Karakteri hakaret derecesinde eleştirmek demek, yazara yapılmış büyük bir aşağılama demektir! Anlayışınız için şimdiden teşekkür ederim.

İkinci bölüm düzenleme tarihi: 2021.04.05

İmza: Sebepsizokur 💜

/...

Kulağıma ilişen sesler ile korkuyla gözlerimi hızla aralayıp, yattığım yerde doğruldum. Psikolojim oldukça işleyen Bay Sapık, beni olur olmadık şeylere korkar yapmıştı. Penceremi açmak üzere olan Songül Hanım, uyandığımı fark ettiğinde, tedirgince baktı.

'' Uyandırdığım için özür dilerim. "

Yüzüme sakinlikle bir gülümseme yerleştirdim.

'' Önemli değil. ''

Yatakta bir süre daha uzanıp kendime gelmeyi bekledim. Bu sırada Songül Hanım odamdan çıkmıştı, yeterince uzandığımı düşünüp tekrar uyuyakalmamak için yataktan çıktım. Gözlerimi ovarak banyoya ilerledim usulca. Elimi yüzümü yıkayıp, kuruladıktan sonra odama geçip dolabıma bakmaya başladım. Ne giyeceğime karar verdiğimde hemen elime aldım ve yatağın üzerine koydum.

Üzerimdekileri çıkarıp hazırladıklarımı giydim. Kısa ama fazla kısa olmayan siyah bir etek ve üzerine de yine aynı renkte bir tişört tercih etmiştim. Saçlarıma gerekli bakımı yapıp, serbest bıraktım. Ne olur ne olmaz diye de bileğime bir lastik toka taktım. Hava oldukça sıcaktı. Bazen sıcaktan bunalıp saçımı kestiresim bile geliyordu ama neyseki bu düşüncelerim sadece düşünce olarak kalıyordu.

Aşağıya indim ve annemi görmek adına salona baktım. Bulamayınca, mutfağa yöneldim. Mutfaktaydı ve şiddetli bir şekilde öksürüyordu. Onu karşılamak adına yüzümde oluşan gülümseme solarken hemen sürahiden bir bardak su koydum ve anneme uzattım. Neden o kadar kötü öksürüyordu ki? Hasta mı olacaktı? Suyu yudumlayıp, biraz olsun kendini toparladığında sordum.

'' Neyin var kraliçe? ''

Annem yüzüne zoraki bir gülümsemeyle baktı yüzüme.

'' Bir şeyim yok hayatım, iyiyim ben. Sadece bir an öksürdüm. ''

Pek emin olamasam da, anlık bir öksürük olacağını düşünerek fazla üzerinde durmadım.

''Pekala, ben tekrar fakülteye gideceğim ama bir şey olursa hemen doktorunu arıyorsun. ''

Başını salladı yüzündeki gülümsemesi içtenliği dönerken.

'' Yemek yeseydin tatlım."

Başımı hafifçe sağa sola salladım ve ikna edebilmek adına dudak büzdüm konuşamadan önce.

'' Canım çekmiyor, kızlarla yerim ben. Telefonunu biraz alabilir miyim? ''

Tezgahın üzerindeki telefonunu bana uzatırken, elinden aldım ve Ecem'in numarasını buldum.

''Yemeğini ihmal etme, aç kaldığın zaman kötüleşiyorsun. ''

Gülümseyerek onayladım onu. Ecem'in numarasına fakülteye gideceğime dair bir mesaj attım. Kızlarla beraber gelmesini ve artık işlemleri halletmemiz gerektiğini de söyledikten sonra telefonu geri anneme verdim. Hemen eğilip yanağına bir öpücük kondurdum bu sırada.

''Tamam kraliçe kendine iyi bak! Görüşürüz. ''

"Görüşürüz!"

Mutfaktan ayrılıp, çıkışa yönelirken sıkıntıyla nefes aldım. Her ne kadar bu öksürüğün arkasını soruşturmasam bile, ya hasta olacaktı ya da en kısa zamanda Checkup yaptırmalıydı. Hoşuma gitmemişti, hasta olsun istemiyorum.

Evden çıkmadan önce arabamın anahtarını da aldım ve evden ayrıldım. Bugün, gitmemiz gereken yerler vardı ve bu havada yürümektense, klimalı bir yolculuk çok daha iyi olacaktı. Araca binip çalıştırdım ve klimayı ayarladıktan sonra fakülteye doğru doğru sürmeye başladım.

Emine kesin beni öldürecekti. Her akşam onunla konuşmadan yatmazdım, illaki iyi geceler mesajı hadi olsa konuşurduk. Telefonumu dün parçaladığıma göre bana ulaşamamıştı, erken yattığım için annemi arasa bile muhtemelen annem rahatsız etmemek için yanıma gelmemişti. Bana ulaşamayınca da sinirlenmiş ve meraklanmıştır haliyle.

...

Fakülteye geldiğimde arabamı otoparkına park ettim ve aşağı indim. Okulun bahçesine göz gezdirdim ama kızları göremeyince içeri yöneldim. Olabilecekleri tek yer kantindi, doğrudan oraya yöneldim bu yüzden. Kantine girdiğimde Emine ve Ecem vardı ama İrem'i görememiştim. Emine, beni fark ettiği gibi ayağa kalkıp hızla üzerime yürüdü.

''Senin telefonun neden kapalı? Ne kadar merak ettim biliyor musun? Annen de bir şey demedi!''

Hazırlıklı olduğum için pek bir tepki veremedim. Haklıydı ama ona dün olanları da anlatmam gerekiyordu.

'' Haklısın ama anlatmam gerekenler var. ''

Olayın ne olduğunu anlamış gibi anında sinirini bastırırken, başını salladı.

''Anlat. ''

'' Dışarı çıkalım anlatırım İrem nerede bu arada?''

Ecem oturduğu yerden konuşmamıza katıldı.

''Tuvalete gitti, gelir şimdi.''

Kafamla onayladım ve etrafa bakındım. Çok fazla kimse yoktu.

"O gelene kadar bende işlerimi halledeyim."

İkisi de onaylarken, kantinden çıktım ve işlemleri halletmek için yöneldim. Yaklaşık on-onbeş dakika sonra işlerim biterken, dekanın odasından çıktım ve elimdeki kağıdı çantama sıkıştırıp, doğrudan kantine yöneldim. İrem'de gelmişti ve beraber oturuyorlardı. Yanlarına gittiğimde, hepsi ayaklanırken, Emine sabırsızca sordu.

"Ne oldu dün?"

Ona yandan bir bakış attım, bu kadar sabırsız biri değildi normalde.

''Hadi kahvaltıya gidelim, açım ben. Konuşuruz orada."

İrem hevesle çantasını omzuna takarken gülümsedi.

'' Gidelim."

O her zaman açtı, doymak ve İrem kelimesi kolay kolay yanyana gelmezdi doğrusu. Beraber okulun bahçesine çıkıp otoparka yürüdük. İrem'in arabasını görmüştüm, Ecem ve Emine'de muhtemelen onunla geldiği için iki arabaydık sadece. Kendi arabamın önüne geldiğimde

'' Biriniz benimle gelin biriniz Ecem'le gitsin.'' dedim. Emine hemen

'' Ben Ezgi ile gidiyorum. '' diye atıldı ortaya. İrem'le başbaşa kaldığı zaman delirmenin eşiğinden döndüğü doğruydu. Her ne kadar grup halinde iyi anlaşsak da, bireysel ilişkelerimiz o kadar eğlenceli olmuyordu. Özellikle İrem gibi özgürlükçü bir karakter, Emine gibi dominant bir karakterle amlaşmakta güçlük çekiyordu. Ecem omuz silkti, ona hava hoştu.

'' Biz seni takip ederiz. ''

Onlar arabaya bindikten sonra bende binecekken arabanın koluna yapıştırılmış bir not gördüm. Kaşlarım çatılırken yutkundum ve korkuyla titreyen elimle kağıdı aldım. Çaktırmadan etrafa bakındığımda kimseyi göremedim.

Kağıdı alıp, hızla cebime koydum. Bakmak istemiyordum! Kızlarla beraber okumak beni biraz daha rahatlatırdı. Arabaya binerken, Emine fark etmesin diye ayrı bir çaba gösterdim. Ruh halim çabuk çözümlenirdi, Emine ise içimi dışımı bilen biri olarak anında fark ederdi.

Sıklıkla gittiğimiz mekana sürmeye başladım. Direksiyonu tutan ellerim titrediği için daha sıkı tuttum. Korku muydu emin değildim fakat oldukça gerildim doğruydu.

Kafeye geldiğimizde arabadan indim ve kızları bekledim. Onlar da arabadan inip yanımıza geldiğinde kafeye geçip, cam kenarında bir masaya yerleştik. Durumu bir an önce öğrenmek istedikleri ile sessizce konuşmamı beklediler, sabırla nefes aldım.

''Tamam, bakın şimdi... Dün sizden ayrıldıktan sonra beni aradı, konuştuk. Aşırı gerildiğimde, kriz geçirdiğimi biliyorsunuz, zaten kavgadan da çıktığım için onun da etkisiyle oldukça kötüydüm. Üzerine onunla konuşmak, krizi oldukça tetikledi. Ki söz konusu konuşma, onun beni sevdiğini itiraf etmesi üzerineydi. Bayılmışım, pek hatırladığım söylenemez.''

Kızlar tepki veremeden garson geldiği için susmak zorunda kaldım.

'' Bir isteğiniz var mı efendim? ''

Garsonun sorusuna karşı kızlara döndüm. Kimin yemek yiyip yemediğini bilmiyordum.

''Ben açım. "

İrem söylenirken diğerleri de onaylayınca, garsona döndüm.

'' Sen bize dört kişilik kahvaltı hazırla.''

Garson onaylayıp, yanımızadan ayrılırken Emine elini salladı.

'' Anlat hadi, devam et!"

Ellerimi birbirine kenetleyip, parmaklarımla oynadım.

''Gözlerimi açtığımda, bir evdeydim. Bayılmadan önce bana 'Geliyorum' dediği için onun olacağını düşündüm. Rahat karşıladım o yüzden sonra telefonum çaldı. O arıyordu, açtım işte...''

Devamını da sakince anlattıktan sonra sakince tepkilerini bekledim. İrem, işin olumlu tarafından bakmayı tercih etti.

''Seni seviyor yani? Güzel bir şey gibi.''

Omuz silktim. Sevip sevmemesi umrumda değildi. Mantıklı olan, ondan uzak durmaktı.

'' Bence peşini bırakmaz. "

Ecem, oldukça doğru bir yere parmak basmıştı. Bırakacağını bende sanmıyordum ama kendimi ancak, bir gün pes eder diye avutabilirdim.

''Yapabileceğimiz bir şey yok, sadece tedbirli olmalıyız, seni yalnız bırakmamaya özen göstermeliyiz. Adamın güçlü olduğu belli, polis bile işin içine giremiyorsa, yapabileceğimiz tek şey bu.''

Emine söylediklerinde oldukça haklıydı. Polisten bir şey çıkmıyordu, çıkacak olsa telefon olayında ilgilenirlerdi. Elimizi kolumuzu bağlayacak kadar güçlü biriydi evet ama kimdi bu adam? Nasıl bu kadar güce sahip olabilirdi! Cebime koyduğum kağıdı çıkarıp, masaya bıraktım.

'' Bu ne? ''

Ecem kağıda bakarak sorduğunda omuz silktim.

''Bilmiyorum, bugün sizinle buraya gelmeden önce otoparktayken fark ettim. Okumadım henüz, cesaret edemedim. ''

Emine hızla kağıdı aldı ve açıp, okumaya başladı. İfadesi kararmaya başlarken, sonradan eski haline büründü.

'' Ne yazıyor? ''

İrem'in sorusu ile bende merakla baktım. Emine kağıdı önüme bıraktı.

'' Sen oku ''

Kağıdı aldım ve yazılara kısa bir göz gezdirdikten sonra gergince okudum.

Seni bırakacağımı düşünme Ezgi. Henüz kendimde o kadar cesareti bulamıyorum. Seni seviyorum ve bu sevgi, öylesine söylenen iki kelimeden daha fazlası.

Kağıdı buruşturdum ve ayağa kalkıp çöpe attım hırsla. Beni sevmesini istemiyordum, hele ki aşık olmasını asla istemiyordum! Masaya geri döndüğümde, ne yapacağımı bilememenin verdiği korku vardı içimde. Birinin aşkına nasıl karşı koyardık ki?

''Yapma Ezgi, niyeti çok kötü olsa seni kaçırmasını hangimiz engelleyebilirdik ki? En azından seni sevdiğini söylüyor, bilmeni istiyor. Ona göre hareket ediyor."

Ecem'in söylediklerine karşı göz devirdim ve bakışlarımı dışarı çevirdim. İstemiyordum. İşin ciddiyetinin farkında değillerdi! Kendi başlarına gelse, ortalığı ayağa kaldırırlardı belki de. Çaresizim diye, karşı koyamıyorum diye böyle bir şeyi kabullenmek zorunda değildim!Kim tanımadığı bir insanın sevgisine inanıp ona güvenebilir ki? Saçma!

''Neden böylesin Ezgi seni seviyor ve koruyor açıkçası, peşini bile bırakmayacağını söylüyor sana. ''

Gerçekten beni anlamadıklarını İrem'in de söylediklerinden anlarken, başımı iki yana salladım. Neden beni anlamıyorlardı? İstemiyorum işte, zorunda bırakılacağım bir sevgiyi istemiyordum!

''Daha onu tanımıyorum bile ve bu yeterli bir sebep!''

Kesinlikle yeterli bir sebepti.

''Hayır senin sorun ettiğin bu değil! ''

Emine, inatlaşır gibi konuştuğunda tek kaşımı havalandırıp ona baktım.

'' Neymiş benim sorunum? ''

O arada garson geldi ve kahvaltı tabaklarını masaya dizmeye başladı. Her şeyi dizdikten sonra gülümsedi ve bana baktı.

'' Afiyet olsun Ezgi Hanım.''

O bana ismimle mi seslenmişti? Kaşlarımı çattım hızla.

''Adımı sana söylediğimi hatırlamıyorum.''

Ses tonum gerginlikle sert çıkmıştı. Bu kafeye daha önce gelsek bile herkesin isimlerini ezberlediklerini sanmıyordum! Kızın yüzünde ki gülümseme biraz daha arttı.

''Bir beyefendi geldi ve sizinle ayrıyeten ilgilenmemi söyledi. ''

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken, kızlara döndüm. Onlarında benden farkı yoktu. Kız tam gidecekken bileğinden tuttum.

'' Nasıl birisiydi? ''

Biraz düşündü.

''Oldukça uzun biriydi, yüzünde maske olduğu için daha fazla detay veremeyeceğim. Çok da dikkat etmedim doğrusu.''

Zaten neden dikkat edecekti ki? Sormam hataydı. Garson kız yanımızdan ayrılırken, tekrar Emine'ye baktım.

'' Neymiş sorunum? ''

Tekrardan sorumu yinelediğimde Emine gözlerimin içine baktı.

'' Korkuyorsun! "

Alayla gülüp başımı olumsuz anlamda salladım.

''Korkuyorum, ben bundan korkmam."

İnsanların korktuğu çoğu şeyden korkmazdım. Sadece üzerimde bir gerginlik vardı, ben tek başıma üstesinden gelemesem bile kolayca ona bulabileceğim bir yöntem daha vardı. Henüz kullanmak istemediğim bir yöntem.

''Aşktan korkuyorsun sen! Birinin sana aşık olması, aklını karıştırıyor. Baban gibi olacağından korkuyorsun.''

Başından beri korktuğum tek şey buydu. Ne birinin beni takip etmesinden korkmuştum,i ne de peşime adam takmasından. Ben aşktan korkuyordum. Birinin bana aşık olması, gerçekten bu olayda beni korkutan başkıca sebepti. Aslında sorun bendeydi. Ben ona güvenemeyeceğim için onun bana aşık olmasından korkuyordum, aşkının ziyan olacağından. Onu seveceğim bile meşhulken, bunu düşünmek aciz ve aptalcaydı. Evet sorun buydu. Bir aptal gibi düşünüyordum!

''Benim karnım acıktı hadi yemek yiyelim artık.''

Konuyu değiştirmiştim çünkü bu konu hakkında konuşmak istemiyordum. Emine ye baktığımda hafif sırıttı ve o da yemeğini yemeye başladı. Daha tanımadığım biri bana aşık oluyor ve ben onun bana aşık olmasından korkuyorum... Saçma mı yoksa normal mi tam olarak çözememiştim.

Bakışlarımı ağır ağır bıkkınlıkla dışarı çevirdiğimde arabamın yanında birini gördüm. Kaşlarımı çatıp oraya daha dikkatli baktım. Arabamın camına bir şey koydu ve buraya döndü. Hemen ayağa kalktım ve hızla dışarı koştum. Yakalarsam, bu işi burada bitirirsim!

Kızların nereye sorularını cevaplamakla zaman kaybetmedim. Adam benim koştuğumu gördüğünde hızla uzaklaştı. Yüzünü görememiştim ve çok hızlı koşuyordu. Peşinden bayağı koştum ama ara sokakların birine girdi ve gözden kayboldu. Sinirle olduğum yerde durdum.

''Ulan var ya umurumda değilsin ister bana aşık ol, ister sapık ol peşime takıl umurumda değilsin! Daha yüzünü bile gösteremiyorsun!''

Sokakta yankılanan sesimi umursamadan geri döndüm. Deli olacaktım! Gizli saklı işlerden nefret ediyordum. Daha tehlikede miyim onu bile bilmiyordum ki. Tamam beni sevdiğine inanıyordum ama lanet olsun ki içimde ki güven eksikliği yüzünden garip bir korku vardı içimde. Korku da değil aslında tanımlayamadığım garip bir duygu. Kızlar arabanın başına geçmiş telaşla bana bakıyorlardı. Yanlarına koşarak vardığımda

'' Nereye koştun öyle? '' dedi Emine. Omuz silktim ve peşinden koştuğum adamın arabanın ön camına koyduğu küçük zarfı aldım. Kızlara gösterdim.

''Bunu koyanı gördüm ve peşinden koştum ama yetişemedim! ''

Ecem ve İrem gözlerini büyütürken Emine elimdeki zarfı gösterdi.

'' Baksana "

Kafamla onayladım ve zarfı açtım. İçinden çıkan kağıdı alıp, okudum.

Hakkında bildiklerimi küçümsemeni istemiyorum. Sen dahi, hakkında bildiklerimi bilemezsin. Ben baban değilim Ezgi, beni henüz tanımıyorsun. Arkadaşın Emine oldukça haklı, korkunun farkındayım ve bunun için elimden geleni yapacağım. Peşini bırakmam söz konusu değil.

Okuduktan sonra gözlerimi sabırla kapatıp, sinirlenmemeye çalıştım. Dalga geçiyordu ya, biri benimle büyük dalga geçiyordu. Dakikalar önce konuştuğum şeyi nereden duyup, bu kağıdı gönderecek vakti bulmuştu? Götümde adamları gezmiyordu ya!

Her şeyimi biliyordu hemde benim bilmediklerimi bile kast ediyordu! Benim bilmediğim ama onun bildiği ne olabilirdi sahi hayatımda. Ne tür bir şizofrendi? Daha doğrusu böyle bir şey mümkün müydü?

''Bizi nereden biliyor yani en azından Emine'yi?''

Elimdeki kağıdı salladım ve

''Emine benim çocukluk arkadaşım ama sizde yakından arkadaşımsınız illaki bilecek. Ayrıca o kadar takip ediyor defalarca isminizle seslendim size. '' dedim. Bu bile eksik bir cevaptı. Hakkımda her şeyi bildiğini iddia eden birinin Emine'yi bilememesi saçma olurdu. Emine düşünceli tavrını takınmıştı yine.

''Senin bilmediğin onun bildiği şey ne olabilir? ''

Bu öyle bir soruydu ki, cevabı olsa zaten böyle bir soru olmazdı.

'' Bilmiyorum. ''

Sırtımı arabaya yasladıkdan sonra derin bir nefes aldım. Bu daha ne kadar sürecekti böyle? Gizli saklı takipler, neden karşıma çıkmak yerine saklanıyordu! Benden neden saklanma gereği duyuyordu. Bu sorularımın cevabı elbet birgün olacaktı, öylece ortadan kaybolamazdı.

''Bizim konuştuklarımızı nereden duydu?''

İrem'in sorusuna karşı cevabı bulmaya çalıştım. Bu gerçekten zordu.

''Masaya ses dinleme cihazı koysa desek bizim buraya geleceğimizi bilemezdi. Garson kız desek yanımızdayken konuşmadık, ki o masaya bir şey bıraksa görürdük.''

Tahminlerimi söyleyip kendimce teker teker elerken Emine aklına bir şey gelmiş gibi kafasını kaldırdı bize kısa bir bakış attıktan sonra kafeye doğru ilerlemeye başladı. Bizde peşinden gittik. Kafeye girdiğine etrafa göz gezdirdi ama aradığını bulamamış gibi

'' Yok! '' dedi. Ecem benden sordu.

'' Kim yok? ''

Kafeye bakmayı kesip bize döndü.

''Biz geldikten sonra hemen arka masamıza biri daha gelmişti. Çok dikkat çekecek bir tip değildi ama neden olmasın ki? ''

Dikkatli olmak son zamanlarda işimize yarayacak tek şeydi. Kafamla onu onayladım.

'' Yine de emin olamayız o olduğundan. ''

Sıkıntılı ve derin bir nefes alıp verdim. Öylece ayakta salak salak kalmıştık.

''Ayh yeter be! '' dedi İrem. Sıkılmışa benziyordu. Ecem de onu onayladı. Neden bu kadar kafaya takmıştı.

''Hadi bana telefon almaya gidelim. ''

Bu konu üzerine yapabileceğimiz bir şey yoktu, olan olmuştu çoktan. Onay aldığımda hesabı ödemek üzere kasaya ilerledim fakat bizimle ilgilenen kız tekrar karşımıza çıkmıştı.

"Hesabınız ödendi efendim." dedi. Sinirlerim iyice gerilirken dilimle dudaklarımı ıslatıp kıza kafamı salladım. Onun suçu yoktu ki ona kızayım. Ama o sapık karşıma çıktığı zaman kesinlikle bu yaptıklarının hesabını soracaktım ona. Bir şeye de el atmasa olmazdı değil mi? Ottan boktan o çıkacaktı sürekli!

Kızlara beni anladıkları için bir şey demezken,

"Hadi gidelim bari. " dedim. Arabalara ilerlerken ben tekrar etrafa bakındım. Bir görsem onlardan birini keseceğim neşterle. Sadece sabır diledim gökyüzüne bakarak ve arabalara bindik.

...

Telefon mağazasının önünde durdum ve arabayı park edip indim. Kızlarda diğer arabadan inip yanımıza geldiler. Acele etmeksizin mağazaya girdik. Alacağım telefonu bildiğim için hiçbir telefona bakmadan ilerledim. Yanımıza üzerindeki kıyafetlerden çalışan olduğu belli olan bir çocuk geldi. Güler yüzle karşıladı hepimizi.

''Nasıl yardımcı olabilirim?'' dedi. İstediğim modeli ve detaylarını belirtip, onun hazırlamasını beklerken kızlara döndüm.

'' Şu an bile bizi izliyor mudur? '' dedim. Emine kafasını salladı.

''Bence izliyor. "

Sıkıntıyla etrafa bakındım. Dikkat çeken kimse yoktu. Nasıl bu kadar kusursuz hareket edebiliyordu? En ufak bir açık, bir göz teması bile onun adamı olduğunu anlamama yeterdi. Eser neredeydi? Onun, peşimdeki adamlarından biri olduğunu biliyordum.

''Yani şimdi bizi takip ediyor ve her adımımızı biliyor mu? Bu çok farklı bir duyguya sebep oluyor. ''

İrem gerildiğini belli ederek konuştuğunda, sonunda beni anladığını düşündüm.

'' Ne yapacaksın şimdi?''

Ecem'in sorusuna karşı anlamamazlıktan gelerek bende sordum.

'' Neyi ne yapacağım?"

''Peşindekinden bahsediyorum, peşini bırakmayacak ve seni seviyor... '' dedi. Kafamla onayladım.

'' İyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi olduğunu nereden bilebilirim?'' dedim. Ayrıca elimden gelecek bir şey yoktu. Bir süre kendi haline bırakmalıydım.

''Bende bunu düşünmüştüm niyetini bilmiyoruz. "

Emine söylendiğinde, tekrar derin bir nefes aldım ve ellerimi önümde birleştirip dudak büzdüm. Genelde sıkıldığımda veya bunaldığımda yapardım bunu. Ve şuan ikisi de bende vardı. Çalışan çocuğu fark ettiğimde başımı kaldırdım. Yüzümde gülümseme oluştu. Çok sempatik birine benziyordu. Kıvırcık saçlı ve gözlüklüydü ama yakışıklıydı da.

''Kasaya geçelim mi?'' dedi. Kafamla onayladım ve onu takip ettik tekrardan. Kasaya geldiğimizde o diğer tarafa geçti ve telefon kutusunu bana uzattı. Uzattığı telefon kutusunu aldım ve çantamdan cüzdanımı çıkardım. Çocuk tekrardan soru sorarak

'' Hat lazım mı? '' dediğinde başımı salladım.

''Lütfen."

Çocuk bir şeyler daha yaparken cüzdanımdan kredi kartımı çıkardım ve çocuğa uzattım. Çocuğun gülümsemesi artarken

''Beyefendi ödedi abla. '' dedi.

Hay!..

''Beyefendi?''

''Az önce konuştuk, ben telefonu hazırlarken. Sizin anlayacağınızı söyledi.''

Kaşlarım çatılırken, içten içe küfürlerimi gönderdim beyefendiye!

'' Nasıl biriydi? ''

Hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum.

''Abla yüzünde maske vardı ama bakışlarından bile baskın bir tip olduğu belliydi. Uzun boylu, yapılı biriydi. Karizmatik bir aurası vardı.''

Ecem gülmeye başladığında, uyarırcasına baktım.

'' Ecem lütfen! ''

Ecem kendini tutarken İrem iç çekti. Bakışlarımı ona çevirdim

'' Ne oldu? ''

''Çok şanslısın!'' dedi ve tekrar iç çekti. Göz devirip, hallerine şaşkınlıkla baktım.

'' Kendinize gelin! '' dedim hafif yüksek ve uyarır sesimle. Komik değildi. Kendilerine gelirken çocuğa döndüm ve hattımı aldım.

'' Teşekkürler. "

Mağazadan çıkıp, kendi arabama binmeden önce

'' Emine sen onlarla git '' dedim düz sesimle ve arabama binip bir şey demesine izin vermeden hızla sürmeye başladım.

Kızlar beni aptal yerine mi koyuyordu? Böylesine ciddi bir konuda nasıl gevşek davranabilirlerdi anlamıyordum. Ayrıca o herif neden sürekli para ödeme gereği duyuyordu! Tamam takip etsin, arasın, zarf bıraksın umurumda değil ama ne biliyim bu kadarı da fazla.

Eve doğru sürmeye başladığım arabayı pastahanenin önünde durdurdum. Tatlı bir şeyler çekmişti canım. Pastahaneye doğru ilerlerken bir araç arabamın arkasında durdu ve içinden takım elbiseli biri indi. İster istemez dikkat kesildim ama uzun boylu sayılmazdı, bu yüzden onun olmayacağını bilerek yoluma devam ettim. Bir an aklıma onun benim peşime taktığı adam olabileceği geldi. Bu düşünce aklımdayken pastahaneye girdim.

''Şundan, frambuazlı olan.''

Görevliye, camın arkasından istediğim pastayı gösterirken kafasıyla onayladı ve camlı olan yerden gösterdiğimi aldı. O arada içeri giren adam bana kısa bir bakış attıktan sonra benim yanıma geçti ve tok sesiyle konuştu.

'' Bitter çikolatalı pasta verir misin?''

Görevli onuda başıyla onayladı ama ilk önce benim pastamı hazırladı ve bana uzatıp fiyatını söyledi.

'' 30 tl ''

Gülümsedim ve cebimden 30 lira çıkarıp kadına verdim. Kadın parayı alıp adamın istediği pastayı hazırlarken ben pastahaneden çıktım. Arabanın ön yolcu koltuğuna pastayı bırakırken, kasten yavaş hareket ediyordum. O adam, peşimdeki adamsa eğer bir şekilde ipucu alabilirdim. Arabasının camında siyah film olduğu için içinde başka kimsenin olup olmadığını göremiyordum. Fazla da şüphe olmasın diye arabaya uzun uzadıya bakmadım.

Adam pastahaneden çıktığında bana dikkatle baktı. Bende gözlerimi kaçırmadan ona baktım. Sonra bakışlarını kaçırdı ve o da arka kapıyı açıp pastayı içeri uzattı. O an bakışlarım önce poşeti tutan ele, ardından yüzüne gölge düştüğü için seçemesemde, dikkat çeken mavi gözlere döndü. Oldukça kısa bir andı. Bakışlarımız birbirine değdiğinde, kendini geri çekmiş, onu daha fazla görmemi engellemişti. Zaten yüzünü görememiştim, pek emin olamasamda gözlerini seçebilmiştim o kadar. Gözleri, efsaneydi! Hangi insanın gözleri okyanus mavisi olur ki?

Araba çalışınca kendime geldim ve kafamı sağa sola salladım. Saçma bir kuruntu yapmıştım kendime. Onun olma ihtimali yoktu bile, üşenmeden kendi peşimden gelecek değildi ya. Belki de bambaşka biriydi.

Eve geldiğimde pastayı alıp arabadan indim. Evin kapısının önüne geldiğimde zile bastım. Kapı bir kaç saniye sonra Songül Hanım tarafından açıldı.

''Annem nerede?'' dedim mutfağa geçerken.

"Odasında efendim.''

Başımı sallayıp, aldığım pastayı tezgaha bırakırken ona döndüm.

'' Sen bize kesip hazırlar mısın? ''

Kafasıyla onayladığında koşarak odama çıktım. Kapımı kapattım ve çantamdaki telefonu çıkarıp kutusundan çıkardım. İçine hattımı taktıktan sonra telefonun açılmasını beklerken odamı inceledim. Tertemizdi. Songül Hanım sağolsun. Tek başına zor olacağını düşünüp, eve bir yardımcı daha almayı teklif etsem de kabul etmemişti. Binnur Hanım arada sırada gelirdi ona yardıma sadece.

Telefonun açıldığını gördüğümde hemen güvenlik ayarlarını yaptım. Hatırladığım numaralı da kaydettim. Kızların ve annemin. Okuldan birkaç kişi daha vardı ama onların ki ezberimde yoktu. İşimin bittiğini düşünüp, telefonu kapatacakken çalmaya başlayınca irkildim ve ekrana baktım. Numaram kimsede yoktu ki!

Ondan başka kim olabilirdi ki? Kesin çocuk bana Rüzgar'ın istediği hattı verdi. Arayana baktığımda numara olduğunu gördüm. Sapık genelde özel numaradan arardı aslında. Telefonu tereddütle açtım.

'' Efendim? ''

Tanısık ses ilişti kulağıma.

'' İyi günlerde kullan!"

Göz devirdim. Hala ona sinirliydim.

''Sağ ol ama böyle olmadı ki, sen ödedin parasını. ''

İroni yaptığımı anladığına emindim. Yine de onunla normal konuşuyormuş gibi yapacaktım. Karşı taraftan şaşkınlıktan ses gelmedi. Herhalde böyle konuşmamı beklemiyordu, esip gürlememe hazırlamış olmalıydı kendisini.

''Yani, yanında ben varken, böyle gereksiz şeylere ödeme yapmana gerek yok. Emin ol, küçük bir kayıp bile değil.''

Ondan emindim. Güçlü bir adam olduğundan kesinlikle emindim.

''Yanımda değildin.''

''Ben senin yanındaydım, sen görmedin.''

Cümlesi aklıma doğrudan mavi gözlerin gelmesine neden oldu. Nefesim hızlanırken ona aklımdaki soruyu sordum.

''Gözlerin hangi renk? ''

Nolur mavi olmasın... Mavi olmasın! Mavi olmasın! Heyecandan ayaklarımı sallarken sesini duydum.

''Mavi. "

Aman ne hoş! Yakaladım seni Sapıkçık. Yüzümde alaylı bir gülümseme oluşurken mırıldandım.

''Güzel gözlerin var.''

Söylediğim, kulaklarıma dolarken aslında bunu dalga geçmek için söylemem gerektiği geldi aklıma. Az önce, alay etmek yerine iltifat etmiştim. Hızla elimle ağzımı kapattığımda, her şey için çok geçti. Onun kahkahasını duyduğumda kendime daha da sinirlendim. Ellerimi yumruk yaptım ve yatağa sinirle geçirdim.

'' Gülme! '' dedim. Biraz daha gülme sesi geldikten sonra sustu.

'' Sen nereden gördün benim gözlerimi?''

Yenilgiyle kendimi serbest bıraktım ve sırtımı yatak başlığına yasladım.

'' Bitter seviyorsun demek? ''

Kendi için aldırdığına emindim. Çünkü adam ona vermişti.

''Sen bunları nereden biliyorsun?''

Sesindeki şaşkınlık tınısı hoşuma giderken, gülğmsedim.

'' Bugün beni takip ederken yakalandınız!''

Bir dedektif edasıyla söylediğimde, gülmüştü.

'' Dikkatli olmaya başlamışsın.''

'' Peşimde ne olduğunu bilmediğim bir telefon sapığım varken bu doğal.''

Yataktan kalkıp, odamdan ayrıldım. Aşağı inip pastaya gömülmek istiyordum bir an önce.

''Ben sapık değilim güzelim, sadece sevdiğimi gözümün önünde tutuyorum.''

Ciddiye almamaya çalışarak başımı salladım geçiştirerek.

''Bana göre sapıksın.''

Merdivenleri sekerek inmeye başladım.

''Bakalım, ne zamana kadar böyle söyleyeceksin? '' dediğinde omuz silktim ve mutfağa girdim. Songül Hanım'a gözlerimle anlatmaya çalıştığım kadar annem nerede dedim. O da eliyle salonu gösterdi. İçeri geçtiğimde annemi şiddetle öksürürken gördüm. Bu sefer, farklıydı! Yanına koşarak yaklaştığımda ağzından kan geldiğini görünce şoka uğradım.

''Anne! "

Öksürürken, kan geliyordu. Telefondan Rüzgar' ın sesi geldi.

'' Ne oluyor?''

Telefonu hızla fırlatıp, anneme yöneldim.

''Songül, ambulansı ara!''

Sesim evin içinde yankılanırken, sakin kalmaya çalıştım.

''Anne ne oluyor?'' dedim telaşla ve hızla peçete alıp, uzattım. Burada bir şey yapamazdım ona. Acilen hastaneye gitmesi gerekiyordu, gerekli testler yapılmalıydı. Şu an elimden bir şey gelmezdi benim.

''Ambulansı ara! "

Evin içinde ikince kez yankılanan güçlü sesime karşı Songül Hanım koşarak içeri girdi.

'' Aradım Ezgi Hanım, geliyorlar.''

Kendinden geçmek üzere olan annemi fark ettiğimde hızla bedenini tuttum ve güçsüzce üzerime düşmesine izin verdim. Gözleri yorgunlukla kapanırken, dudaklarım titredi.

'' Anne, anne bayılma! Anne, aç gözlerini hadi!''

Kötü bir şey olmayacaktı ona! Kötü bir şey olmaması gerekiyordu. Midesinde ufak bir sorun olabilirdi, telaş yapmamalıydım. Söz konusu annem olunca, dünyanın en iyi doktoru dahi olsam, elim titrerdi. Her ne kadar sakin kalmaya çalışsam da gözlerimden yaşlar çoktan akmaya başlamıştı çaresizce. Evin zilinin ardarda çalmasıyla Songül Hanım koşarak kapıyı açtı. Ayak sesleri geliyordu ama anlamıyordum ne olduğunu. İçeri takım elbiseli adamlar girdiğinde panikle baktım.

'' Kimsiniz siz? ''

Annemi korumak adına, zorlukla kendime çekerken, adamlar bize doğru sakince yaklaştı.

''Ezgi, bizi Rüzgar gönderdi. Sakin ol, yardım etmemize izin ver.''

İçimden onlarca kez şükür ederken, başımı salladım hızlıca.

''Çabuk olun lütfen, çabuk olun!'' dedim. Adamlardan biri gelip annemi kucağına aldı ve dışarı doğru gitmeye başladı. Bende koşarak ona yetiştim. Annemi arabaya koyarlarken, evin önünde kalabalığa korkuyla baktım. Hepsini mi Rüzgar göndermişti.

'' Be-bende geleceğim ''

Neye şaşırıp, neyi düşüneceğimi sapıtırken korkuyla konuştuğumda adam eliyle öndeki arabayı gösterdi.

''Diğer arabaya bin, hadi.''

Hemen gösterdiği arabaya koştum ve bindim. Şuan, onlara güvenip güvenmeyeceğimi bile bilmiyordum. Telefonum çaldığında Rüzgar olduğunu fark edip, açıp kulağıma yasladım.

''Sakin ol güzelim, tamam mı?''

Sakin olmak mı?Annemin neyi vardı? Neden benden sakin olmamı istiyor? Kolay değildi sakin olmak!

''Sakin olamam! ''

Bağırışım arabayı doldururken, sesimi hıçkırıklarım bölmüştü.

''Bunları sen mi gönderdin?''

Sormam gereken en önemli şey buydu.

''Evet korkma, ben gönderdim.''

Sesi telaşlı geliyordu. Onun sesini ilk defa böyle duyuyordum. Ağlamam daha fazla artarken sadece sustum ve bir an önce hastaneye gitmemizi bekledim. Sanki zaman geçmiyordu. Neden bu kadar yavaş gidiyoruz! Çok yavaş geliyordu herşey. Rüzgarın sesini duydum tekrar.

''Ağlama birtanem, kötü bir şey yok. ''

Kafamı sağa sola salladım.

''Kötü bir şey var, kan kusuyordu işte bunun iyi bir yanı olmaz kolay kolay!''

Hastane yazısını gördüğümde yerimde dikleştim. Araba durduğunda telefonu kapattım ve arabadan indim. Diğer arabadan adam annemi alırken hastaneye girip

'' Sedye getirin!'' diye bağırdım. Herkes benim bu halime bakarken onları umursamadım. Birkaç saniye sonra doktorlar ve sedye geldiğinde annemi sedyeye yatırdılar. Hemen sedyeyi götürdükleri yere gittim peşlerinden. Bir doktor bana döndü.

'' Ne oldu? ''

Ağlamaktan kısılmaya başlamış sesimle durumu anlatmaya çalıştım.

''Kan kusuyordu ve şiddetli öksürükleri vardı.''

''Yoğun bakıma alın ve gözetim altında olsun. ''

Söylediklerini yapmak üzere sedye uzaklaşırken doktora baktım. Bana döndü sakince.

''Acil kana ihtiyacımız olabilir."

Onayladım ve sakin kalmaya çalışıp kan grubunu hatırlamayı bekledim.

''A rh- kan grubu."

''Pekala biz öğrenelim ve size bilgi verelim kana ihtiyacımız olacaktır.''

Doktor gittiğinde öylece koridorda kalmıştım. Yanımda kimsem yoktu. Annemi de kaybedersem yaşayamazdım ki ben zaten. Ölürdüm. Kızlara haber versem telaş yaparlardı ama yanımda kimse yoktu. Gözlerimden yaşlar akarken dayanamadım ve duvar dibine geçip, yere çöktüm. Dizlerimin üstündeyken oturdum ve koridorun sonuna doğru baktım. Annemi o odaya sokmuşlardı.

''Allahım yalvarırım bir şey olmasın!'' dedim kendi kendime.

Sinirle elimi yumruk yaptım ve yere var gücümle vurdum. Elim acımıştı ama umurumda değildi. Ayağa kalktım ve annemi soktukları odaya ilerledim. Kapının önüne geldiğimde açmaya çalıştım ama açılmadı. Kapıyı yumrukladım yavaşça birkaç kere. En azından bende yardım etseydim, bizzat ben ilgilenseydim ve durumunu kendi gözlerimle değerlendirseydim...

''Açın lütfen kapıyı!'' diye bağırdım daha sonra. Yaptığım hataydı biliyordum ama merak ediyordum. Kapı açıldığında içeriden bir doktor çıktı ve bana bakıp

'' Sakin olun lütfen '' dedi. Sinirle yumruğumu sıktım.

''Sakin olunacak bir durum yok, bende doktorum, izin verin yanınızda durayım.'' dedim dişlerimin arasından. Sakin ol Ezgi, karşındaki bir doktor. Sana nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davran.

''Annem nasıl neyi var? '' dedim daha sonra sakin kalmaya çalışarak. Doktor, hafifçe omzuma dokundu destek olmak amaçlı.

''Anneniz için şu anlık bir şey diyemem tedavi altında ama durumu iyi olmayabilir.''

Ellerimi sinirle daha da sıktım ve gözlerimdeki yaşlar çoğaldı.

''İ-iyi değil derken? ''

Yutkundum. Doktor omzumda ki elini çekip

''İyi değil ama kötü de değil kesin bir şey yok. '' dedi. Gözlerimi sıkıca kapattım ve sakince araladım.

''Elinizden gelenin iyisini yapın ve beni her konu da bilgilendirin. Ona zarar gelmesin!''

Kendimden beklemediğim asabi bir ton kullandığımda, sakinleşmem gerektiğini biraz daha anladım. Gerginlik ve çaresizlik, kendime hakim olmamı engelliyordu. Bu sesin benden çıktığına inanamıyordum. Doktor gözünü kırpıştırdı.

''Merak etmeyin elimizden geleni yapacağız. ''

İçeri geri girdiğinde arkasından seslendim.

''Daha fazlasını yapın lütfen! ''

Sonra sırtımı duvara yasladım ve yere çöktüm. Dizlerimi kendime çektim ve başımı dizlerime yasladım. Tek ailem ve varlığım annemdi benim. Ondan başka kimse yoktu ki. Onu da kaybedemezdim. Ona zarar gelmesine göz yumamazdım.

Birinin dizlerimin üzerine ceket bırakması ve sarılmasıyla hemen kafamı kaldırdım ve kim olduğuna baktım. Benden ayrıldığında Eser olduğunu anladım. Gözümden yaşlar düşerken bu sefer ben ona sarıldım. Hıçkırıklarım arttı.

''Sakin ol iyi olacak merak etme. "

Kafamı sağa sola salladım ve ondan ayrılıp ayağa kalktım o da benimle beraber kalktı.

''Ben annemin sesinin iyi olduğunu duyana kadar, o iyi olmayacak.''

Nefeslerim, ağlamanın etkisi ile düzensizleştiğinde güçlükle konuşmuştum. Eser, ne yapacağını ne diyeceğinü bilemeyerek sessiz kaldı bir süre.

''İyi olacaktır. Sen dua et yeter. ''

''Onu da, kaybedemem! '' dedim ve sinirle yanımdaki duvara tekrar yumruk attım. Elim sızlamıştı bu sefer biraz. Eser elimi tutup bana baktı.

''Sakin olmalısın böyle olmaz! ''

Kafamı sağa sola salladım. Anlamıyorlardı. Kaç kez birini kaybetmişti ki? Kaç kez, birini kaybetme korkusu ile başbaşa kalmıştı. Sağlıklı düşünebildiğime inanıyor muydu sahi? O benim annemdi! En az onun zarar gördüğü kadar zarar görmeliydim bende. Ölecekse, beraber ölmeliydik.

''Sakin olamam ben! Annemin sesini duyamadan sakin olamam! ''

Eser bana sıkıca sarıldı ve sırtımı sıvazladı.

''Özür dilerim! '' dedi. Beni sakinleştirmek adına söylediğini düşünüp, ona ayak uydurmaya çalıştım fakat boynumda hissettiğim acıyla, özürünün asıl sebebini anlamış oldum. İğnenin hissi geçtiğinde, gücümün yavaş yavaş çekildiğini hissettim. Sakinleştiricinin, hiç sırası değildi. Kollarım, Eser'in bedeninden düşerken o sıkıca sarıldı düşmemem için. Dudaklarım, harbi harbi küfür etmek için aralandı fakat bunun için vakit bulamadım. Bedenim iğnenin etkisi ile tüm gücünü kaybetmişti.

... /

sebepsizokuriletişim için takipte kalın.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 106K 62
Okulun "playboyu" ve okulun tek kapalı kızı. Lise de başlayıp hayatlarının bir çok yerinde yollarının kesiştiği bu ikilinin yaşadığı maceraları ele...
582K 17.7K 53
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
550K 24.5K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...